>

DİĞER HABERLER

Hulk Gişeyi Sarsacak!

İddialı filmlerle dolu bu yeni haftada, kuşkusuz sinir küpü "Yeşil Dev" ortalığı kasıp kavuracak. Talip Ertürk haftanın filmlerini yorumluyor! Tıklayın
 
   
 
 
     
Çizgi roman dünyasından beyaz perdeye transfer olan "Hulk", benzerleri arasında oldukça farklı bir yerde duruyor. Michael Douglas ve Albert Brooks’un başrolünü paylaştığı "Çılgın Dünürler", Claude Chabrol imzalı "Kötülük Çiçeği" ve oyuncu kadrosu ile öne çıkan Disney macerası "Kuyu" bu hafta gösterime çıkan yeni filmler…

Hulk

Çizgi roman dünyasının en sevilen karakterlerinden, Stan Lee imzalı "Hulk", Ang Lee yönetiminde sinema dünyasının sarsmaya hazırlanıyor. Bu yazın en çok konuşulan filmlerinden "Hulk"un başrollerinde Eric Bana, Jennifer Connelly ve Nick Nolte var.

Ünlü çizgi roman yayınevi Marvel Comics tüm karakterlerini beyaz perdeye taşıma konusunda oldukça kararlı. Yakın zamanda "Blade" ile başlayan furya, "Örümcek Adam", "X-Men" ve "Korkusuz" gibi filmlerle devam etti. Saydığımız tüm filmlerin ciddi hasılat getirileri yakaladığı düşünülünce bu furyanın yakın zamanda yoğunlaşarak devam edeceği gayet açık. Marvel Comics’in diğerlerine nispeten en sade (!) kahramanı olan Hulk, şaşırtıcı biçimde perdede son derece komplike işlenmiş ve derinlikli bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. İlk bakışta safi öfkeden ibaret gibi duran Yeşil Dev, Ang Lee ve James Schamus, John Turman ve Michael France’den oluşan senaryo ekibinin elinde Yunan tragedyalarına taş çıkaracak bir karaktere dönüşmüş. Hulk ya da sosyal hayattaki adıyla Bruce Banner rolünde "Kara Şahin Düştü" ile dikkat çeken Avusturalyalı oyuncu Eric Bana var. Bana’ya, Jennifer Connelly, Nick Nolte, Sam Elliott ve Josh Lucas’dan oluşan bir kadro eşlik ediyor.

Gizlilik içinde yürütülen askeri bir projede çalışmaları için bir grup bilimadamı bir araya getirilir. Araştırmanın konusu, "gammasphere" adı verilen, canlıların hücre yapısını değiştirebilen bir makinadır. Grubun başında Doktor Bruce Banner (Eric Bana) bulunmaktadır. Ancak, gammasphere’in arızalanması sonucunda maruz kaldığı bir madde, Bruce’un sinirlendiğinde yeşil derili, üstün yeteneklere sahip bir yaratığa dönüşmesine neden olur. Sonradan "Hulk" olarak adlandırılan bu canavar, 3.6 metre boyunda ve yarım ton ağırlığındadır.

Bu filmi yönetmek için Terminatör 3 için kendisine yapılan cazip teklife hayır diyen Ang Lee, belli ki proje ile kişisel bir bağ kurmuş. Bu yönüyle Hulk, samimiyeti ve üzerinde kafa patlatıldığı belli özenli rejisi ile benzeri projelerin arasından kolayca sıyrılıyor. Özellikle kurgusu ile hayranlık uyandıran yapım, sinemada çizgi roman estetiği konusunda en çok çaba sarfeden uyarlamalardan biri. Diğer yandan filmin içeriğinin de, biçiminden aşağı kalır yanı yok. James Schamus, John Turman ve Michael France’ın bir dolu kaynaktan beslenen senaryosu filmin büyüklüğünü taşıyabilecek bir iskelet kurmayı başarıyor. 120 milyon dolar bütçeli film, Amerika’da 150 milyon doları devirmiş durumda ve halen yoluna devam ediyor. "Salyalı bir canavarın macerası beni neden ilgilendirsin ki ?" demeyin, Hulk beklediğinizden çok daha fazlasını verecek sizlere…

Çılgın Dünürler- The In-Laws

Zıt karakterler formülü Hollywood’un vazgeçilmezlerinden biri. Bu seferki nefret-sevgi ilişkisinin tarafları Michael Douglas ve Albert Brooks. Çılgın Dünürler, oğlunu evlendirmeye çalışan bir CIA ajanının komik macerasını anlatıyor…

"Romancing the Stone"dan beri komediden özenle uzak duran Michael Douglas, sonunda tabularını yıktı ve "The In-Laws-Çılgın Dünürler" ile bu türe de el attı. Uzun süredir oyuncululuğundan çok özel hayatı ile gündemde olan aktör, Albert Brooks ile başrolünü oynadığı filmde ailesi ile işi arasında kalmış bir CIA ajanını oynuyor. İlk elden "Anlat Bakalım" türevi bir film gibi görünen Çılgın Dünürler, çok şükür ki, uyduruk bir taklitin ötesine geçmeyi başarmış. Thibodoux rolünde David Suchet’ın da katkısı göz ardı etmemek gerek. Yönetmenliğini Andrew Fleming’in yaptığı film 1979 yapımı aynı adlı komedi filminin yeniden çevrimi aynı zamanda.

Steve Tobias ve Jerry Peyser çocuklarının yaklaşan evliliğini kutlamak ve tanışmak için bir restoranda ilk kez bir araya gelir. Dr. Jerome Peyser, ortalama bir çocuk doktorudur. Günlük hayatını çok iyi örgütlemiş ve mümkün olduğunca stresten uzak bir hayat düzenlemiştir. Eğer evin dışında canı su içmek isterse, su kabı hazırdır, yemek aralarında kan şekerinin düşme ihtimaline karşı önlemini almıştır, kişisel güvenlik alarmını da asla ihmal etmez. Bu arada bir CIA ajanı olan Steve Tobias’ın ise ortalama bir günü uçuşan mermilerin önünde koşmak, jet uçağı çalmak, uluslar arası silah kaçakçılarıyla pazarlık yapmak gibi şeylerle geçmektedir. Steve’in bu belirsiz hayatının içinde eksi karısı Judy apayrı bir sorun olarak durmakta, oğlu Mark ile ilişkisi ise bir türlü istediği gibi olamamaktadır. Steve’in tuhaf giriş ve çıkışları, Olga isimli kaçak bir rus kızından sık sık söz etmesi ve restoranın tuvaletinde silahlı çatışmaya girmesi Jerome’nu kızının muhtemel evliliği üzerine kuşkuya düşmesine yol açar. Jerry’nin gördüğü kadarıyla Steve’in de dahil olacağı bu ailenin "ölüm bizi ayırana" kadar sürmesine pek imkan yoktur. Düğünün yapılmayacağını söylemeye karar verdiği sırada, birden kendini Steve’in içinde yer aldığı bir çılgın kaosun içinde bulur. Ve birbirine hiç uygun olmayan bu iki dünür, birden kendilerini dünyanın yarısını dolaşırken bulurlar. Ve çocuklarının hayatı tehlikeye girdiği andan itibaren, bu iki uzlaşmaz kişilik çok iyi bir ekibe dönüşürler...

Kötülük Çiçeği – La Fleur Du Mal

Son İstanbul Film Festivali’nde bir toplu gösterimini izlediğimiz usta Fransız yönetmen Claude Chabrol’un son filmi "Kötülük Çiçeği", yönetmenin klasik temaları ile örülü bir aile draması…

Soğukkanlı burjuvazi düşmanı Claude Chabrol, Fransız sinemasının halen film çeken en önemli yönetmenlerinden biri kuşkusuz. 22. İstanbul Film Festivali’nde Ustalara Saygı, bölümünde bir toplu gösterisi yapılan yönetmen, kariyerinin neredeyse tümünü seyirciye burjuvazi denen illetin gerçek yüzünü göstermeye adadı. Yönetmen, son filmi "Kötülük Çiçeği- La Fleur Du Mal"de de sakin bir hayat sürmekte olan zengin bir aileyi merkezine alıyor. Nathalie Baye, Benoît Magimel, Bernard Lecoq ve Mélanie Doutey’in başrolünü oynadığı film, 2002 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışmıştı.

Bordeaux’lu varlıklı bir aile olan Charpin-Vasseur’lerin üç kuşağı, kendilerini birkaç günlüğüne aile evinde bulurlar. Zarafetle yaşlanmakta olan aile reisi Line Teyze, savaştan sonra Nazi sempatizanı ve işbirlikçisi babasını öldürmekten yargılanıp beraat etmiştir. Yeğeni Anne, eczacı kocası Gérard Vasseur’ün tüm itirazlarına rağmen belediye başkanlığı seçim kampanyasının tam ortasındadır. İkisi de önceki eşlerini trajik bir araba kazasında kaybetmiş, sonra da birbirleriyle evlenmişlerdir. Yetişkin yaştaki iki çocukları; Gérard’ın üç yıl Amerika’da kalarak kısa süre önce geri dönen oğlu François ve Anne’in ilk kocasından olma kızı Michèle, birbirlerine âşıktırlar. Küçük kasabada elden ele dolaşan rezilce bir siyasi broşür, eski cinayet skandalını kurcalar ve başka bazı iddialarda bulunur. Göründüğü kadarıyla, kimse Gérard’ı sevmez; bu yüzden de çocuklar, hatta Line Teyze broşürü onun yazmış olabileceğini düşünür...

Kuyu-Holes

Disney stüdyosunun dev bir kadroyu bir araya getiren son filmi "Kuyu" kader kavramı ekseninde gelişen eğlenceli bir macera sunuyor izleyicilere…

Sigourney Weaver, Jon Voight, Tim Blake Nelson ve Patricia Arquette gibi tanınmış oyunculara Shia LaBeouf ve Khleo Thomas gibi geleceğin muhtemel yıldızlarının eşlik ettiği "Kuyu-Holes", kuşaklar boyu sürüp gelen bir lanetin izini sürüyor. Yönetmenliğini Hollywood’un tanınmış isimlerinden Andrew Davis’in üstlendiği film Louis Sachar’ın romanından bizzat yazarın kendisi tarafından uyarlanmış. Klasik bir Disney eğlencesi olarak tanımlanabilecek Kuyu, yetişkinler için de gayet izlenebilirliğe sahip.

Bir gün Stanley'in başına sokakta, bir çift ayakkabı isabet ed
Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>