>

DİĞER HABERLER

Tam vukuatlı deniz aşırı bir yolculuk öyküsü - Bölüm 2

“Excuse me, could you take just one of my picture please??” (En has Türkçe tercümesi: Afedersiniiiz acaba bi taneeciik resmimi çekebilir misiniz lütfeeennn??)" Dilara Gülyuva'nın yeni yazısı...
 
   
 
 
     
Tam vukuatlı deniz aşırı bir yolculuk öyküsü - Bölüm 2

Seurasaari / Gün – Dış

“Excuse me, could you take just one of my picture please??”
(En has Türkçe tercümesi: Afedersiniiiz acaba bi taneeciik resmimi çekebilir misiniz lütfeeennn??)

Yaban ellerde boyunda fotoğraf makinesi ve elde kameralı cep telefonu ile ağız açık kafa havada “ecnebi memleketinin doğal güzelliklerini koruma hassasiyetine hayran” şaşkın şaşkın dolaşırken en ihtiyaç duyduğum cümle oldu, iyi ki öğrenmişim.

Tabi benim bulunduğum ülkede Fince söylemek daha havalı olabilirdi ama üç sessiz harfi bu çeneyle bile yan yana okumam mümkün olmadı.. Seurasaari’nin benim gezdiğim kısmı bilmem kaçıncı yüzyıldan bugüne kadar korunmuş eserlerin sergilendiği bir çeşit açık hava müzesi şeklinde tasarlanmış. Adamlar kilise, değirmen, saat kulesi vb. gibi kayda değer olduğunu düşündükleri her çeşit yapıyı burada etrafını falan böyle çevirerek baya bildiğin koruma altına almışlar. Türkiye’de olsa mıncıklanmadık yerini bırakmayacağım tarihi yapıların uzaktan “sadece” resmini çekmek acayip kanıma dokundu! Çünkü biz her çeşit heykelin tepesine çıkalım ne bileyim arkalarından kulak yapalım falan gibi action kareler yakalamayı severiz!! Bu nedir?? Ööyylee uzak uzak.. biraz daha Dağlar Kızı Reyhan modunda zıplaya zıplaya dolaştıktan sonra bi ara etrafıma baktığımda her ne kadar “müze” de olsa sonuçta koca bi ormanda (ellerinde “walking stickleri” yürüyüş yapan 90 yaşlarında bir-iki teyze ve benden beter kendini şaşırmış Japon turistlerin dışında) nerdeyse 2 saattir yalnız olduğumu fark ettim!! Ve üzerime atlayan o seri katil kılıklı sincaptan başka bir şey olmamıştı (burayı çok uzatmıyorum ama sincap deyip geçmeyin şekerim. Paçalarından yukarı tırmanınca hiç de öyle televizyonda gördüğün Alvin, Simon, Theodor’a benzemiyolar!!) o an anladım ki bize gelen turist kızlar da nasılsa buralarda bizim oralardır gibidir deyip tatil için geldikleri özellikle güney sahil beldelerinde orman içlerinde yürüyüş, bisiklet binme gibi “sıra dışı” şeyler yapılabileceğini düşünüyorlar. Halbuki bizde ormanın kullanım amacı mangal yapmak, Doğan görünümlü Şahinler içinde arabesk müzik eşliğinde 4 kapı açık vaziyette alkolün dibine vurmak, ortam uygunsa halay çekmek gibi ve “daha ötesindeki şahsi zevklere” yöneliktir. Kusura bakmayın bacım daha önce anlasam vallahi uyarırdım!!

Helsinki Merkez Tren İstasyonu / Gece – Dış
Cumartesi gecesi club çıkışı - I love Korsan

Hava: 9 derece, parçalı bulutlu, sağanaktan caymış yağmur damlaları kafamıza kafamıza vuruyo.. bi de önümüzde yaklaşık 150 kişi var taksi bekleyen..
-abii çekiyorum şimdi bunu Anadolu Ajansa verecem gidince.. buakşam ki taksi bekleyişimizin yorumunu alabilir miyim senden..
-makyajı bozulmuştur şimdi onun cevap veremez sana!!
-Şimdik şöyle bişey (arada diğer arkadaşa cevap verilir) yok tazeledim makyajımı valla..(devam edilir) Helsinki Belediyesi’nden bunu kesinliklen beklemezdim(gülüşmeler) burada yaklaşık 150 kişi var fakat halk muhtemelen geryyzekalı olduğu için gelen “sınırlı” sayıdaki taksiye böyle tek tek binip gitmeyi tercih ediyolar! Ve hepimiz parmak uçlarımızdan omuriliğimize doğru yayılan soğuk nedeni ile kısmi felç geçirmek üzereyiz! Halbuki bi arkadakine dön önündekini dürt “brother,sister yolculuk nereye? Paylaşalım mı taksiyi?” diye sor!! Ama nerdeee?? Öyle düdük gibi bekliyolar.. çekelim şu ibret verici görüntüyü, çekelim.. herkes normal normal bekliyor.. ayrıca ben buradan yetkililere sesleniyorum gelen taksilerin yarısı BMW diğer yarısı Mercedes hadi bilemedin kalanı Volvo.. bu kadar bolluk nerden geliyoo?? İnsan iki Doğan bi Şahin koyar arada korsan çalıştırır halk sevinsin, gerçi halk da şikayetçi gibi diil ama!! Ben bunu bir Türk vatandaşı olarak soruyorum.. Abi bi dakika yaa niye soruyorum ki??

O an sektördeki boşluğu fark etmemizle kafalarımızın üzerinde yanan ampulleri gözlerimle gördüğüme yemin edebilirim, sevincimizi ise anlatamam. Ama plakaların orda kaça gittiğini öğrenmeye çalışmakla geçen 45 dk sonunda, yaban ellerde son gecemizi nezarette geçirmemek için bu tarz sorular sormanın pek de hayırlı olmadığına ve sektörün o ülkedeki Türk sayısı yeterince artana kadar bir süre daha boş kalacağına kanaat getirdikten sonra gelen ilk Volvo’ya attık kendimizi..

Kendime not: Birdahaki İskandinav ülkeleri seyahatine asla o leopar desenli ayakkabıları götürme!!

PS: bi de rica edicem kuzum bana ikide bir sormayın; hiçbiri Raikonen’e benzemiyor!!

Dilara Gülyuva
dilaragulyuva@hotmail.com


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>