>

DİĞER HABERLER

Festivalin ardından hayat normale döndü...

"...50 İlk Öpücük"de Drew Barrymore ve Adam Sandler birbirlerine her gün yeniden aşık oluyorlar..." Talip Ertürk'ün yazısını okumak için tıklayın...
 
   
 
 
     
FESTİVALİN ARDINDAN HAYAT NORMALE DÖNDÜ

"50 İlk Öpücük"de Drew Barrymore ve Adam Sandler birbirlerine her gün yeniden aşık oluyorlar. Viggo Mortensen "Yüzüklerin Efendisi"nden sonra "Hidalgo"da yeniden at biniyor, Arap çöllerinde ölümcül bir mücadeleye giriyor. Haftanın açık ara en ilginç filmi ise festivalde gösterildikten hemen ardından gösterime giren, En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar adayı "Görkemli Hayatım".

50 İlk Öpücük / 50 First Dates

1998 yılında, yine romantik komedi sularında yüzen "The Wedding Singer"da karşılıklı oynayan Drew Barrymore ve Adam Sandler, sıradışı bir işe imza atmış ve kimilerince ‘kült’ statüsüne bile oturtulan bu filmde iyi bir ikili olmuşlardı. 50 İlk Öpücük, Wedding Singer’ın özgün niteliklerine sahip olmamakla birlikte, kalbur üstü bir eğlencelik olmayı başarıyor. Romantik komedilerin kalitesinde, aşıkların bir araya gelmesi için aşması gereken ‘engel’ler belirleyicidir. Önümüzdeki filmin ‘engel’i ise, yaratıcı olmasa da iş görür nitelikte. Lucy (Drew Barrymore) ve Henry’nin (Adam Sandler) bir araya gelememesinin nedeni, Lucy’nin hafıza sorunu. Geçirdiği bir travma yüzünden beynine yeni bilgiler yükleyemeyen Lucy, her gece hafızasını ‘sıfırlıyor’, her sabah tertemiz bir zihinle uyanıyor. Lucy’nin bu sorunundan habersiz genç kıza aşık olan ‘yalıçapkını’ Henry ise, her gün Lucy’nin kalbini yeniden kazanmak zorunda kalıyor. Çok şükür Henry sabırlı adam, bu kez fazla naz aşık usandırmıyor… Yönetmen Peter Segal yine Adam Sandler’la işbirliği yaptığı "Asabiyim"de orta karar bir iş çıkarmıştı, 50 İlk Öpücük de gayet akıcı ve eğlenceli. Drew Barrymore bildiğimiz gibi, Adam Sandler da alıştığımız obsesif karakterinden sıyrılmış, nispeten daha oturaklı, daha ‘inandırıcı’ bir karakterle karşımızda... 50 İlk Öpücük’ü öncelikle çiftlere, ardından romantik komedi sevenlere son olarak da ‘hafif’ bir şeyler arayanlara öneriyoruz… 10 üzerinden 6

Görkemli Hayatım / American Splendor

Kötü filmlerle başyapıtların kol kola gezdiği, dolu dolu bir festival maratonunu daha arkamızda bıraktık. 23. İstanbul Film Festivali’nin öne çıkan yapımları da yavaş yavaş ticari gösterime düşmeye başladı doğal olarak. Bu yıl bağımsız sinema camiasında ciddi övgülere mazhar olan ve son olarak En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar’a da aday olarak ciddi bir sükse yapan Görkemli Hayatım, ticari gösterim şansı bulan festival filmlerinden biri. Harvey Pekar’ın yarattığı "American Splendor" adlı efsanevi çizgi roman serisinden uyarlanan film, bizzat yaratıcısının yaşam öyküsünü anlatırken, gerçek ve kurmacayı, film ve çizgi romanı birlikte yoğuruyor, ortaya çıkan ise homojen bir karışımdan çok, ‘çoban salatası’ kıvamında. Yanlış anlaşılmasın, çoban salatası teşbihiyle filmin dağınıklığını değil, bilakis lezzetini kastediyorum. Başroldeki Paul Giamatti, çizgi roman dünyasının Bukowski’si, obsesif çizgi roman yazarı Harvey Pekar rolünde son derece başarılı. Kanımca çizgi roman uyarlamaları arasındaki ‘özel’ yerini kısa sürede alacak olan Görkemli Hayatım, bir uyarlama olarak da özel bir ilgiyi hak ediyor. Görkemli Hayatım’ı çizgi roman hayranlarına ve bağımsız sinema takipçilerine şiddetle tavsiye ediyoruz… 10 üzerinden 8

Hidalgo

Viggo Mortensen, Yüzüklerin Efendisi’nden önce Hollywood’da sayılan sevilen, sayısız filmde önemli rollerde karşımıza çıkmış bir karakter oyuncusuydu. "Daylight-Gün Işığı"ndaki başına buyruk dağcı, "G.I. Jane"deki sadist çavuş ve "A Perfect Murder-Kusursuz Cinayet"teki ressam rolleri, Mortensen Aragorn olarak ortaya çıkmadan önce kimse için pek bir şey ifade etmiyordu. Deneyimli aktör şimdi, Hollywood’un yeni can simidi olarak tek başına 78 milyon dolarlık bir projeyi sürüklemeye çalışıyor. Ancak yurt dışından gelen eleştirilere bakarak Mortensen’in bu meydan okumadan alnının akıyla sıyrılabildiğini söyleyemiyoruz. Gerçek bir yarıştan yola çıkan Hidalgo, Arap çöllerinde her yıl geleneksel olarak gerçekleştirilen ölümcül bir at yarışından esinlenilerek çekilmiş. Amerikalı bir maceraperest olan Frank Hopkins, daha önce hiç bir yabancının katılmadığı bu yarışa katılıyor ve entrikalarla dolu bir serüvenin ortasına düşüyor. Viggo Mortensen’in yanında büyük usta Ömer Şerif var…





Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>