>

DİĞER HABERLER

Bayramların dayanılmaz hafifliği

"Kaçınız bayram geldiğinde çocukluğunu hatırlayanlardansınız? Yoksa hatırlatamadıklarımızdan mısınız?" Yasemin Uludoğan'ın yeni yazısı...
 
   
 
 
     
Bir bayram daha geçti işte…

Kaçınız bayram geldiğinde çocukluğunu hatırlayanlardansınız? Yoksa hatırlatamadıklarımızdan mısınız?

Geçenlerde bir büyüğüm “eskiden bayramlar ne güzeldi” dedi. Yaa evet diye başımı sallamam ile birlikte beynimdeki o meşhur alarm zilleri çaldı gene.

Ding dong! Ve monolog başlar: Evet. Yaşın kemale erdi kızım. Dikkat ettiysen ne zamandır sana bayramlık elbise alan yok. Neyse ki harçlık almak için el öpenlerin de yok ama onların da kapıyı çalmasına az bir vakit kalmış demektir. Ama her şeye bir de iyi yanından bakmak gerekir değil mi! Üfürükten Polyanna seni!

Düşünüyorum da, bütün bu ding dong lara rağmen en azından “benim çocukluğumda bayramlar ne kadar da güzeldi” diyebilecek kadar şanslı olan yaşı kemale ermişlerden sayabiliyorum kendimi.

Ne yazık ki bizden sonraki nesil bayramların sadece tatilden ibaret olduğunu zannederek büyüdü, işte bu yüzden kendimi şanslı sayıyorum. Hala şanslı mıyım acaba?

Bu onların suçu değil elbette, sadece büyük şehirlerin onlara getirdiği yükün altında kalmalarının kurbanı oldular.

Bayramlar kaçış oldu.

Bizler için bir kaçış haline gelince bizim çocuklarımız da bayramları kaçış olarak zannettiler ve öyle büyüdüler.

Şimdi gel de anlat onlara bayram heyecanının tatilden ibaret olmadığını.

Bir varmış bir yokmuş ve masal başlar:

Ah arife günü alınan süslü püslü elbiselerim ve bayram sabahına kadar onlara konulan giyme yasağı... Bayram sabahı TRT de Barış Manço’nun “Bugün bayram erken kalkın çocuklar” şarkısı eşliğinde erkenden kalkış, zilin çalmasını heyecan içinde beklemek ve giyme yasağı bayram itibariyle kalkmış olan o süslü elbise içinde “Hadi kızım misafirlerimize şeker tut bakayım” sözü ile başlayan kendince defile.

Tek elbiselik bir defile ama olsun.

Tek bir elbise... Ne heyecan ama... Senede iki defa kalbimi zıplatan o heyecan... Şimdi dolabımı açtığımda üstüme yıkılan yüzlerce kıyafetten bir tanesinin bile bana veremediği o kalp çarpıntısı.

Bu sefer masal durur, monolog yeniden başlar:

Neyin var senin kızım?

Üzerine yıkılan o kıyafetlerin her birini alın terinle kazandığın parayla alıyorsun yine de olmuyor, o heyecanı geri getiremiyorsun

O heyecanı yeniden yaşayabilmek için sürekli yeni bir şeyler alıyorsun kendine; hiç gereği yokken yeni bir cep telefonu, neden? Bu ondan daha üstün; yeni bir cilt bakım seti, neymiş? Kırışıkları 25 günde değil de 20 günde azaltıyormuş (Bullshit!); yeni bir far, ama bu gözkapağında toplanmıyormuş; yeni bir jean, popoyu daha seksi gösteriyormuş... Evet satın alırken duydun o heyecanı. Nasıl da gaza getirdi tezgahtar seni. Ama o güzel duygu dükkandan çıkman ile buharlaştı. Yeni bir dükkana attın kendini hemen yeni bir heyecan için

Kredi kartının taksit avantajının yanında yaşattığı o sahte heyecan...Reklamlarda sömürdükleri o heyecan duygusu.

Üfürktus Plus kartınız 67 taksit avantajının yanı sıra çocukluğunuzda kaybettiğiniz bayram heyecanını da size yeniden yaşatıyor!!! 50 plus puan harca karşılığında 23 saniyelik heyecan içerikli kalp çarpıntısı.

Ne oldu sonunda kızım? O dört köşeli plastik parçasının esiri oldun, her ay o taksitlere, sahte heyecanının taksitlerine para yetiştirmek için çalışıp para kazanır hale geldin. KENDİ KENDİNİN KÖLESİ OLDUN!

Monolog biter. Monolog bitince akıl başa gelir...

Bir masal vardır başlangıçta ama bu masal mutlu sonla bitmez: Hiçbir şey bize yetmez olur. Senede bir alınan bir elbise ile deliler gibi mutlu olurken, kral elimize her gün o elbisenin benzerlerini alabileceğimiz sihirli dikdörtgeni verir ve çocukluk heyecanımız bizi sonsuza dek terk eder.

Anlatıldığı gibi kötü mü her şey o kadar?

Aslında hayır.

En azından o heyecanı bir zamanlar en gerçekçi en saf hali ile tatmış bir çocuk vardı bir zamanlar. Şimdi kocaman bir kadın oldu. Olsun varsın.

Kendi kaybettiyse eğer o heyecanı çocuklarına başka çocuklara ya da ileride torunlarına yaşatabilmek için hiçbir engeli olmadığını biliyor en azından.

İhtiyacı olan güç beyninin derinliklerindeki güzel hatırlarda mevcut. : )

Bayramlar hala güzel aslında. Ne yapması gerektiğini bilenler için.

Yasemin Uludoğan
yaseminabla@hotmail.com

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>