>

KÖŞE YAZILARI | ADİL GÜRPINAR

Bugüne Hoşça Kal Dedim

Bugüne hoşça kal dedim, geride bıraktığım yaşanmış günlerimin hatırına. (Adil Gürpınar)
 
   
 
 
     

Bugüne hoşça kal dedim, geride bıraktığım yaşanmış günlerimin hatırına. Belki de artık vakit nakittir diyerek anın kıymetini bilmek en iyisi olacaktı benim için… Elimde parmak uçlarımdan kayıp düşecek gibi duran daktilo resmiyetinde bir yazı tutuyordum. Anlamını anlamlandırmakta zorlandığım, sebebini sorgulamaya çalıştığım iki üç paragraflık bu yazı bana ulaşmak için neden bugünü seçmiş olabilirdi?

Pencerenin kenarına geçip, perdeyi araladım. Omzumu reçinesi akmış çerçeveye yaslayıp etrafa bakındım. Masmavi olmayan gökyüzünün yağmur öncesi dar sokaklara gölge yapan bir havası vardı sanki. İstanbul’ un çocuklarıysa minicik bedenlerine aldırmadan boylarından büyük küfürler etmekten hiç çekinmiyordu tek kale maçın ortasında. Hatta içlerinden birisi sürekli üstünden düşen pantolonunu çekiştirip dümdüz gidiyordu oyun oynadığı arkadaşlarına. Hafifçe gülümseyebildim o çığırtkan sesleri duyunca. İçimdeki efkarsa, yanmış bir grinin külü gibiydi adeta.

Yazıda “Bu son!” diyordu resmen. Nasıl bir tavırdı bu? Ne cesaretti bu yazılan kelimeleri insanın yüzüne vurur gibi kağıda döküvermek? Benim adıma, bana sormadan alınan bir karar! Hem de geri dönüşü olmadığı üstüne basıla basıla söyleniyordu. Kızmamak, üzülmemek elde değildi. Bunca dolu dizgin yaşanan anlardan sonra durduk yere damga vurur gibi yüreğimi dağlamaktı tüm bu sözlerin anlamı. Yüzün yok mu senin karşıma çıkıp bunları söylemeye? Sadece iki satırla mı öldüreceksin içimde sevgiyle beslediğim bu aşkı?

Bir hata mı yaptım deyip, geçmişe baksam hangi hatayı bulacağım acaba? Yirmilerde flört, otuzlarda ciddiyet, ama şimdi daha kırkları yeni görmüşken ansızın gelen bir veda. Hayatı kazanmak zaten zordu insanın kendisini kaybettiği bu şehir yaşantısında. Kolaylık her zaman uzak durdu bana. Oysa nasıl da aldanmışım, gerçekte ne zormuş seninle olabilmek! Ne zormuş senin yanında kalabilmek! Yaşadıklarım, kahkahalarım… Yoksa bunları duymaktan mı sıkıldın? Aşklar yaşanmak içindi. Bazen de tüketmek ya da keyif alırken tükenmek için. Kıymeti bilinmeyen anlar artık geri dönmeyecekti bu yazılanlara bakılırsa. Kırdığımız kalplerin bedduası hiçbir zaman sürdüğü izi kaybetmeyecekti. Ancak her ne olursa olsun bu sefer beni ayıran sen oldun öyle değil mi?

Dört nala koşar gibi devam ederken hayat, bugün bir duvara çarptım da kendimi toparlayamadım hala. İçimden sana gelip, her şeyi açıklamak geçiyor. Ancak kendimi ikna edemezken, seni nasıl ikna edebileceğim işte bu beni çok düşündürüyor. Elime alsam bu kağıt parçasını ve desem ki şimdi burada bir sürü tıbbi terim yazıyor. Ben de inanamadım ve kabullenemiyorum ama işin özünde bir veda yatıyor. Hücrelerim bugün bedenimden kopmaya karar verdi, hem de bana sormadan. Vücudum ruhumla olan anlaşmasını fes ediyor.

Aslında boş ver tüm bunları. Kim bilir kaç kez fesatlıklara kurban edilen bir kadındın sen! Saf yüreğinle mutlu olmayı isterken varsın Haziran’da bir yaz yağmuru yağsın. O yağmur yağdıkça salyangozun yok olan bedeni gibi içim yavaş yavaş aksın. Ardından da gri bulutlar dağılsın da güneş ortaya çıksın. Etrafa mis gibi toprak kokusu yayılsın. O yüreği kırık olan kadının gözlerinden iki çift gözyaşı aksın.

İşte hayat böyle, ansızın bastıran kısa süreli yaz yağmurunun ardından uzun uzun ağlamak gibi…


ADİL GÜRPINAR
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>