>

KÖŞE YAZILARI | GÜLAY AKÇAKOCA

Gittim ve Bitti

Gitmeliydim! Hemen şimdi gitmeliydim. Gitmesem, kalsam delice ağlayacaktım, biliyorum. (Gülay Akçakoca)
 
   
 
 
     

Büyük ve kalabalık bir salon.
Her kafadan bir ses çıkıyor.
Kaç zaman oldu katılmıyorum bu samimiyetsiz samimiyet gösterilerinin sergilendiği, fütursuz bakışlar ve omurgasız söylemler ile herkesin birbirini alaşağı etmeye çalıştığı kutlamalara…
Kıramamıştım bu kez.
İstemeyerek, hissetmeyerek, ayaklarımı süre süre gelmiştim işte.
Hiçbir konuşmayı dinlemiyordum bile.
Duyduğum bir uğultuydu sadece.
Can sıkıcı bu kalabalıkta gözlerimi gezdiriyordum birbirinin kopyası olan yüzlerde.
Takılı kaldım salonun sağ köşesinde, şaşkınlıkla bana bakan bir çift gözde.
Tanıdık bu gözler; ama salondaki diğerlerinden çok farklı…

Kulaklarımdaki uğultunun yerini, çatlayacakmış gibi hızla atmaya başlayan kalbimin sesi aldı.
Aradan uzun yıllar geçti.
O muhteşem gözler yine parlıyordu tıpkı eskiden olduğu gibi.
Benzeri bulunmayan o parlaklık hiç değişmemiş ki.
Kafama tonlarca ağırlık düşmüş gibi bir anda yitirdim kendimi.
“O”!
Evet! “O”…
On dört yıl sonra, “O”…

Gidişinden sonra onca yıl hiçbir yerde çıkmamıştı karşıma.
Onca yıl uzaktan bile görmemiştim “O” nu… Şimdi “O”…
“O” nu görme ümidiyle çıkıyordum bir vakitler sokağa. Gidişiyle içimi kaplayan nefret duygularımda ve aynı anda deliye çeviren özlem hezeyanlarında bile şöyle bir görebilmek için nasıl da can atardım bir zamanlar.
Gördüğümde ne yapacağımın, ne söyleyeceğimin, nasıl davranacağımın hayalini kurdum, bitmek bilmeyen türlü türlü senaryolar yazdım kafamın içinde.
Şimdi “O”.

Hızlı adımlarla bana doğru geliyor bulunduğu köşeden.
Tanrım! Kocaman bir kaya parçası düşüyor göğsümün sol tarafına.
Nefes alamıyorum.
Sonra yüreğim yerinden kopuyor aniden ve bedenimden aşağıya kontrol edilemeyen bir hızla kayıyor sanki.

Ben, “O” nun sevgisinin, bizim sevgimizin gerçekliğine ne kadar da çok inanmıştım.
Yüreğimi yerinden çıkartıp avucumda sunacak kadar çok sevmiştim “O”nu. Deli gibi derler ya, işte öyle!
Ama gitti.
Ardından kalbimde çıkarttığı yangını fark etmeyerek gitti.
Kalbimi küle çeviren yangını.
O yangında kalbimi söküp, akan sulara atabilmeyi nasıl da istedim.
Ne acı kalırdı, ne de anı.
Sökemedim.
Kalbim yandı, bitti, kül oldu.
“O” ömrümden gitti ama yüreğimde yer eden küllerde kaldı.

Yanıma geldi gülümseyerek.
İfadesiz, donuk ve duygudan yoksun sürdürdüm hal hatır konuşmalarını.
Gitmeliydim! Hemen şimdi gitmeliydim.
Gitmesem, kalsam delice ağlayacaktım, biliyorum.
Gitmesem, kalsam bu salonda yeni bir yangın çıkacaktı, biliyorum.
Gitmesem, kalsam yine alevler saracaktı beni, her gün yeniden yanacaktım, biliyorum.
Birazdan yangın yerine dönecek salondan çıkarken döndüm ve “son kez” baktım. Işıltı yerini şaşkınlığa, üzüntüye ve kaybetmişliğe bırakmıştı gözlerinde.

Art arda yutkunarak gözyaşlarımın dışarı çıkmalarına izin vermedim, geldikleri yere geri gönderdim onları.
Ve gittim.

İşte şimdi bitti.


GÜLAY AKÇAKOCA
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>