>

DİĞER HABERLER

Kes bir kısa olsun

"Biz ne zaman kesiksiz film seyredeceğiz? Elalemin sinemada seyrettiği versiyon ne zaman bizim sinemalarımızda da gösterilecek?" Can Anamur'un yeni yazısı
 
   
 
 
     


Geçen hafta Televizyon fuarı için Fransa’nın Cannes şehrindeydik. Televizyoncular, sinema sektörü temsilcileri, dağıtımla uğraşanlar... kısacası kalabalık bir Türk “heyeti” olarak çıkarma yaptık Cannes’a. İstanbul-Nice uçuşu haftada sadece 3 kez yapıldığı için de herkes aynı uçakta gidip geldi.

Bu girişi niye yaptım? Tabii ki nasıl gittik geldik, ne yedik içtik, ne programlar, ne formatlar, ne filmler gördük, bunları anlatmak için değil. Asıl gelmek istediğim yer, bizim Cannes’da bulunduğumuz sırada vizyonda olan filmler. Daha doğrusu film.

Evet “BASIC INSTINCT 2” biz Cannes diyarlarındayken orada da vizyona girdi. Hem de neredeyse 10 dakika daha uzun olarak.

Film Türkiye’ye gelirken yolda çekmedi tabii ki! Bu 10 dakikalık fark filmin bazı sahnelerinin Türk seyircisinden esirgenmesinden kaynaklanıyor. Filmi bu kadar kırparsanız sonuçta bazı sahneler de anlamsızlaşıveriyor.

Haydi bir örnek verelim. Yazarımız Catherine Tramell (Stone) doktor Glass’ı ilk defa evine davet eder. Geceyi birlikte geçirirler. Sabah evden çıkmadan önce, doktor Glass buzdolabında bir ilaç şişesi bulur. İşkillenir, şişeyi alır ve incelensin diye polis laboratuvarına bırakır. Bunun farkına varan Catherine, o şişenin ev arkadaşına ait olduğu söyler. Arkadaşının şeker hastası olduğunu ve o ilacın da insülin olduğunu anlatır. Buraya kadar tuhaf bir şey yok. Ama aslında var. Şöyle ki, biz Türk seyircisi olarak Catherine’in ev arkadaşını film boyunca görmeyiz. Oysa Laney adındaki bu ev arkadaşını Anne Caillon adında bir Fransız fıstığı canlandırıyor. Filmin jeneriğinde yer alan bu isimle biz ne yazık ki tanışamıyoruz!

Filmde bir başka hatun daha var. Flora Montgomery adlı İngiliz aktrisi doktor Glass’ın iş arkadaşı Michelle’i canlandırıyor. Bir davet çıkışı doktor genç kızı bir şeyler içmeye davet ediyor ve gece doktorun yatağında son buluyor. Doktor genç kızla sevişirken aklı Catherine’de. Buradaki sevişme sahnesi de kutsal makasın gazabına uğramış. Ucundan, sonundan azcık kırpılmış. Daha da kötüsü bu sahneden sonra Michelle tamamen ortadan yok oluyor. Bir daha film boyunca bu kızdan bahseilmiyor. Artık senaryo hatası mı yoksa aslında kızın başka sahneleri de var ama makasa mı uğradı, vallahi biz bilemiyoruz.

Keşke Cannes’da kesilmemiş kopyasını izleyebilseydim şu filmin. İstemedik de değil aslında. Hatta sinema salonunun kapısına kadar da gittik ve sonra vazgeçtik. Filmi bir de Fransa’da seyretseydim aradaki sahneleri de fark ederdim. Neyse, geçmiş olsun.

İnternette mail ortamında dolaşan bir sahne var aslında. Ve bu sahnede “ünlü” ev arkadaşı Laney’le de tanışıyoruz. Hem de ne tanışma!!! Meraklısı artık internette arayıp, bulsun. Ne yapalım?

O kadar tantana çıkarılan bir film bunca makaslı haliyle vizyona girince seyirciyi de hoşnut edemiyor doğrusu. Bakmayın siz “ilk üç günde rekor kırdı” yazılarına. Film ilk haftasonu 77.000 seyirciye ulaştı. İyi mi, kötü mü? Ne iyi, ne kötü. Çünkü film tam 115 kopyayla vizyona çıktı. Bu kadar büyük sayıda kopya için rakam yetersiz. Ama yine de bir yabancı film için fena da rakam değil. Ama rekor, mekor hak getire!

Film hakkında da bir söz söyleyelim bari. Bu kesik haliyle film hiç de “erotik gerilim” olmuyor. Bu kadar erotizm neredeyse her Avrupa filminde var. Hollywood alışık olmayabilir ama Avrupa filmlerinde bu kadarcık sevişme rutinden. Sonuçta karşımızda “Murder by Numbers”dan farkı pek olmayan bir seri katil filmi çıkıyor.

Artık gitmek ya da es geçmek size kalmış.


Can Anamur

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>