>

DİĞER HABERLER

Pişmanlık

"...Tam dört ay öncesine uyanmıştım. Koca Dünya bana şaka yapıyor olabilir miydi?..." Gamze Mengi'nin Ağdalı Sohbetler'ini okumak için tıklayın...
 
   
 
 
     
PİŞMANLIK


Bir sabah uyandım ve havanın mevsim normallerinin çok üzerinde sıcak olduğunu farkettim. İstanbul’un değişken iklimine vererek çok üstünde durmadım ve her günkü rutin işlerimle hayata karıştım.
İşe gitmek üzere vapura bindiğimde sonbahara pek de uymayan bir resimle karşılaştım; haşlanmış mısır satıcıları, askılı bluzlar, pırıl pırıl bir güneş tam da yazdan kalma bir gün diyordu.

Çalışmakta olduğum Nişantaşı’ndaki Reklam Ajansına vardığımda gerçekten ter içinde kalmıştım, insanların Kasım ayında böyle bir sıcağa nasıl hemen adapte olabildiklerine şaştım.
Her zamanki "günaydın"ımla ajanstan içeri girdiğimde gördüğüm manzara ise gerçekten tuhaftı. Çalışma arkadaşlarım manasızca yüzüme bakıyor, gözlerinden bir "tanımazlık" okunuyordu. Odama girip masama oturduğumda eşyalarımın masamda olmadığını farkettim. Herşey iyice garip bir hal almaya başlamıştı. Sekreterimizin ürkek bir tavırla yanıma sokulup "pardon kimi aramıştınız, yardımcı olayım" demesiyle bir boşluğa yuvarlandım.

Bu bir şaka diye düşündüm ilkin, sonra bunu sesli söyledim "şaka mı yapıyorsunuz, ben Gamze, 2 aydır burda çalışıyorum, bu da benim masam".Israrla beni tanımadıklarını hatta ilk kez gördüklerini anlatmaya çalışıyorlardı, hep bir ağızdan…Gözlerim kararmaya, sesler uğuldamaya başladı. Gözüm sehpada duran gazeteye ilişti ve tarihi gördüm;

"28 Haziran 2000"

Tam dört ay öncesine uyanmıştım. Koca Dünya bana şaka yapıyor olabilir miydi? Bir çeşit Truman Show uyarlaması mıydı bu başıma gelen?
Koşarak ajanstan çıktım, deli gibi önüme gelen herkese hangi ayda olduğumuzu sordum. Şaşkın bakışların verdiği cevap hep aynıydı;

"Haziran".

İzmir’de yaşayan ailemi aradım ve en azından onlarla aynı tarihte olmayı umut ettim. Ama onlar olmaları gerektiği gibi İzmir’de değil, Haziran’da oldukları gibi Didim’deydiler. Telefonu kapadım.

Tam bir kabus diye düşündüm, geçen dört ayı yeniden yaşamak zorundaydım; bu neden ve nasıl bana olmuştu? Zamanın içinde bir deliğe mi düşmüştüm? Sorularım bitmiyordu ve hiçbir cevabım yoktu.
Haziran’da nerede olmam gerektiğini hesapladım ve eski iş yerime gittim. Arkadaşlarım nerede kaldığımı, neden bu kadar geciktiğimi sorarak tam bir ironi yarattılar ; Ne gecikmesi, dört ay hızlı gitmişim…

Bir fincan kahve alarak masama oturdum, aklımı kaybetmemem gerekti, hangi ayda olursam olayım ona ihtiyacım olacaktı ne de olsa. Başıma gelen şeyi serin kanlılıkla değerlendirmeye çalıştım, hiçbir kaçışım yoktu ,hiçbir açıklamam da…Madem yaşayacaktım, bu durumu lehime çevirmeliydim. Aklıma o soru geldi; bir pişmanlığım var mı, dört ay öncesine dönüp düzeltmek, tamir etmek isteyeceğim?

Evet vardı aslında, gecelerce uykularımı kaçıran, bana "ah" ettiren bir pişmanlık…Sevgilim Haziran’da, İngiltere’ye beraber gitmeyi teklif etmiş, cesaretsizliğim de bana "hayır" dedirtmişti. O da tek başına terk-i diyar etmiş ve peşisıra da bir ayrılık gelmişti.

Çok üzülmüş, kendimi harap etmiştim.
İşte şimdi ikinci bir şansım vardı; İngiltere’ye gidecektim ve ayrılmayacaktık ve üzülmeyecektim.

Başıma gelen "kabus" un rengi yavaş yavaş açılmaya, herşey berraklaşmaya başladı. Bu, kabusum değil dileğimdi. Hemen telefona sarıldım ve "evet" dedim, yüzüme güzel bir gülümseme yayıldı, içim rahattı…

O tuhaf Haziran gününün gecesinde, inanılmaz birşey yaşamanın zihinsel yorgunluğuyla erkenden uyuyakaldım…

Uyandım.
Tarih;28 Kasım
Sadece bir rüyaymış;
Rüya içinde rüyaymış…
Bilinçaltım pişmanlığımı gidermek üzere bana oyun oynamış ve böylesine dahiyane bir fikir bulmuş;
aklıma şaştım, kendime şaştım, hayata şaştım…

Yağmurlu bir sonbahar günü, kendi kendimi onarmış olarak vapura bindim, işe gittim…


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>