>

DİĞER HABERLER

Olmaz olsun böyle rötar

"Terminal, Fahrenheit 9/11, Kedikadın ve İnsanlık Suçu..." Talip Ertürk haftanın filmlerini yorumluyor...
 
   
 
 
     
Olmaz olsun böyle rötar

Terminal / The Terminal



Steven Spielberg “artık yalnızca kendi istediğim filmleri çekeceğim” özlü sözünü buyurduğundan beri, maşallah istim üstünde. 2002’de “Azınlık Raporu” ile bilim kurgu sinemasına kallavi bir başyapıt hediye eden, sonraki filmi “Sıkıysa Yakala” ile de çıtayı yukarılarda tutmayı beceren sinemanın bu en ‘büyük’ yönetmeni, şimdi ‘gerçek’ bir hikaye anlatmaya soyunuyor... Kahramanımız Viktor Navorski, eski bir hesabı kapatmak için New York’a gelir, ancak kendisi uçakta uyuklarken ülkesinde iç savaş çıkmış ve hükümet düşürülmüştür. Bu gelişme ile pasaportu geçersiz hale gelen Navorski, durumu belli olana kadar havaalanı yetkililerince transit geçiş salonunda misafir edilir. Ancak günler haftalara, haftalar aylara döner ve Navorski, yavaş yavaş bu bitimsiz misafirliğinin ‘tadını çıkarmaya’ koyulur... Terminal göz ardı edilemeyecek dertleri olan, lakin sürükleyici ve eğlenceli olmayı da başarabilen bir popüler sinema örneği. Navorski’nin bir noktadan sonra tek düzeliğe kapılan hikayesi, küçük makyajlarla iş görür hale getirilmiş. Ancak örneğin Catherine Zeta-Jones’un oynadığı Amelia karakterinin varlığı tümüyle gereksiz. Bu karakter filmin ‘kadın’ ayağını işgal etmek haricinde hikayeye zerre etki etmiyor. Tom Hanks’in, durumu idare eden performansına karşılık, kadronun asıl parlak ismi, havalimanı yönetici rolündeki Stanley Tucci. Terminal’in bir başka başarısı da havaalanı atmosferini ve ayrıntılarını çok başarıyla verebilmesi...


Koş George W. Bush koş

Fahrenheit 9/11



Micheal Moore’dan sonra belgesel film tanımını tümüyle değiştirmek mi gerekiyor? Yoksa Moore’u bir propaganda sinemacısı olarak tanımlayıp ciddiye almamak mı? Amacını bu denli keskin bir dille açık eden bu film, bir belgesel mi, yoksa propaganda filmi mi? Şu bir gerçek ki, bu filme kayıtsız kalmak imkansız. Michael Moore şimdiden sinema tarihinin en çok hasılat yapan belgeseli olma ünvanını ele geçiren Fahrenheit 9/11’in büyük çoğunluğunu arşiv görüntülerinden oluşturmuş. Filmin başrolünde de “interneti ben icad ettim” gibi özlü sözlerinden hatırlayabileceğiniz ABD başkanı sevgili George W. Bush var. Fahrenheit 9/11, Bush yönetiminin iktidardaki yıllarının bir muhasebesinin yaparken, amacını da açık seçik dile getiriyor: Başkan Bush’u Beyaz Saray’dan kovmak! Michael Moore bazı konuları ustaca geçiştirmeyi tercih ederken, özellikle sonlara doğru amacından hayli sapıyor. Ancak Fahrenheit 9/11, üzerinde uzun uzun konuşulacak, hazmı zor, müthiş bir film. Üstelik Michael Moore kamera önüne çıkma sevdasını da dizginlemiş, bundan iyisi Şam’da kayısı...


Kedikadın / Catwoman



Haftanın balonu ise Halle Berry’nin başrolünü oynadığı Kedikadın. Sinema perdesinde ilk kez ikinci Batman filmi “Batman Dönüyor”da Michelle Pfeiffer’ın vücudunda karşımıza gelen çizgi roman kahramanı Kedikadın, bu kez Halle Berry tarafından canlandırılıyor... Benjamin Bratt, Sharon Stone ve Lambert Wilson’ın önemli rollerde karşımıza geldiği filmin ele alınacak bir tarafı yok, özel efektlerden oyunculuklara, rejiden, senaryoya neresini tutsanız elinizde kalıyor. Deri elbiseler içinde gayet güzel görünen, Halle Berry kediden çok bir şempanze gibi hareket ediyor... Açıkçası Kedikadın çekilecek dert değil. Hele hele bunca iyi filmin arasında hiç değil.

Böyle günah bir ton çeker

İnsanlık Suçu / The Statement



Deneyimli yönetmen Norman Jewison’la Oscar’lı usta aktör Michael Caine’in işbirliği yaptığı “İnsanlık Suçu” 29 Haziran 1944’te Fransa’da kurşuna dizilen 7 sivil yahudiye adanmış bir roman uyarlaması. Haftanın diğer 3 filminin bir parça altında kalan bu ilginç yapım, gençliğinde, II. Dünya Savaşı yıllarında Nazilerle işbirliği yaparak kendi vatandaşlarına ihanet eden ve işlediği büyük suçun altında ezilen Pierre Brossard adında bir adamın çevresinde dönüyor.

Talip Ertürk

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>