>

KÖŞE YAZILARI | ADİL GÜRPINAR

Aynı Vakitlerde…

"Karanlık sokağın gece lambaları altında topuklu çizmelerimden çıkan sese sadece gölgem eşlik ediyor." Adil Gürpınar`ın yeni yazısı...
 
   
 
 
     

AYNI VAKİTLERDE…

Karanlık sokağın gece lambaları altında topuklu çizmelerimden çıkan sese sadece gölgem eşlik ediyor. Yorucu geçen bir iş gününün son adımları bunlar. Omzumdaki kocaman çantama dizüstü bilgisayarım da olanca ağırlığını katmış. Islanmış saçlarımla geceye ilerleyen vakitlerdeyim. Hafifçe çiseleyen yağmur altında ellerim, ceplerimde ısınmaya çalışıyor. Atkımsa üşümekten kızaran burnumla haşır neşir.

Islak parke kaldırımlarda evime doğru ilerlerken bir çöp tenekesinin ucunda kıvrılan kirli bir kedi, gözleriyle beni takip ederek miyavlıyor. Atlıyor aşağı, koşturmaya başlıyor peşimden. “Kıyamam ki ben sana. Gel hadi! Bir anlaşma yapalım seninle. Sen kapıma kadar bana eşlik et, içim ürpermesin. Ben de sana mama vereyim!” Ve kedi takipte!

Önlerinden geçtiğim apartmanlar omuz omuza vermiş yapışık bir halde adeta karanlığın bekçisi. İçersinde sıcacık lambalar hane hane yanıyor. Onlarca farklı hayat içersinde yaşıyor. Kim bilir bir dile gelseler neler diyecekler dertli dertli.

“Ürperti” dedim ya gerçekten dedim! Bu saatlerde işten evime dönerken yalnız başıma sokakta yürümek korkutuyor beni. Sanki takip ediliyormuşum gibi bir his doğuyor içime. Doğdukça da topuklularımdan gelen ses hızlanıveriyor. Neyse ki bu gece ayaklarıma dolanan bir kirli var! Neden birisi yok hayatımda beni bu saatte karşılaması gereken? Çok mu zor böyle bir adamı bulabilmek?

Nerede bu anahtar? Eğildim sokağa doğru, ışıkta görebileyim diye çantamın içini. Dur kedicik! Evet, işte açtım apartmanın bu ağır gıcırdayan kapısını. Merdiven boşluğunda yürür gider bu ses, en meraklı gözler kapı deliklerine koşsun diye, hem de bu saatte! Evimdeyim artık. Kapıya mamasını da koydum. Sözümü de tuttum. Şimdi sadece sıcak bir çay istiyorum. Üstümü başımı döküp, rahat bir şeyler giymeli ve puf koltuğuma gömülmeliyim dizlerimi kıvırarak. İşte iki odalı minik ve sıcak evim! Yalnızlığımın dile gelmeyen tek şahidi. Duvarları çektiğim fotoğraf kareleriyle örülü renkli evim. Hadi seninle biraz dertleşelim…

Neden hal hatır sormadın ben gelince? Karşılamadın beni yine bu gece. Bilmez misin ki yorgunum, deli gibi çalışıyorum. Hiç olmazsa bir sıcak çay demleseydin bari. Değil sıcak bir hoş geldin sözcüğü, ışığı bile yakmamışsın karanlıktan korktuğumu bile bile. Herşeyi kendim mi yapmalıyım yorgunken bile güzelliğimden bir şey kaybetmediğim bu halimle? Biraz kol kanat gersen fena mı olur yani? Bakıyorum yine cevap vermiyorsun. Her zaman susarsın zaten. Bir gün de erkek ol ne olur!

İçeriden ufak bir ses duysam göz bebeklerim büyür, bakarım ışıktan karanlığa doğru oturduğum yerden. “Karanlıktan gelen minik minik çıtırtılar, kulaklarımı içten içe tırmalar!” Hemen müzik açmalıyım kendime, hafif bir şeyler çalmalı belki de. Kapat gözlerini sadece ritmi dinle ve güzel şeyler hayalle! 3…2…1 işte minik evimdeyim yine!

Gözlerim kapanıyor artık, yatmakta fayda var. Sıcacık yatağım beni bekler. Sarmaş dolaş olacağım yine seninle. Ey yastıklarım! Bu gece hanginizi kucaklasam? Kaslı olan mı? Yoksa hafif göbekli olan mı? Neyse ki seçim bana ait! Kapanmak üzere gözlerim rüyalara doğru, ta ki değişmez döngüsüyle güneşin ayı itip odama ışığını doldurmasına dek uykuya doyacağım bu gece…

Aynı vakitlerde;

Dışarıda hafif bir yağmur, camda ise süzülen minik damlacıklar… Şoför, yüz farklı hayat yüklenmiş, bir kahve falı yolunda ilerliyor. Gözlerim takılıyor gecenin karanlığındaki boş sokaklara. Yorgunluktan başımı buğulanmış cama yaslamışım. Yalnızlığıma eşlik eden gözlerimse, düşüncelerimin dalgıcı. O esnada bir apartmanın kapısı önünde, sokağa doğru dönerek eğilmiş olan ıslak saçlarıyla bir kadını görüyorum. Loş ışık altına çantasını karıştırıyor aceleyle, sanki anahtarını arar gibi. Bir de ıslanmış tüyleriyle komik bir görüntüye bürünmüş, kuyruğu havada kirli bir kedi var, kadının ayaklarına dolanmış. Bu görüntüyü sadece birkaç saniye gördüm bu gece. Şu an yatakta uyumam gerekirken, tavana doğru bakarak,ellerimi başımın altına koymuş, yüzünü bile net göremediğim o güzel kadını düşlüyorum.

“Kimse yalnız değildir aslında, ama bazen kader çizgisi bizi teğet geçer. Biz onu fark etmeden…”

Adil Gürpınar
adilg@windowslive.com



 


ADİL GÜRPINAR
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>