X-Men: Son Direniş

Yıl 2006, şahane bir serinin daha sonuna geldik... Aslında malzeme bitmiş ya da hikaye finale ulaşmış falan değil, lakin ne hikmetse yapımcılar kati surette yeni bir X-Men filmi olmayacağı ilan ettiler. Seri bundan böyle karakterlere odaklanan filmlerle devam edecek ama yeni bir X-Men filmi izlemek mümkün olmayacak... Bize bu son filmin tadını çıkarmak kalıyor; her ne kadar serinin çizgi roman sayfalarındaki başarısının bir benzerini sinema perdesinde yaşamasını sağlayan Bryan Singer, bu kez projenin içinde yer almıyor olsa da. Bu kez kamera arkasında sevimsiz bir stüdyo yönetmeninden fazlası olmayan Brett Ratner var, ancak korkacak bir durum da yok; X-Men yine bildik lezzetinde. Son Direniş adıyla gösterime çıkan bu üçüncü filmde, mutantlığı bir hastalık olarak görmekte ısrar eden insanoğlu, sonunda bu hastalığa bir tedavi buluyor. İlk açıklama barışçıl; isteyen mutantlar tedavi olup yaşamlarına sıradan bir insan olarak devam edebilecek, katiyen zorlama yok. Ancak bu teklif mutant camiasında pek hoş karşılanmıyor ve kaçınılmaz savaşın ilk adımı olarak yorumlanıyor. İnsan cephesi de savaşa hazır... İkinci filmin sonunda ölümüne üzüldüğümüz Jean Grey’in Phoenix olarak dönüşüne tanık olduğumuz X-Men: Son Direniş, tempo sorunu yaşamayan dört dörtlük bir macera filmi. Oğlan çocuğu eğlencesi deyip geçmemek gerek, bana sorarsanız... Diğer yandan Halle Berry’nin karakterinin geliştirildiğini üzülerek görüyoruz, zira seksi aktris belki de kadronun en kötüsü...



Sil Baştan

Sabreden derviş muradına eriyor... Memleket sathında izlemeyen sinemasever kaldı mı bilmiyorum ama Michel Gondry’nin muhteşem filmi “Eternal Sunshine of the Spotless Mind”, Sil Baştan adıyla bugün ülkemizde gösterime giriyor. Muhteşem kadrosu (Jim Carrey, Kate Winslet, Mark Ruffalo, Elijah Wood, Kirsten Dunst ve eşsiz Tom Wilkinson), üstün bir zekanın (Charlie Kaufman) ürünü eşsiz senaryosu ve tadına doyulmaz görsel güzelliği sağolsun, Sil Baştan sinema tarihinin en özel filmleri arasındaki haklı yerini kısa sürede aldı... Joel ve Clementine’ın güzel başlayan aşkları, yıllar içinde yokuş aşağı gidince, Clementine bir hafıza silme merkezine gider ve Joel hakkındaki tüm hatıralarını sildirir. Bunu öğrenen Joel, aynı işlemi yaptırmak için Dr. Howard Mierzwiak’ın kapısını çalar... Michel Gondry, görsel bir şov sunuyor ancak bu gövde gösterisinin ortasına incelikli bir aşk hikayesi yerleştiriyor ve naifliği de bir an olsun elden bırakmıyor. Sil Baştan’ın güzelliği de burada yatıyor belki de...



Yoldan Çıkanlar

James Siegel’in çok satan romanının bir uyarlaması olan Yoldan Çıkanlar’ın başrolüde, Hollywood’un yükselen yıldızı Clive Owen ve kariyerine yeni bir yön verme uğraşındaki Jennifer Aniston yer alıyor. Fransız Vincent Cassel ise pek iyi bildiği ‘kötü adam’lık işine devam ediyor. Yoldan Çıkanlar, bir roman uyarlamasının tüm özelliklerini taşıyor: Yer yer fazlasıyla sıradan ve ağır, bazı bölümlerinde ise gerçekten zekice kotarılmış. Ancak sonuçta Yoldan Çıkanlar’ı izlemek daha önce sayısız kez yediğimiz bir yemeği yeniden ve bıkmadan afiyetle mideye indirmeye benziyor. Sonuçta 2 gün sonra hiçbir şey hatırlamayacağınız kesin...



Seksi Futbolcu

Shakespeare’in kadın karakterlerinin erkek kılığına girip herkesleri kandırmasını 500 sene boyunca yıllanmış bir hoşgörüyle karşılamak mümkün. Seksi Futbolcu’da kahramanımız Viola’nın erkek kılığına girip futbol takımına katılmasını nasıl bir hoşgörüyle kabullensek? Filmin “Onikinci Gece”nin modern bir uyarlaması olması durumu kurtarır mı? Sanmıyorum. Yeni nesil yıldızlardan Amanda Bynes’in hayat verdiği Viola, futbola fena halde tutkun. İkiz kardeşi Sebastian’ın, evden kaçarak yurtdışına gitmesini fırsat bilerek onun yerine geçiyor ve futbol takımına katılıyor. Sonrasını tahmin etmek zor değil...



Talip Ertürk
terturk@gazetevatan.com