>

KÜLTÜR-SANAT

İktidar Şerbeti Kan Kokar: Kösem

Masum bir genç kızın tarihin kader çizgisinde hükümranlığıyla efsaneleşmiş bir saltanat naibesi Kösem Sultan’a evrilişinin lirik, destansı hikâyesi.
 
   
 
 
     

1 Aralık’ta İnkılâp Kitabevi etiketiyle çıkacak Kösem’de usta yazar Solmaz Kâmuran, her satırını inceliklerle ördüğü romanında hayallerine sığmayan masum bir genç kızın tarihin ve kaderin hükmüne yön veren bir valide-i muazzamaya dönüşümünün trajik hikâyesini anlatıyor.

Herkes önce melektir, bazıları sonra şeytan olur…


Kara bulutların sırlarla gölgelediği bir imparatorluk… Osmanlı tarihinin en debdebeli, serkeş, başıbozuk yıllarında güç ve iktidar savaşı. Anastasia’nın hükümranlığıyla efsaneleşmiş bir saltanat naibesi Kösem Sultan’a evrilişinin lirik, destansı hikâyesi. Kösem’in saraya girişi, padişahın gözdesi olması, haseki sultanlığa yükselmesi, kendi oğullarını tahta geçirmek için verdiği mücadele, devletin bekası için işlenen cinayetler ve kendi evlatlarını yiyerek ayakta kalmaya çalışan bir dünya imparatorluğu… Bu kitapta Kösem Sultan’ın tarih kitaplarında yazmayan hayatını şaşırarak, üzülerek, “Nasıl olur?” diyerek okuyacaksınız.

Zekâ ve Güzelliğiyle Sultanın Aklını Başından Alan Kadın

Tinos Adası’nda rahipler tarafından yetiştirilen öksüz, güzel Anastasia, bir gün cihan imparatorluğunun en güçlü isimlerinden biri olacağını hiç aklının ucuna getirebilir miydi? Kaderin cilvesi onu I. Ahmed’in karşısına getirdi. Güzelliği ve zekâsıyla padişahın gözdesi haline geldi. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

Sultanların Oyunu Satranç

Kösem ve Ahmed ilk karşılaşmalarında Ahmed bu güzel kızdan kendisine satranç öğretmesini buyurur. Kösem padişaha satrancı öğretmeye başladığında aslında hayatlarını anlatmaktadır.

“Satranç efendimiz, söylendiğine göre oyunların oyunudur. Kralların, imparatorların, sultanların oyunu… Altmış dört kareden oluşan bu tabla bir savaş meydanıdır. Her şey şaha dayalıdır. Şah ruhtur, mutlak güçtür, esastır. Onu kaybeden her şeyi kaybeder.”

Piyonları diziyordu, “Bunlar askerler, ileri ve düz hareket edebilirler. Bunlarsa atlar efendimiz, düz değil de bir L çizerek ilerler, canlı hareket ederler. Sadece onlar taşların üstünden atlayabilirler.”

Ahmed hoşlanmışa benziyordu, siyah bir atı alıp dikkatle inceledi, “Sanki gerçek bir atın modeli, çok sahici.”

“Babam yapmıştı, efendimiz.”

“Çok güzel, iyi sanatçıymış,” atı yerine koydu, “evet, devam et.”

“Bunlar fil, çapraz olarak gidebilecekleri en son noktaya kadar giderler. Onların insanın duygularını temsil ettiği söylenir.

Bunlar da kale, dört tarafa da düz çizgide ilerleyebilirler, onlar da gücün temsilcisidir.”

“Peki, bu oyunda kubbe vezirleri, ulema yok mu?”

“Filler ve kaleler her işi yapabilirler, Sultanım.”

Ahmed yine düşündü, oyun gerçekten ilgisini çekmişti.

İki veziri karşılıklı yerleştirirken Kösem, “Bunlar akılla özdeşleştirilmiştir, Sultanım,” dedi. “Aslında biliyor musunuz, onlara Batı âleminde kraliçe denir.”

“Bir kadının savaşta ne işi var?”

“Kraliçe, taç sahibi eşini kollar Sultanım, ama tabii savaş meydanına gitmez…”

İkisi de güldü.

Sıra şahlara gelmişti, Kösem onları da yerlerine koydu, “Şah dediğim gibi ruhtur. Her şey ona bağlıdır ve diğer taşlar gibi alınamaz, o kuşatıldığında ve kendini koruyacak bir yere gidemez olduğunda oyun biter.”

Taşların tamamı dizilmişti, genç kız son olarak şunu söyledi, “Sultanım, bazıları için oyunu kazanmanın kuralı saldırıdır, bazıları ise oyunu kilitlemeyi hedeflerler; bazıları için başlangıç hamleleri hayatidir, bazılarıysa son hamlelerin önemine inanmıştır. Ama tabii oyunun ortası da çok önemlidir. Kısacası kurallara rağmen satrancı herkes kendi aklınca oynamaya çalışır.” Ahmed dikkatle dinliyor ve taşları inceliyordu, “Senin aklın ve benim aklım,” diye mırıldandı, “burada demek iki akıl dövüşecek.”

Ve o günden sonra Kösem Sultan’ın aklı Osmanlı’da kimler kimlerle dövüşmedi ki…

**

Arka Kapak

Kara bulutların sırlarla gölgelediği bir imparatorluk…

Osmanlı tarihinin en debdebeli, serkeş, başıbozuk yıllarında güç ve iktidar savaşı. Masum bir genç kızdan tarihin kader çizgisinde hükümranlığıyla efsaneleşmiş bir saltanat naibesi Kösem Sultan’a evrilişinin lirik, destansı hikâyesi. Kösem’in saraya girişi, padişahın gözdesi olması, haseki sultanlığa yükselmesi, kendi oğullarını tahta geçirmek için verdiği mücadele, devletin bekası için işlenen cinayetler ve kendi evlatlarını yiyerek ayakta kalmaya çalışan bir dünya imparatorluğu…

Solmaz Kâmuran, her satırı inceliklerle örülü yedinci romanı Kösem’de hayallerine sığmayan masum bir genç kızın tarihin ve kaderin hükmüne yön veren bir valide-i muazzamaya dönüşümünün trajik hikâyesini anlatıyor.

**

Özgeçmiş

Solmaz Kâmuran

Kitapları 20 farklı dilde, 20’yi aşkın ülkede yayımlanan Solmaz Kâmuran, İstanbul doğumlu. Göztepe Taşmektep’te, Kadıköy Maarif Koleji’nde, İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde okudu. 11 yaşında TRT Çocuk Radyosu Hikâye Ödülü’nü kazandı. 17 yaşında, Yansıma dergisinde imzasını gördü. 14 yıl diş hekimliği yaptıktan sonra kendini tamamen edebiyata verdi. Profesyonel yazı hayatına, televizyon için belgesel metinleri ve gazetelerde gezi yazılarıyla başladı.

Romanları: Bir Levrek İskeleti, Kirâze, Minta, Banka, Macar, Çanakkale Rüzgârı.
Anlatı: Gecenin Yakamozu.
Hikâye: Bir Kadın Bir Erkek Bir Levrek İskeleti.
Araştırma: Devlet Çete Olmasın Dediğinizde.
Biyografi: İpekböceği Cinayeti.
Nevin Hirik ile resimli üç kısa hikâye: Aşk Tutulması.

22 yayımlanmış çevirisi olan başarılı bir çevirmen de olan yazarın çevirilerinden bazıları: Safiye Sultan Üçlemesi, Allah’ın Kılıcı Üçlemesi, Middlesex, Varşova Anagramları, Bir Hürrem Masalı...

**

Solmaz Kâmuran, Kösem, İnkılâp Kitabevi, İstanbul 2015

Kitabın Ebadı: 13,7x21,5
Sayfa Sayısı: 352
İrtibat: İnkılâp Kitabevi, Nadide Altuğ: 0212 496 11 46
 

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>