>

DİĞER HABERLER

Cosmoturk'te yepyeni bir yazar!

İlknur Akgül Ardıç "Donkişot" köşe yazılarıyla bu haftadan itibaren Cosmoturk.com'da! İlknur Akgül Ardıç'ın ilk yazısını okumak için Tıklayın!
 
   
 
 
     


Don Kişot

Gide gide bir söğüte dayandım

Yaaaaaaa ben de geldim işte. Arkadaşlık kuracağız sizinle bir süre. Ben size anlatacağım, rahatlayıp deşarj olacağım, ama sizi dinlemeyeceğim. Ha ha, ne şahane. Yazılarımı Don Kişot başlığı altında okuyacaksınız. Hani şu atı Rosinante ve seyisi Sanço Panza ile dünyayı kurtarmak için yollara dökülen, asil ruhlu cesur adam. Pek çoğunuzun sevdiğine emin olduğum bu kahramanlar kahramanına olan hayranlığım anlaşılmıştır sanırım. Saflığını, karşılaştığı her türlü zorluğa ve kötü niyetli insana karşın, ülkülerinden ödün vermemesini, kendime pek bir yakın buluyorum. Don Kişot’un yazarı rahmetli Miguel De Cervantes, uzun yıllar Osmanlılar'ın elinde esir olarak yaşamış. Türkleri ve Müslümanları iyi tanıyan bu adam, ülkesi için savaşmış, bir kolunu kaybetmiş; ancak devlet ona aylık bile bağlamamış. Ortaçağ şövalyeliğinin trajedik sonunu temsil eden, inandığı değerler uğruna sakat kalan, fedakarlığına karşılık bulamayan ve iyi niyeti yüzünden hapse bile düşen Cervantes, hayal kırıklığını Don Kişot romanı ile beslemiş. Shakespeare ile aynı günde ölmüş. Otoritelere göre dünyanın en iyi romanını yazmış. Eline sağlık Cervantes. Bize kendimizi dünyada yalnız hissettirmediğin için teşekkürler.
Nazım Usta’yı bile etkileyen bu "Dünyayı Kurtaran Adam", Don Kişot adlı şiirinin de esin kaynağı...

Ölümsüz gençliğin şövalyesi,
ellisinde uydu yüreğinde çarpan aklına,
bir Temmuz sabahı fethine çıktı
güzelin, doğrunun ve haklının :
önünde mağrur, aptal devleriyle dünya,
altında mahzun, fakat kahraman Rosinant'ı.
Bilirim,
hele bir düşmeyegör hasretin hâlisine,
hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek,
yolu yok, Don Kişot'um benim, yolu yok,
yeldeğirmenleriyle dövüşülecek.

Haklısın, elbette senin Dulsinya'ndır en güzel kadını yeryüzünün,
sen, elbette bezirgânların suratına haykıracaksın bunu,
alaşağı edecekler seni
bir temiz pataklayacaklar.
Fakat sen, yenilmez şövalyesi susuzluğumuzun,
sen, bir alev gibi yanmakta devam edeceksin
ağır, demir kabuğunun içinde
ve Dulsinya bir kat daha güzelleşecek...

İçinizdeki Don Kişot’un hiç ölmemesi dileğiyle.


İlknur Akgül Ardıç

ilknurakgul@tnn.net


(Yazarın notu: Mail adresimden bana her konuda ulaşabilirsiniz. Gereksiz konularda rahatsız edenlerin ellerine biber sürebilirim ama.)

İlknur Akgül Ardıç kimdir?
Bundan 33 sene evvel 24 temmuz günü, bir uzay gemisinden düşmüşüm dünyaya. İlk satın aldığım kitap Freud olunca, annemler anlamış hemen bende bir âraz olduğunu. Ancak o zamanlar da ışınlama teknolojisi olmadığından, beni geri yollayamamış garipler. Resme ve baleye yeteneğim vardı, ikisini de kaybetmek için çok çaba harcama gerekti. Küçükken sırasıyla ressam, balerin, arkeolog, psikolog, bilim insanı, gazeteci, antropolog ve daha birçok şey olmak istedim. Hocaları çok zeki bulmadığım için okumayı hiç mi hiç sevmedim. Ancak sınavlardan alnımın akı ile geçtim. Diğer çocukların anneleri evlatlarının getirdiği zayıfları gizlerken, benim annem hiç zayıf getirmediğim halde "ne bileyim, var işte bizim kızın 3-4 zayıfı" şeklinde söylenirdi. İlk yazılımda kopya çekmeye çalıştım. Çok yaramazdım çok. Bu yüzden birçok güzel anım oldu. İnsanlarla iletişimim iyidir. Bu yüzden hiç taktir almadığım halde, üniversite de dahil hocaların en sevdiği öğrencilerden biri oldum. Artık üniversiteye gitme vakti geldiğinde, ben hala ne olacağıma karar verememiştim. Evde hukuk okumam için gelen baskılara karşılık, geçirdiğim buhranla Sinoloji (Çin Dili ve Edebiyatı) gibi garip bir bölümü yazdım; üstüne üstlük bir de kazandım. A.Ü. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nden mezun oldum.
Sene 1997 idi ve Gezi Traveller dergisi yeni çıkmaya başlamıştı. Dergide çalışan bir arkadaşım, Sabah Dergi Grubu’na muhabirler arandığını muştuladı. Böylece ben daha önce basın yayın okumayı reddettiğim halde, aslında tek yapabileceğim iş olan gazeteciliğe başladım. Sabah’tan sonra Hürriyet’e girdim ve İstanbul Life dergisinde yazdım. Hürriyet’ten de 2002 yılında terki diyar eyleyip, şimdi çalıştığım yayın grubuna girdim.
Ankara’da okurken bir kere evlendim, tadına varamadım 2003’te bir daha evlendim. Çocuk yapmayı hiç mi hiç düşünmüyorum...
Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>