>

DİĞER HABERLER

Hikayedeniz-19

"Hafiften çiseleyen, yağmur zerrecikleri birer, birer camın yüzüne damlıyor yavaş, yavaş akıyordu." Güven Gürbüz'ün yeni yazısı...
 
   
 
 
     
Hafiften çiseleyen, yağmur zerrecikleri birer, birer camın yüzüne damlıyor yavaş, yavaş akıyordu. Ağzından çıkan buhar camı buğulandırmıştı. İşaret parmağı ile “keloğlan“ resmi çizdi. Sonra baktı, baktı... güldü...

Yağmur kesilmişti. Hafiften camı araladı. Mis gibi toprak kokusu burnuna tüttü. Bahçeye fırlayıp uçmak istedi... Çimenlerin üzerinde yuvarlanmak, sonra üstü başı kirlenmiş halde eve dönmek, sonra annesinin “üzerini niye kirlettin ?” diye söylenmesini arzuladı... “Olacak şey değil” dedi. pencereyi kapattı...

Annesinin ellerinde bir paketi odaya girdi. ”Bak sana ne aldım” dedi.”Hadi hadi aç, aç... “ diye bağırdı...
Annesi ona bir tulum almıştı. Desenlerinin üzerinde ki, ayıcıklar güreş tutuyor, kelebekler uçuşuyordu...
“Yaşasıınnn...”dedi. “ Artık bende bahçede yuvarlanacağım. Koşacağım...” Yerinden fırlamasıyla, koltuktan evin ortasına yuvarlanması bir oldu. Annesi endişe ile kolundan tuttu. Kaldırdı... Annesinin, onu yerine oturtması ile tokatı yemesi yine bir oldu... Annesinin dudağı patlamış kan akmaya başlamıştı. Annesi hemen ecza dolabına doğru koştu.

Üzülmüştü... Annesine nasılda hızlı vurmuştu. Yaptığı yanlış davranıştan dolayı ağladı... ağladı... ağladı...

Orhan doğuştan özürlü bir çoçuktu. Annesi erken doğum esnasında, Orhan’ı özürlü doğurmuştu. Kendine bazen hakim olamıyor, sinirlenince etrafındakilere tokat atıyordu. Yıllardır ilaçla tedavi oluyor, ancak ilaçlar teskin edici olmaktan fazla öteye geçemiyordu...

Annesi, pamukla kanın durduğu dudağı şişmiş halde, yine “yavrum... yavrum” diyerek yanına geldi. sardı bağrına... Okşadı saçlarını Orhan’ın. Ona nasıl kızabilirdi ki ? O bir özürlü çoçuktu. Özürlüler okuluna gidiyordu. Bazen ilaçlarda fayda etmiyor telefonla çağırıyorlar. Zar zor eve getiriyordu. Orhan yaptığı yanlışları sonra anlıyordu...Pişmanlık duyuyor... içinden kahrediyordu... Ancak elden fazlada bir şey gelmiyordu.

Orhan annesinin kollarında uykuya daldı. Koltuğun üzerine uzandı. Üstünü örtü uyandırmadan, başının altına yumuşak bir yastık yerleştirdi. Yavaşça salondan ayrıldı. Küçük odanın buğulu camının önünden caddeye doğru daldı... Gitti... gözleri...

Artık kocaman adam oldu Orhan. Ancak akıl yaşı daha çoçuktu. ”Ya ben ölürsem bir gün, kim bakacak ona?..Kim sahip çıkacak?..Ne olacak Orhan’ın hali..” diyor. Gözlerinden yaşlar ırmak gibi akmaya başlamıştı.
Ya küçük kızı o bakabilecekmiydi... Orhan’a... Yoksa... Yoksa... Onu bir yurda verip kurtulacakmıydı... ”Bir gün” dedi “elbet bende yaşlanacağım.. Ya o zaman, ya o zaman nasıl bakacağım.. gücüm yetecekmi bakmaya...? Allahım.. allahımm.. sen yardım et..” diye yalvardı. Gözlerinden yaşlar aka aka saatlerce allaha...

Orhan gibi özürlü çoçuklar, yüzlerce..., onlar hayatın acı gerçekleri... Onlara el uzatmak, yardımcı olmak, özürlülerinde bir can taşıdığını bilerek, her zaman yardım elini uzatmak lazım... O insanların yaşadıkları acı ve ızdırab dolu zor günlerinde yanlarında olmak, insani bir görev değilmidir? Ne duruyoruz?. Parkta ve bahçelerde...Hemen her yerde, görecek gözlerimiz varsa, elimiz ayağımız tutuyor, canımız sağ ise, şükredelim halimize ve destek olalım zor durumda olan özürlü ailelere...

06.12.2004 – Çankaya – Ankara

www.guvenin.bz.tc




Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>