>

DİĞER HABERLER

Hollywood’u da Fethettik

Türk sinemasının medar-ı iftiharı Haluk Bilginer’in Hollywood yıldızları ile birlikte rol aldığı "Buffalo Soldiers-Acemi Askerler", merak dolu uzun bir bekleyişin ardından gösterimde.
 
   
 
 
     
Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan kazanan Peter Mullan filmi "The Magdalene Sisters-Günahkar Rahibeler", Oscarlı Cuba Gooding Jr.’in başrolünü oynadığı komedi "Boat Trip-Çılgınlar Gemisi" ve son İstanbul Film Festivali’nin kapanış filmi "En La Ciudad Sin Límites-Sınırsız Kentte" haftanın diğer yapımları.

Buffalo Soldiers-Acemi Askerler

Joaquin Phoenix, Ed Harris, Scott Glenn ve Anna Paquin gibi yıldızları bir Hollywood filminde görmek gayet doğal. İlginç olan bu isimlerin arasında Haluk Bilginer’in de yer alıyor olması. Avusturalyalı yönetmen Gregor Jordan’ın yönettiği "Buffalo Soldiers-Acemi Askerler", 90’ların başında Batı Almanya’da görev yapan Amerikan askerlerinin hikayesini anlatıyor…

11 Eylül’ün ardından Amerika’da yükselen milletçilik akımı diğer yandan Amerikan halkına kendini sorgulama şansını verdi. Robert O'Connor’ın kitabından uyarlanan "Buffalo Soldiers-Acemi Askerler", 90’ların başında henüz Almanya iki parça iken, Batı Almanya’da görevli Amerikan askerlerinin öyküsünü anlatırken, dünyanın jandarmalığına soyunan Amerikan ordusunun kirli çamaşırlarını ortaya döküyor. Senaryosu Eric Axel Weiss, Nora Maccoby ve Gregor Jordan tarafından yazılan filmde Joaquin Phoenix, Ed Harris, Scott Glenn ve Anna Paquin başrolde. Oyuncu kadrosunun bizim için ilginç tarafı Türk mafya babası rolünde Haluk Bilginer’in filmde önemli bir rolde yer alıyor olması. Haluk Bilginer, Joaquin Phoenix ile birlikte iki önemli sahneden karşımıza çıkıyor. Çekimleri Almanya’da gerçekleştirilen film 15 milyon dolar bütçeye sahip.

Batı Almanya’da Theodore Roosevelt askeri üssünde, 317. levazım taburundan Uzman Ray Elwood kendi soğuk savaşını sıcak bir savaşa çevirmek üzeredir. Elwood, kişisel hırsından çok, can sıkıntısından kurtulmak için orduyla yaşadığı kulluk ilişkisini bir karaborsa şebekesine taşımak üzeredir. Resmi günlük görevi, beceriksiz ancak iyi niyetli tabur komutanı Wallace Berman’ın sekreterliğini yapmaktır. Diğer görevleri ise her türlü çalıntı malı üs dışında satmak ve üssün acımasız Askeri Polis komutanı Çavuş Saad’a eroin satmaktır. Üssü bütün olumsuzluklardan temizlemek niyetiyle yeni bir baş çavuş atanır. Ancak, hayatta üstesinden gelemeyeceği hiçbir şey olmadığına inanan Elwood, gözünü baş çavuşun isyankar kızı Robyn’e çevirir.Fakat, kısa bir süre sonra, kucağına, Berman’ın kıskanç karısı, çılgın bir Türk uyuşturucu satıcısı ve 5 milyon dolarlık çalıntı silah düşüverir. Bütün bunların sonucu elbette, şehvet, ihanet ve cinayet olur…

Buffalo Soldiers, çok başarılı bir film değil ama eleştiri iğnelerini gülümseyerek batıracak kadar da erdem sahibi. 2001 yapımı olmasına rağmen Amerika’da halen gösterime giremeyen filmin kadrosu Sundance Film Festivali’ndeki ilk gösteriminde aşırı milliyetçi bir Amerikalı tarafından saldırıya uğramıştı. Haluk Bilginer’in kısacık rolüne rağmen akılda kalan bir performans gösterdiği Buffalo Soldiers, yaz sezonuna gayet uygun eğlenceli bir seyirlik…

The Magdalene Sisters-Günahkar Rahibeler

Ülkemizde ilk olarak 5. Sinema Tarih Buluşması kapsamında gösterilen Peter Mullan imzalı "The Magdalene Sisters-Günahkar Rahibeler", gerek Venedik Film Festivali’nde kazandığı büyük ödül, gerekse Katolik Kilisesi’nden aldığı tepkilerle adından sıkça söz ettirmişti.

Öncelikle aktör olan tanıdığımız Peter Mullan çektiği filmlerle de adından söz ettirmeyi başarabilmiş bir isim. Mullan orta karar filmlerle ilerleyen yönetmenlik kariyerinde son filmi "The Magdalene Sisters-Günahkar Rahibeler" ile zirveye çıktı. Bir dolu festivalde gösterilen ve genel olarak olumlu eleştiriler alan film Avrupa’nın üçüncü büyük festivali Venedik’te büyük ödülü kazanınca bir anda değerleniverdi. Ancak bu ödül diğer yandan Katolik Kilisesi’nin de sesini yükseltmesine neden oldu. Günahkar Rahibeler’de eleştiri oklarını Katolik Kilisesi’ne yönelten Mullan, bir anda aforoz edilmenin eşiğine geldi. Senaryosu da yine yönetmen tarafından yazılan filmin başrollerinde Geraldine McEwan, Anne-Marie Duff ve Nora-Jane Noone yer alıyor.

Dublin. İrlanda, 1964...

Bir düğüne davetli olan Margaret, herkes eğlenirken küçük bir odada kuzeni Kevin tarafından tecavüze uğrar. Bir arkadaşına olanları anlatan Margaret ailesini utandırdığı ve günahkar olduğuna kanaat getirildiği için Magdalene çamaşırhanesine gönderilmeye mahkum edilir.

Bernadette (Nora-Jane Noone), tüm çocukluğunu ve genç kızlığını St Attracta Yetimhanesinde geçirmiştir. Güzelliğinden ve bu özelliğinin onun geleceğini gölgeleyeceğinden habersiz küçük kızlar tarafından kıskançlık ve ilgiyle izlenirken yöredeki fabrikalarda çalışan genç erkeklerin de dikkatleri üzerindedir. Küçük kızlara kötü örnek olacağını ve arzu ile yanıp tutuşan genç erkeklerle başını belaya sokacağını düşünen Yetimhane yetkilileri onu Magdalene çamaşırhanesine gönderirler. İki genç kızın kaderi burada kesişecektir. Son olarak film gerçek bir hikayeden uyarlandığını ekleyelim…

Boat Trip-Çılgınlar Gemisi

Jerry Maguire ile kazandığı Oscar’ın ardından bir anda siyahi oyuncular arasında sivrilen Cuba Gooding Jr.’ın başrolünü oynadığı "Boat Trip-Çılgınlar Gemisi" haftanın komedisi…

Henüz ilk yönetmenlik deneyiminde kamera arkasına geçen Mort Nathan, senaryosunu William Bigelow’la birlikte yazdığı "Boat Trip-Çılgınlar Gemisi"nde yanlışlıkla eşcinsellere özel bir gemi turuna katılan iki kafadarın eğlenceli hikayesini alatıyor. Cuba Gooding Jr., Horatio Sanz, Roselyn Sanchez ve Roger Moore’ın başrollerde olduğu filmde ayrıca eski playboy güzeli Victoria Silvstedt de perdede arz-I endam ediyor…

Eski kız arkadaşı Felicia’yı unutmak ve yeni aşklara yelken açmak için en yakın arkadaşı Nick’le birlikte bekarların katıldığı bir haftalık deniz yolculuğuna çıkmaya karar veren Jerry, kendisinin ve Nick’in yanlışlıkla bir gay teknesine alındığını farkettiğinde iş işten çoktan geçmiştir. İki arkadaşın oradan kurtulmak için yapabilecekleri tek şey tekneden atlamaktır. Fakat Jerry, arka arkaya birkaç başarısız ilişki yaşadıktan sonra aşka küsen güzeller güzeli dans öğretmeni Gabriella’yı gördüğünde tekneyi terk etmekten vazgeçer. Gabriella’nın kendini erkeklerden koruyan tavrını gören Jerry, ona yakın durabilmek için gay gibi davranmaya başlar fakat ikili zamanla birbirlerinden etkilenmeye başlar. Felicia’nın eski erkek arkadaşını tekrar elde etmek için birdenbire tekneye binmesiyle işler içinden çıkmaz bir hal alır ve Jerry hayatının seçimiyle yüz yüze kalır.

En La Ciudad Sin Límites-Sınırsız Kentte

Son İstanbul Film Festivali’nin kapanış filmi "En La Ciudad Sin Límites-Sınırsız Kentte", sık sık başarısından dem vurduğumuz İspanyol Sineması’nın kalbur üstü örneklerinden biri…

Aktörlükle başladığı sinema kariyerine yönetmenlikle devame eden Antonio Hernández’in senaryosunu da Enrique Brasó ile birlikte yazdığı "En La Ciudad Sin Límites-Sınırsız Kentte, 22. İstanbul Film Festivali’nin kapanışında gösterilmiş ve olumlu eleştiriler almıştı. Geçen sezonun mütevazi hazinelerinden "Bahis"te de başrol oynayan Leonardo Sbaraglia’ya Geraldine Chaplin, Fernando Fernán Gómez, Ana Fernández ve Leticia Brédice gibi isimlerin eşlik ettiği Sınırsız Kentte, yer yer gerilim sinemasına göz kırpan ilginç bir drama…

Film, Víctor’un uzun bir aradan sonra ailesiyle tekrar bir araya gelmesiyle başlıyor. Víctor’un babası Max ölümcül bir hastalığın pençesindedir ve son günlerini karısı Marie ile tanıştığı şehirde, Paris’teki bir hastanede geçirmektedir. Ancak Max etrafındaki aile bireylerine güvenmemekte ve sürekli "Rancel" adında birisine ulaşması gerektiğinden bahsetmektedir. Annesi ve kardeşlerinin aksine, Víctor babasının anlattıklarını dikkate alır ve ona yardımcı olmaya çalışır. Çok geçmeden yaşlı adamın kaldığı hastaneden kaçma yolundaki planında onun destekçisi olur ve babasının anlattıklarını araştırırken, ailesinin
Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>