>

DİĞER HABERLER

Gökten Üç Elma Düşer

Yasemin Uludoğan'ın yeni yazısını okumak için tıklayın..
 
   
 
 
     
(Yazarın şiddetli tavsiyesi: Bu yazı okunurken fon müziği olarak: Cher’den "Strong Enough" ya da İngilizce bilmeyenler için hemen hemen aynı söz içeriğine sahip olan Ajda Pekkan’dan "Sardı Korkular" dinlenebilir. Daha da agresif takılanlar geçen hafta bahsettiğimiz Yıldız Tilbe’nin "Yürrrüüü Ancaa Gideeersin"ini dinleyebilirler.)

Çok tanıdık bir hikaye az sonra okuyacağınız. Hani eski bir şarkıyı birisi yeniden söylediğinde değişik bir yorum katar ya, bu hikayede yorum yok, çünkü gerek yok.

Hikayemiz güzel bir ülkenin çok güzel bir şehrinde geçiyor. Aynen şöyle:

Genç ve güzel kızın biri her sabah olduğu gibi güne neşeyle uyanmış, umutları varmış, gülümsüyormuş, kedisi çıkarken onu kapıdan uğurluyor, muhabbet kuşu bir öpücük taklidi yapıyormuş. Dışarıda cıvıl cıvıl, sıcacık bir hava varmış. Hava kirliliğinin üzerlerindeki ağır yüküne rağmen şehir martıları, kırlangıçları ve serçeleri egzos sesleriyle yarışıyormuş.Kızımız da havayı böyle görünce izni ne zaman almalı da tatile nereye gitmeli acaba planları yapıyormuş bir yandan.

İşe gelmiş, koşuşturmaca başlamış, akşama kadar hem iş hem de arada arkadaşlarla kaçamak telefon sohbetleri, derken günün en güzel saati olan 18:00 gelmiiiş. Mutlu kız keyifle eve gelmiş duş alıp birşeyler yiyip biraz TV seyretmiş. Derken telefon çalmış. Ah aşkım arıyor diye cep telefonuna koşmuş, zaten ayarlı zil tonundan daha çalmaya başlar başlamaz o olduğunu anlıyormuş ne zaman ararsa sevgilisi.

Derken konuşmanın gidişatından ve sevgili kişinin ses tonundan ters birşeyler olduğunu sezmeye başlamış. Cümleler birbirini kovalamış da kovalamış (belli ki epey çalışmış sevgili kişi) ve malum cümle kurulmuş beş dakika öncesine kadar mutlu olan kızın o çok sevdiği dudaklardan: "Sana karşı motivasyonumu yitirdim!"

Ne diyor bu be!!! diye içinden geçirmiş şaşkın kız, sonra devamı gelmiş dünya klasikleri serisi 1,2,3 halinde: "Senin üzülmeni istemiyorum, problem kesinlikle bende, arkadaş kalabiliriz vs…"

O bu cümleleri dinlerken (ya da dinlemeyi bırakın kafasından aşağı kaynar sular dökülüyorken) biraz ileride komodinin üzerinde ne zamandır ona aldığı fakat vermeye fırsat bulamadığı hediyeye gözü ilişmiş, sonra da başucunda duran sevgili kişiye ait boş parfüm şişesine hani o yokken onu hatırlatır diye arada bir kokladığı o parfüm. Hem bu saatten sonra ne yapabilirmiş ki genç kız!!! Gerçeği kabullenmenin ne kadar zor birşey olduğunu düşünmekten başka… Halbuki kız onun için ne fedakarlıklar yapmış zamanında…Düşünmüş bir an, daha birkaç gün önce onun hoşuna gider, bir daha yemeğe çıktıklarında giyer diye birbirinden güzel kıyafetler almış ve sevgili kişi bir akşamüstü genç kızla çıktığı yolda otobüs şöförüne "durakta inecek var" demiiiş. Kapıları açmayın diyemezmiş ki kızımız, düğmeye basmış bir kere sevgili kişi, er geç o kapı açılacakmış ve sevgisiz kişi "fade out"(yani sesi gittikçe azalarak) biten bir şarkı gibi kızın hayatından uzaklaşacakmış. Şarkının nakaratı belki bir süre diline takılacakmış genç ve güzel kızın ama er ya da geç o da pek çok şarkı gibi dilinde eskimeye mahkum olacakmış. Çünkü "top on" listesinin tepesine oturan her şarkı mutlaka bir gün listeden çıkarmış. Çünkü her zaman yeni ve güzel besteler o zirvedeki şarkının yerini doldurabilirmiiiş. Genç ve güzel kız bunu biliyormuş artık.

Bu hikaye de burada bitmiiiiş gökten üç elma düşmüüüş demek isterdim ki… diyemiyorum.
Çünkü bu hikaye hiç bitmiyor. Gökten düşen elmalar düşecekleri başları bulamıyorlar.

Her kadın bu hikayeyi er ya da geç bir kez okuyor. Hatta bazen bir değil iki, üç dört…

Hüzünlü bir hikayeyi ilk defa okuduğunuzda ağlarsınız ya duygulanıp da bazen, sonra bir gün biryerlerde o hikaye tekrar karşınıza çıkıverir ama bu sefer hazırlıklısınızdır çünkü sonunu biliyorsunuzdur.

İşte sonunu bildiğiniz zaman artık eski etkiyi yaratmıyor o hikaye, kahramanlar gittikçe gözünüzde sıradanlaşıyor, bütün özelliğini yitiriyor.

Hayat hep bize hikayeler yazıyor, bazen kahramanları seçme hakkını da bize bırakıyor, ama o hikayeyi en az bir kez okumuş olmak şartıyla.

Hayat çok güzel. Hiç kimse için üzülmeye değmeyecek kadar da kısa…

Gökten üç elma düştü...

Yazar elmayı yakalayıp yemesini öğrendi artık ;)




FELSEFEL KÖŞE:

Birak gitsin dönerse senindir, dönmezse zaten hiçbir zaman senin olmamıştır.
.(Ahlaksız Teklif filminden bir replik…)




Yasemin Uludoğan
Yaseminabla@hotmail.com


-----------------------

Yasemin Uludoğan da kim oluyormuş?

Yaşı 25. Hem reklamcılık yapıyor hem müzik. Saçları kırmızı. Kedisi var. Meraklı. Hadi buna da burnumu sokayım, içimde kalmasın, dedi yazı yazmaya
başladı. Battı balık yan gider...


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>