>

KÖŞE YAZILARI | NİLHAN FİDAN

Bu denli üzülmeler…

“Kimse kimse için kılını kıpırdatmıyor. Herkes kendine saklıyor güneşini ve kimse temiz değil artık - en masum görünen bile...” Nilhan Fidan`ın yeni yazısı...
 
   
 
 
     

Bu Denli Üzülmeler

“Senin bu denli üzülmeni hiç istemem ben.”

Boş ver canım. Şöyle düşün sen de çok kişiyi çok üzdün.

“Doğru, hepimizin canı yandı ve hiçbirimiz masum değiliz.”

Bütün ilişkiler çıkar ilişkisi artık, kaçış yok. Yalan mı? Kimse dürüst değil, erkekler hiç değil ve çok da korkaklar. Kadınlar daha dobra ve açık yürekli bazı konularda. Oysa erkekler…

Bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum ve bunları hak etmediğimi düşünerek kahroluyorum. Hani hep iki şeyden bahsedilir; “ne edersen onu bulursun” ve “nasıl yaşamak istiyorsan, öyle yaşarsın - mutluluğu çağırırsan o gelir, hüznü çağırırsan o”. Ama ben buna da inanmıyorum. Birincisi, ben ne ettim diyorum. İkincisi, çağırsam da gelip gidiyor. Mutluluk bir süre değil bir an sadece.

“İşte bunu düşünmek doğru değil. Hala siyahlar giysem de, hala bazı yaralarım kanasa da şunu fark ediyorum ki bazen yüzünü güneşe çevirmek lazım. Bunu istemekle oluyor, aksi haliyle değil.”

Ben olmaz demiyorum; ama güneş yok canım. Kimse güneş değil ve kimse kimse için kılını kıpırdatmıyor artık.

“Güneş senin içinde canımcım, güneş senin içinde.”

Hayır. Benim içimde bir güneş olabilir ama ben heykel değilim kendi ışığımla yanayım. İnsan, sohbet etmek, çiftleşmek, paylaşmak için var. Ben güneşin farkındayım ama herkes kendine saklıyor güneşini ve kimse temiz değil artık - en masum görünen bile. Empati yok, bencillik diz boyu ve sonuç olarak üzgünüm. Evet. Ne iyi bir insan olmadığım için ne de işe yaramaz bulduğum için kendimi. Üzgünüm; çünkü bu dünya üzüyor beni. O kadar çok hayal kırıklığına uğrattı ki. Ve Allah'ın sevgili kuluyum ki karşıma çıkartıyor bir şekilde yalanları; ama ne fayda, kimse ders almıyor hatasından. Belki ben bile.

“Bak son iki cümle çok önemli. İnan o kadar çok acı yaşadım ki, özelimde, ailemde, çevremde. O kadar çok neden ben dedim ki... Ancak şunu söyleyebilirim, gerçekten bir teminat yok bir sonraki gün için ve elinde ne varsa, ayakta iken, iyi olmalısın. Yapabileceğin tek şey bu olabilir.”

Evet, ama ben iyi olmak için çaba harcamıyor değilim. Her sabah kendimi zorla yataktan dışarı atıyorum. Hata yapanı affediyorum. Kin tutmuyorum. Sevgi ve ilgi gösteriyorum insanlara. İnandığım şeyleri yapıyorum. Sağlığım için bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Ama kendimizi kandırmayalım: "Secret" bu çağın bir yalanı. Yıllar önce mutlu evlilikler ve uzun beraberlikler varken, Çernobil patlamamışken, kanser daha ortalıkta yokken, stres cinnet seviyesine varmamışken, insanlar “Secret” okumuyorlardı. Pozitif düşünce değildi o zamanın gerektirdiği. Zaten insanlar kısıtlı ve saygılı yaşıyorlardı. Şimdi biz her şeyimiz varken her şeyi istiyoruz. Üstelik sağlığımızı ve ilişkilerimizi tehlikeye atacak ortamlarda yaşıyoruz. Her şeyi hiçe saymayı özgürlük sanıyoruz. O yüzden bu pozitif düşünce doktrinleri uydurmaca gibi geliyor bana. Çağ değişti. Şimdi, bu çağda ayakta kalabilmek için masallar uyduruyoruz sadece.

“Haklısın; ama sana bir şey diyeyim mi, İstanbul’a dönmek istemiyorum. Gerçekten İstanbul da çok yoruyor. Senin de İstanbul'dan çıkman gerekiyor artık; o şehir senin için çok sert, içindeki çocuk için çok sert.”

Doğru. Ama bu karara hazır değilim canım. Sanırım biraz kendime gelmem gerek önce. Bu halde karar veremem ben. Şimdi değil.

“Tamam canım.”

Nilhan Fidan
nilhanfidan@cosmoturk.com
 


NİLHAN FİDAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>