>

DİĞER HABERLER

Eski defterler

“Gözlerime inanamadım ya çok aptalmışım ya da gerçekten zevkli biriymişim ki…” Cosmoturk.com’da yeni bir yazar Metin Aksoy.
 
   
 
 
     

Hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıymış gibi, bir başucu defterimiz olur ya, ortaokul – lise yıllarında. Hani çok sevdiğimiz aşk şarkılarını, şiirleri, güzel sözleri yazar sonrada onları bir kerede ezberleyip mırıldanırdık ya, o günleri hatırladım kütüphanemi karıştırırken. Gözlerime inanamadım ya çok aptalmışım ya da gerçekten zevkli biriymişim ki; Guns N’Roses’ın Knockin' On Heaven's Door, parçasını; Rod Stewart’in If We Fall In Love Tonight parçasını yazmışım bozuk İngilizcemle. Nasıl ezberlediğimi şimdi bile hatırlamıyorum. O şarkıları boş derslerde ya da bahçede dolaşırken mırıldanırdım ve kendimi herkesten farklı hissederdim. Tam bir rock hayranıydım ama arabeski de çok severdim.

Arabeskle olan bağım Bülent Ersoy’la başladı ki; şimdi düşündüğümde onu dinlediğim için iyi yapmışım. Doğum Günüm Bana Geldiğin Gündür, parçasını kitaplarımın ilk sayfalarına yazmıştım. Hatta daha ileri giderek okulun kütüphanesinden okumak için aldığım Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Reşat Nuri, Namık Kelal’in kitaplarının sayfalarına bile yazmıştım. Platonik bir aşk beni bu tür şeylere itiyordu ama yapacak başka bir şey de yoktu. En azından şarkı sözleriyle, şiir dizeleriyle kendimi avutuyordum. Bir de İbrahim Tatlıses’in “Mavi Mavi” parçası vardı ki; dilimden düşüremiyordum. Platonik aşk yaşadığım Özlem adında mavi gözlü bir sınıf arkadaşımdı. O şarkıyı sırf onu inçin ezberlemiştim. Sınıfa girer girmez tahtaya “mavi mavi” yazar öyle yerime otururdum.


Sadece bununla sınırlı değildi bu şarkıların bana kazandırdıkları. Hakkı Bulut, Bülent Ersoy, Müslüm Güsres, İbrahim Tatlıses ve sonrasında Ahmet Kaya’nın şarkıları bana yüzlerce kitap okuttu. Akşam eve döndüğümde, yemeğimi yer yemez odama kapanır kasetçalara bir kaset atar, bir demlik çay, bir paket sigara ve bir kitap, hepsi bitene kadar çıkmazdım odadan. Neredeyse günde bir kitap okuyordum. Ve okumak beni müthiş mutlu ediyordu. Hele bir edebiyat öğretmenim vardı ki; ders anlatırken romanlardan örnek verdiğimde beni sınıf arkadaşlarıma alkışlatırdı. Bu da çok hoşuma gidiyordu. Üç yıl boyunca en iyi yaptığım şeyler bunlardı: arabesk dinlemek, İngilizce rock şarkıları ezberlemek, kitaplarıma şarkı sözü yazmak, platonik aşk yaşamak.

Derslerden yana pek bir sıkıntım yoktu. Edebiyat okuyordum ama matematiğim çok daha iyiyiydi. Müziğin m’sini bilmezdim şarkı sözleri kitaplarımın arasında uçuşuyordu. Futbol oynuyordum, hiçbir futbol takımını tutmazdım. Hatta maç bile izlemezdim.

İlginç bir dünyaydı ta ki Songül adında bir sınıf arkadaşım benimle dalga geçene dek başucu defterim, kitap sayfalarına şarkı sözü yazma kariyerim son buldu. Ahmet Kaya dinlemeye başladım o günden sonra, bir de Çetin Altan okumaya başladım. Sanki sihirli bir değnek bütün o saçmalıklarımı (!) bitirmişti.

Ayağı yere basan, daha ciddi, daha objektif, daha pozitif yaklaşımlarım olmaya başlamıştı. Ama arada bir gizliden arabesk dinlerdim, kasetlerimi saklamıştım. Hele arkadaşlarım eve geldiklerinde kasetleri odamdan çıkartır annemin çeyiz sandığına saklardım. Yine bir defasında aynı taktiği uyguladım ki; annem bir halk müziği hayranıydı, arabesk müzik dinlememi hiç sevmezdi, fırsat bu fırsat diyip kasetleri yok etmişti. İşte o günden sonra arabesk dinleyemez olmuştum. Üzülmüştüm, ama bir yandan da sevinmiştim giden gitmişti yeni şeylerin zamanıydı artık.

Bir defter yıllar önceki hayatımın bir bölümünü bana hatırlatmıştı ki, yazmadan edemedim. Şimdi bana biraz saçma gelse de o yıllar ne güzel yıllardı demekten de kendimi alıkoyamıyorum. Anı saklamak ne kadar önemliymiş değil mi?

Metin AKSOY


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>