>

DİĞER HABERLER

Ey ‘Coen ruhu’ geldiysen üç kere

"Coen kardeşler yeteneklerini stüdyo patronlarının ayaklarının altına sermişler..." Talip Ertürk'ün yeni yazısını okumak için tıklayın...
 
   
 
 
     
The Ladykillers / Kadın Avcıları

Henüz birkaç yıl öncesine kadar stüdyo sistemine güvenli bir mesafede kalabilmeyi başarmış ve benim diyen ustanın hayalinde göremeyeceği özgünlüğe sahip bir dolu başyapıta imza atmış Coen kardeşler, George Clooney ve Catherine Zeta Jones'u buluşturan "Dayanılmaz Zulüm"le stüdyo sisteminin sıcacık kollarına bırakmışlardı kendilerini. Sinema aleminde 'bir kereden bişey olmaz' misali bir Coen muzipliği olarak algılanan bu vasat komedi, 'beterin beteri' bir haberin tellalıymış meğer: Coen kardeşler yeteneklerini stüdyo patronlarının ayaklarının altına sermişler. Kardeşlerin ikinci 'stüdyo filmleri' "Kadın Avcıları"nda, Tom Hanks'in başını çektiği renkli bir oyuncu kadrosunu buluşturuyor. Coen'lerin karakter yaratmadaki becerileri malûmunuz. "Kadın Avcıları" da ilk elde karakteri ile ilgi çekici. Zaten filmin temel dinamiği içerdiği soygun hikayesi falan değil, Coen'ler önceliği yine karakterlerine veriyor. Ancak lafı dolaştırmadan söyleyelim, 1955 yapımı aynı adlı komedinin yeniden çevrimi olan Kadın Avcıları, Coen filmografisinde pek dikkat çekmeyecek bir noktada duruyor... Profesör G.H. Dorr ve inançlı ev sahibesi Marva Munson'ın mücadelesi Kadın Avcıları'nın temel dinamiği. Hikaye Dorr'un her biri kendine özgü yeteneklere sahip yardımcıları ile zenginleşiyor. Farklı bir bakış açısı ile bir soygun filmi parodisi olarak da okunabilecek yapım, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, eksik kalmış Coen lezzetinden fazlasını içermiyor. Amerika'da birileri 'Coen'lerin stüdyo yapımcıları ile görüşmesi yasaklansın' kampanyası başlatırsa, benden çok büyük hayır duası alacak..

Arjantin’i düşünüyorum gözlerim kapalı

Imagining Argentina / Kayıp Hayatlar

Arjantin darbesinde ve cunta rejimi sırasında yaşanan insanlık durumları bizim gibi üç darbe yaşamış bir halk için pek ilgi çekici olmayabilir. 1989 yılında “Tehlikeli İlişkiler” için yazdığı senaryo ile Oscar’a layık görülen portekizli sinemacı Christopher Hampton’ın yazıp yönettiği “Kayıp Hayatlar”, cunta rejiminin baskısı altındaki Arjantin’den çekirdek bir ailenin hikayesini anlatıyor. Çekirdek ailenin üyeleri ise Antonio Banderas ve Emma Thompson. Emma Thompson yazdığı bir makale nedeniyle gizemli adamlar tarafından ortadan yok edilince, Antonio Banderas yaşamını karısını bulmaya adıyor. Ancak ortada karısının tutuklandığına ya da öldüğüne dair hiçbir iz yok... Kayıp Hayatlar’ın gücünü gerçeklerden alan bir hikaeyesi var. Ancak film elindeki bu kozu gereğince kullanamıyor. Filmin ciddi bir inandırıcılık sorunu var, özellikle Emma Thompson’ın tüm çabasına rağmen gizleyemediği İngiliz aksanı ile Arjantinli bir anneyi canlandırması evlere şenlik... Venedik Film Festivali’ndeki gösteriminin ardından yuhalanan Kayıp Hayatlar, böyle ağır bir tepkiyi hak etmese de, yoğun bir homurdanmaya hak ediyor kanımca...

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>