>

MODA - STİL

Modacılardan 2003 yaz modası önerileri!

Beklenmeyen bir şekilde yağmurlar geri dönmüş gibi gözükse de bu yağmurlar fazla uzun sürmez. Zaten mağazaların hemen hemen hepsi yaz sezonunu açtı...
 
   
 
 
     
Öne çıkan akımlar

Susan Sontag bir yazısında ‘Büyük yazarlar ya koca ya da sevgilidir.’ sözlerine yer vermişti. Bu sezona damgasını vuracak olan unsur da ‘erkeksi’ renk yelpazesi. Siyah, beyaz ve kahverengi ‘güvenilirliği, zekayı, cömertliği ve kibarlığı’ sunan, belki de size ‘eşinizi anımsatan’ renkler. 2003 ilkbahar/yaz koleksiyonlarında toprak tonlarının yeniden dirilmesiyle, kahverenginin yıl boyunca hakimiyetini ilan edeceği anlaşılıyor.
Kırmızıyla turuncunun kolkola girdiği sıcak şarap tonları, deniz mavisi, nefti, turuncu, limon sarısı, bakır ve güvez ‘sundukları heyecan ve uyandırdıkları yoğun duygu seli’ karşılığında ‘ruh hallerindeki dalgalanmaya, bencilliklerine, güvenilir olmamalarına ve gaddarlıklarına’ tahammül edilen aşıklara benziyor.

2003 ilkbahar/yaz sezonunun desenleri her ne kadar cesur olsa da, aynı zamanda iflah olmaz bir biçimde romantik.

Etek boylarında da köklü değişimler sözkonusu. Çan etekler ve robadan elbiseler üstünlüğü ele alıyor. Kaskatı olanından tutun, zar zor fark edilenine kadar her çeşit pile mevcut. Pantolonlara gelince, düşük belliler egemenliğini koruyor. Ortalığı kasıp kavuran bu model ilkbahar/yaz sezonunda da gündemden düşmeyecek gibi görünüyor.

Tasarımcılardan öneriler

Anne Valérie Hash

Tasarımcının ilk birkaç koleksiyonu erkek giysilerini küçük bir kızın vücuduna oturtma amacıyla giriştiği deneylerin sonucunda ortaya çıkmıştı. Hash bu sezon ileri bir adım atarak, çok daha kadınsı hisler uyandıran kıyafetler tasarlamış. Hala erkek ceketinin kumaş ve kesimlerine başvursa da, üst kısmı bol, eteği dar modellerle bacakları sergilemekten çekinmiyor. Artık kumaşlardan yapılan büyük bir sargıyla kalçadan bağlanan, önü açık ceketi ve kalçayı saran kemerleri Hash’in defilesinde yeni bir seksilik rüzgarı estiriyor.

Chanel

Fırtına bulutları ne kadar uğursuz olursa, moda da o kadar hafif olmalı. Bugüne kadarki en narin Chanel koleksiyonunu hazırlayan Karl Lagerfeld de böyle düşünmüş olsa gerek. Chanel’in kült haline gelen takımlarının yeniden icat edilmesi, dize kadar uzanan, yivli paltolar, uçları farbelalı, dökümlü etekler ve dizi dizi inci kolyelerle başladı. Ardından bacakları saran, tüllerle bezeli balerin etekleri geldi. Onu çiçek işlemeli, şeffaf üstlerle tamamlanan, daracık elbiselerin geçidi izledi.

Christian Dior

Podyumda Asya vardı, ama bildiğimiz Asya değil. Geçtiğimiz günlerde Çin ve Japonya seyahatinden dönen John Galliano kültürler arasındaki sınırları devasa bir tiyatro gösterisiyle tuzla buz eden bir Christian Dior defilesi sergiledi. Doğu ve Batıyı birleştiren, hem antik hem de modern çağları aynı anda yansıtan, dökümlü, çok renkli kumaşlar içinde, ölüme meydan okuyan atletik gösterileriyle sahnede boy gösteren, Çinli dansçıların ve sirk göstericiler defilede nefes kesti. Canlı renkleri Çin giysilerinin desenleriyle birleştiren modeller tafta ve şifonlara adeta batmıştı. Galliano bu yeni moda anlayışını ‘hardcore romantizm’ olarak tanımlıyor. Ancak çılgın modacının bütün bu kıyafetleri nasıl ‘giyilebilir’ hale getireceğini görmek için, Dior’un hazır giyim koleksiyonunu beklemek gerekiyor.

Christian Lacroix

Modacıyla adeta özdeşleşen, 18. yy.’a ait, etekli ceketlerde, dantel, saten, organza, ipek ve şifonun valsini yansıtan giysilerdeki tarihi kostüm havası eski gücünü yitirmiş görünüyor. Christian Lacroix’nın bu koleksiyonunda daha yumuşak bir modernlik göze çarpıyor. Dallı güllü, ince kumaşlardan yapılan, tek kollu paltoda ya da zımbalı bir tuniğin parıltısını gözler önüne sermek üzere önü açılan pembe paltoda olduğu gibi...Kıyafetlerden bazılarının genel hatları (kısa çan eteklerde olduğu gibi) 80’lerin başlangıç noktasını andırıyor. Öte yandan, Lacroix’nın giysileri daha genç, daha kolay bir giyim tarzını yansıtıyor.

Givenchy

Julien McDonald bu koleksiyonunda Givenchy tasarımının temel unsurlarına geri dönüyor. Hubert de Givenchy’nin 50’li yıllarda Audrey Hepburn için tasarladığı, kült haline gelen elbiselerini yeniden podyuma çıkarmasıyla, Tiffany’de Kahvaltı ve Sabrina filmlerindeki küçük siyah elbiseler yeniden arz-ı endam ediyorlar. Audrey’nin havasını yansıtan bu açılışın ardından, McDonald iddalı bir ifadeye sahip, keskin hatlı modellerle, yenilikçi 80’leri yad ederek Paris’te hüküm süren romantik dişiliğe aykırı davranıyor. Üç parçadan oluşan, boyuna çizgili erkeksi takımların ardından, askeri ceketler sahneye çıkıyor. Bununla birlikte, modacı taze ve kadınsı kıvımları vurgulamak için dantel ve organzalardan yararlanmayı da ihmal etmiyor.

Jean Paul Gaultier

Kimse haute-couture’ün bayrağını Jean Paul Gaultier kadar yükseklerde dalgalandırmayı başaramıyor. Kusursuz bir biçimde vücuda oturan, güzelliğiyle adeta can yakan, ancak oyuncu bir absürd anlayışını da yansıtan kıyafetler modanın en sarp kıyılarına uzanan bir koleksiyonda bir araya geliyor. Gaultier hayal dünyasına olan yolculuğunda Atlantis ve Yunan mitolojisinden geçiyor. Sualtının sihirli renkleri, deniz şakayıklarına ve midye kabuklarına benzeyen saç biçimleriyle göz dolduruyor. Parlak Kartaca kırmızısıyla bezeli, siyah şifondan, katmerli elbiseler, yılanı andıran gümüş iplerle sarılıyor. Ancak bütün bu oyunculuğun arasında, Gaultier’nin size bir ömür boyu eşlik edecek, smokin kesimli takımları her zamankinden daha fazla göze çarpıyor.

Philip Treacy

Pop akıma kendini kaptıran Treacy’nin koleksiyonu adeta Andy Warhol’a saygı niteliği taşıyordu. Brillo kutularından oluşan bir yığın, bir muz ve Marilyn Monroe, Elvis, Lisa Minelli ve Tina Chow’un resimlerinin kupürleri bunun kanıtı. Tasarımcının günümüzün pop ilahları olan David Beckham, Kate Moss, Joan Collins ve Calvin Klein’ın poster yakışıklısı Travis’in resimlerinden oluşan bir sergiyle defilenin mizah ve zeka katsayısı daha da arttı. Mankenin başının kocaman, rengaren bir kelebek yığını içinde görünmez hale geldiği tasarımda olduğu gibi, su katılmamış moda fantazilerine sahne olan bir defileydi.

Valentino

Kadınların Valentino’ya bayıldığına şüphe yok. Günümüzün yıldız adayları, spot ışıkları altında boy gösterecekleri büyük gecelerde kendilerini bu moda ustasının ellerine bırakıyorlar. Valentino ilkbahar/yaz koleksiyonunda Hindistan’dan ilham alıyor. Gündüz için hanımefendilere layık, dökümlü saten kumaşlardan, ince pileli, tiril tiril takımlar hazırlayan modacı akşamın erken saatleri için, yenleri kısa, Nehru paltolarla giyilen, ince, keskin hatlı pantolonlar ve boncuklarla süslü, varla yok arası bluzlar öneriyor. Gecelerin prensesi olmayı hedefleyenler ise adeta seçeneklere boğuluyor: şelale gibi dökülen, kırmızı bir elbise mi yoksa gümüş rengi dantellerle kaplı, inci grisi bir saten elbise mi? Tercih size kalmış.

Ungaro Couture

Durgun, yoğun ve renkli bir romantizm tasarımcının işlerinin özünü oluştruyor. Ana teması ne olursa olsun, elde ettiği sonuç her zaman kadınsı oluyor. Paris’teki defilede, pastel pembesi desenler, puantiyeler ve göz alıcı parlak kumaşlar arasında, ustanın parmak izlerini görmek mümkündü. Pop desenlerle bezeli kimonoların altında, bacaklardan adeta kayan, pembe ve zehir yeşili gibi nefis renklere bulanmış saten elbiseler 30’ların iç giyimini andıran kesimlere sahipti. 70’lerin boncuklu desenleriyle süslenen, kıvrımlı ceketler şalvarla birlikte giyildiğinde, cesaret isteyen bir görünüm sergilemekle birlikte, günlük hayatta kot pantolonlarla çok daha güzel durabilir. Ungaro renklere, güzelliğe ve yumuşaklığa olan aşkını Paris’li moda tutkunlarıyla paylaştı.

Versace

Ünlüler, mankenler, hatta podyum denklemden çıkarılırsa Versace’den geriye ne kalır? Modaevi’nin Paris’teki mağazasında düzenlenen defilede kafaları meşgul eden işte bu soru oldu. Gianni Versace’nin eski tasarımlarının Londra’daki Victoria ve Albert Müzelerinde sergilenmesinden ilham alan defilede, Donatella Versace’nin tasarladığı kıyafetlerin çoğu gece renklerine bürünmüştü. Siyah, koyu gri ve mürekke
Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>