>

KÜLTÜR-SANAT

Uçan Süpürge’den “kötülük”e yolculuk

Cosmotur`ün Medya Sponsoru olarak destek verdiği, 13. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali için geri sayım başladı.
 
   
 
 
     

6-13 Mayıs tarihleri arasında Ankara’da düzenlenecek 13. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali için geri sayım başladı. Bu sene Festival, “Kötülük” temasıyla yola çıkıyor ve kadınlara atfedilen kötülüğün hem hayatta hem de sinemada nasıl karşılık bulduğunu sorguluyor.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Başbakanlık Tanıtma Fonu, Çankaya Belediyesi, Bosfor ve Ströer Kentvizyon’un katkılarıyla düzenlenen 13. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, 6-13 Mayıs 2010 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleşecek.

Festival, bu sene Almanya’dan Yeni Zelanda’ya, Meksika’dan Filistin’e 28 ülkeden, 95 yönetmenin toplam 100 filmini sinemaseverlerle buluşturacak.

13. yaşını kutlayan Festivalin teması; “Kötülük”. Bu sene Festival, kadınlara atfedilen kötülüğün hem hayatta hem de sinemada nasıl karşılık bulduğunu sorgulayacak.

AÇILIŞ TÖRENİ 6 MAYIS’TA

13. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, 6 Mayıs Perşembe akşamı Devlet Opera ve Balesi’nde (Büyük Tiyatro) yapılacak Açılış Töreni ile başlayacak. Ebru Özkan, Feray Darıcı, Sezin Akbaşoğulları ve Taner Rumeli’nin sunuculuğunu yapacağı gecede “Uçan Süpürge Onur Ödülü” ve “Bilge Olgaç Başarı Ödülü” sahiplerine sunulacak.

William Shakespeare’in ünlü oyunu Macbeth’in Uçan Süpürge tarafından yorumlanışıyla başlayacak olan Tören’de Ebru Özkan, Feray Darıcı ve Sezin Akbaşoğulları cadıları ve Lady Macbeth’i, Taner Rumeli de Macbeth’i canlandıracak.

Açılış Töreni’ne Biket İlhan, Deniz Çakır, Deniz Türkali, Hale Soygazi, Halil Ergün, İlker Aksum, Nisan Akman, Sevin Okyay, Yudum Yontan ve Zeynep Eronat’ın yanı sıra Almanya’lı ünlü yönetmen Almut Getto ile Festival’in merakla beklenen belgesellerinden Tek Gecelik’in (The Line) yönetmeni Nancy Schwartzman da konuk olarak katılacak.

KÖTÜLÜĞÜN ŞUH KAHKAHASI: LALE BELKIS

Festival’in bu seneki ödüllerinden ilki temaya da denk düşüyor. Türkiye sinemasında “kötülük” denilince akla gelen ilk isimlerden biri olan Lale Belkıs bu senenin Uçan Süpürge Onur Ödülü’nü alacak. Filmografisi yalnızca 15 filmden oluşsa da belleğimizde sarsılmaz bir yer edinen Belkıs, “kötü kadın” olmanın iyiliğinin karşılığını nihayet alacak görünüyor. Festival’in Bilge Olgaç Başarı Ödülleri ise usta oyuncu Gülsen Tuncer’e ve pek çok isme ilham vermiş sanat yönetmeni Deniz Özen’e veriliyor. 6 Mayıs’ta yapılacak açılış töreninde bu ödüllerin yanı sıra Festival’in ilkini düzenlediği “Kötülük” temalı “Kısa Film Yarışması”nın kazananları da sahiplerini bulacak.

“O KÖTÜ, YA SEN?”

Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali bu sene temasını “Kötülük”, sloganını da “O Kötü, Ya Sen?” olarak belirledi. Her türlü felakete hazır bekler hale geldiğimiz bu çağda kötülüğün kaynaklarını sorgulamak oldukça anlamlı görünüyor; hele hele mitolojiden dinlere ve edebiyattan sinemaya pek çok erkek söylencesinde kötülüğün kaynağının kadın olduğunu düşünürsek bunu Uçan Süpürge’nin yapıyor olması pek manidar... Festival kötülüğün yalnızca sinemadaki karşılığını değil hem Türkiye’de hem de dünyada kapitalizmden cinsiyetçiliğe, militarizmden ırkçılığa her türlü ayrımcılığın kadınlara nasıl bir hesaba dönüştürüldüğünü de sorguluyor.

Festival, çekici, kışkırtıcı, komik, hüzünlü ya da eğlenceli filmler eşliğinde, cadı olmayı seçmiş kadınların hikayelerini seyirciyle buluşturacak. Bu kadınların kimi itaatsiz, kimi azize kimi de katil olarak çıkacak karşımıza. Onları aslında “kötü” yapan şeyleri anlamak da Festival seyircisine düşecek.

Festival’in tema bölümü üç başlıktan oluşuyor. Bunlardan, “Direnenler, İtaatsizler, Uyumsuzlar” başlığı altındaki filmlerde; haksızlıklara direndiği ya da uyumsuz olduğu için itaatsizlikle suçlanan, boyunduruk altına alınmaya çalışılan ama buna karşı duran kadınların hikayeleri anlatılıyor. “Azizeler, Fahişeler, Katiller”de ise, kadınlara sunulan “azize” olmak ve “fahişe” olmak arasındaki iki seçimi de reddeden, her ikisini de olmak istemeyen kadınların, bu rollerle oynayan, içini boşaltan kadınları izleyecek sinemaseverler. Tema bölümünün “Kötülük Çiçeği” başlığı da Fransa sinemasının en önemli oyuncularından biri olan Isabelle Huppert’e ayrıldı. Sinemada “kötülük”ün en önemli temsilcisi olan Huppert, bölüm başlığıyla da uyum sağlayan iki kadın hikayesiyle karşımıza geliyor: Bir Kadın Meselesi ve Seremoni. Her ikisi de usta yönetmen Claude Chabrol’ün imzasını taşıyan bu filmler kadınları kötü olmak zorunda bırakan sisteme eleştiriyi de içeriyor.

HER BİRİ ÖDÜLLÜ, HER BİRİ AYRI RENK

Dünyada Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu (FIPRESCI) Ödülü’nü veren tek kadın filmleri festivali olan Uçan Süpürge’nin yarışmalı bölümü “Her Biri Ayrı Renk”te son yılların öne çıkan, ödüllü filmleri yer alacak. Türkiye’den Ceylan Özçelik, Fransa’dan Dominique Martinez ve Almanya’dan Kirsten Liese’den oluşan FIPRESCI Jürisi, Cannes’dan Venedik’e, Locarno’dan Tribeca’ya uluslararası festivallerden ödüllü 13 film arasından birini seçecek. Bu sene yarışmalı bölümde Türkiye’yi iki film temsil edecek. Ulusal ve uluslararası festivallerden pek çok ödül almış olan Pelin Esmer’in ilk kurmaca uzun filmi 11’e 10 Kala (10 to 11, 2009) ile Aslı Özge’nin Türkiye, Almanya ve Hollanda ortak yapımı Köprüdekiler’i (Men on the Bridge, 2009) bol ödüllü Festival yolculuklarına Uçan Süpürge’de devam edecek.

CİNSELLİĞİN SİNEMADAKİ CANLANDIRMASI

Festival’in Retrospektif bölümü canlandırma sinemasının önemli isimlerinden Signe Baumane’ye ayrılmış. En son, geçtiğimiz sene Berlin Film Festivali’nde ‘Birth’ filmiyle yarışan ve sayısız ödüller alan Letonyalı yönetmen Baumane’nin cinselliği dert edinen filmleri Festival’de ücretsiz gösterilecek.

MADE İN EUROPE

Sinema tarihinden filmlere özel bir yer ayıran Festival bu sene Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin kadın yönetmenlerini seyirciyle buluşturacak. Avrupa Birliği Dönem Başkanı İspanya’nın Ankara Büyükelçiliği ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun desteğiyle gerçekleşecek bu bölümde daha önce Uçan Süpürge’nin programında yer almış ve büyük ilgi görmüş filmlerin yanı sıra Türkiye’ye daha önce uğramamış klasikler gösterilecek. Iciar Bollain’den Lynn Ramsey’e, Ruth Mader’den Dorotha Kedziersazska’ya kendi sinema dilini yaratmış 7 usta kadın yönetmenin filmlerini özleyenler ve ilk kez görecekler için kaçırılmayacak bir fırsat.

PEN EN İYİLERİ SEÇTİ

Festivalin geçtiğimiz sene Sinema Yazarları Derneği’ne (SİYAD) üye kadın yazarlar arasında düzenlediği “En İyisi…” bölümünün bu seneki konuğu PEN Türkiye Merkezi oldu. Merkez’e üye kadın yazarlar arasında yapılan “En sevdiğiniz ‘kadın filmleri’ nedir” konulu soruşturmadan seçilen üç film Festival programında gösterilecek. Bunlardan geçen sene de listenin birincisi olmuş Jane Campion klasiği Piyano’yu (The Piano, 1993) yıllar sonra yeniden sinemada izlemek heyecan verici olacak. Campion, tanımadığı bir erkekle evlenen Ada’nın, dokuz yaşındaki kızı ve piyanosuyla birlikte Yeni Zelanda'ya gelişini ve kocasına karşı en büyük tutkusu olan piyanoyu savunuşunu anlattığı bu filmle, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye alan ilk kadın yönetmen, Oscar’larda da aday olan ikinci kadın yönetmen olarak sinema tarihine geçmişti.

Bölümün ikinci filmi ise İranlı yönetmen Marziyeh Meshkini’nin yönettiği Kadın Olduğum Gün (The Day I Became A Woman, 2000). İran'da kadın olma durumunu üç hikâyede gözler önüne seren bu etkileyici yapım, kara mizahı ve simgeleri ustalıkla kullanarak görselliği güçlü bir sinema diliyle ataerkil düzeni ve özgürlüğü satın almaya dönüştüren tüketim ekonomisini eleştiriyor. Pek çok festivalden ödülle dönen film, Makmalbaf ekolünün en başarılı örneklerinden biri.

EVLİLİK VE AİLEYE DAİR HİKAYELER

Festival’in evlilik ve aile kurumunu eleştirdiği, erken evliliklere dikkat çektiği ve aile içi şiddeti sorguladığı “İyi Günde Kötü Günde” bölümünde dört film gösterilecek. Erken evlilikler, literatüre bir tür olarak ‘televizyon evliliği’ni ekleyen izdivaç programları, aile içi çatışmalar… Hepsi bu filmlerde farklı öykülerle çıkıyor karşımıza. Aileyi bir arada tutmak adına kendini gözden çıkarma pahasına mücadele eden bir kadının yaşadıklarını anlatan Betondaki Yaralar (Scars in Concrete); İskandinav dilinde evlilikle ilgili kavramların içinden türediği ‘brudhlaup’tan adını alan Kaçak Gelin (Brudhlaup); televizyonun çok izlenen ‘izdivaç’ programının kamera önü ve arkasını sunucusu Esra Erol’un anlatımlarıyla beyazperdeye taşıyan Doğa Kılcıoğlu filmi Kamerayla İzdivaç; kadınlara karşı aile içi şiddetle mücadelenin cesur örneklerinden Kısayoldan Adalet (Short Cut to Justice) bu bölümün filmleri.

ÖTEKİLEŞTİRİLMİŞ TARİH

Festival “Öteki Tarih” bölümünü geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz yazar Evrim Alataş’a adıyor. Resmi tarih dersleri ve kitaplarında öğretilen tekyönlü ve eksik bilgileri, ötekileştirilmiş, saklanmış ve yok sayılmış öykülerin kahramanlarının izinde göstermeye çalışan, anlatılmayanları anlatan beş filmin gösterileceği bu bölüm, yılın en ilgi çeken belgesellerinden Dersim’in Kayıp Kızları ile açılacak. Nezahat Gündoğan’ın, Dersim katliamı sırasında yurtlarından edilen Kürt ailelerin kızlarını aradığı, bu yolculukta o kızlardan kalan iki tutam saçın peşine düştüğü bu etkileyici belgeseli kaçırılmamalı. Ülke gündeminde her daim sıcak kalan konulardan biri de Ermeniler. Berke Baş, Nahide’nin Türküsü adlı ‘birinci tekil şahıs’ belgeselinde büyükannesinin Ermeni köklerinin izini Ordu’da sürüyor ve bir zamanlar her iki halkın birlikte yaşadığı bu topraklarda bugün artık tek-tük Ermenilerin yaşıyor olmasını sorguluyor. Bu bölümde ayrıca 12 Eylül darbesi üzerine yapılmış üç film gösterilecek. Filiz Işık Bulut’un Sesler’i, Meltem Öztürk ve Hülya Karcı’nın çektiği Eylül Çocukları ve Nihan Belgin’in yönettiği Fırça Darbesi darbenin darmadağın ettiği hayatları anlatıyor.

ERKEKLER MATİNESİ’NE BUYURUN

Kadın yönetmenlerin gözünden erkekliğe dair filmlerin gösterildiği bu bölüm, festivalin vazgeçilmezlerinden biri oldu. Bu yıl bu bölümde ABD’li yönetmen Lynn Shelton’ın hınzır filmi Gel Porno Çevirelim (Humpday) gösterilecek. Yıllar sonra yeniden görüşen iki eski arkadaşın bir partide sarhoş olup “sanat için” amatör bir porno film yarışmasına katılmaya karar vermelerini anlatan film, heteroseksüel erkeklerin homofobileriyle dalgasını geçerken erkekliğin hayatlarımıza nasıl engeller getirdiğini traji-komik bir dille anlatıyor.

CİNSİYET KİMLİKLERİNE CİNSİYETSİZ BAKIŞ

Cinsiyet kimliklerini görünür kılmayı ve cinsel yönelim ayrımcılığına dikkat çekmeyi amaçlayan “Pembesiz/Mavisiz” bölümünde Türkiye ve Yeni Zelanda’dan iki film gösteriliyor. Melisa Önel’in 2009 yapımı belgeseli Ben ve Nuri Bala, feminist transeksüel Esmeray’ın yaşamından yola çıkarak, doğup büyüdüğü Kars ve şu an yaşadığı İstanbul’daki toplumsal cinsiyet, ayrımcılık, ötekileştirme ve göçü konu alıyor. Leanne Pooley’nin yönettiği Topp İkizleri: Dokunulmaz Kızlar (The Topp Twins: Untouchable Girls) ise tam bir eğlencelik. Ünlü performans ikilisi Topp İkizleri’nin sahne görüntüleri, özel çekimler ve neşeli müzikle bezeli film, seyircisini Yeni Zelanda’ya doğru bir yolculuğa çıkarıyor.

FESTİVAL SİNEMASI KIZILIRMAK VE ANKARA GOETHE ENSTİTÜSÜ

13. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde kurmaca uzun metraj filmlerin gösterimleri Ankara’da sanat filmlerinin tek adresi olan Kızılırmak Sineması’nda yapılacak. Festival’in olmazsa olmazları belgesel ve kısa filmlerin pek çoğu da Ankara Goethe Enstitüsü’nde (Alman Kültür Merkezi) sinemaseverlerle buluşacak. Gösterimlerin ücretsiz yapılacağı Enstitü, Festival’in söyleşilerine de evsahipliği yapacak.

FESTİVAL BİLETLERİ

Festival biletleri 30 Nisan Cuma günü satışa çıkıyor. Sinemaseverler, biletlerini Kızılırmak sinemasında açılacak gişelerden satın alabilecekler. Bilet fiyatları değişmedi; geçen sene olduğu gibi tam ve öğrenci ayrımı olmaksızın 6 TL.

Festivalin programı festival.ucansupurge.org adresindeki web sitesinden takip edilebilir.

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>