>

DİĞER HABERLER

Üç film üçü de iddialı...

"Bu hafta farklı kulvarlarda koşan üç yeni film var karşımızda. " Talip Ertürk'ün sinema yorumlarını okumak için tıklayın...
 
   
 
 
     
Bu hafta farklı kulvarlarda koşan üç yeni film var karşımızda. Tüm dünya ile aynı anda gösterime giren, yaz sezonunun ilk gişe canavarı "Van Helsing" haftanın öne çıkan filmi elbette. Festival programının dikkat çeken filmlerinden, En İyi Yabancı Film dalında Oscar adayı "Şeytana Karşı", haftanın Avrupalı temsilcisi. John Cusack’in başrolünü oynadığı "Genç Hitler" ise, Adolf Hitler’in henüz genç bir ressam olduğu döneme bakış atıyor ve bir dünya tarihinin en önemli karakterlerinden birinin yaşamına ışık tutuyor.

Van Helsing

Eski dostlar bir arada

Yaz sezonunun ‘dev’leri yavaş yavaş kendilerini göstermeye başladı. Bu yılın ilk gişe canavarı ise sırtını bilumum korku sineması kültüne sırtına dayayan Van Helsing. Aslen yazar Bram Stoker’ın Dracula romanındaki karakterlerden biri olan Dr. Van Helsing, bu kez farklı bir yorumla, teknolojik silahlar kullanan atletik bir savaşçı olarak çıkıyor karşımıza. Van Helsing rolünde X Men serisi ile popüler olan, Avusturalya’nın dünyaya yeni armağanı Hugh Jackman var. Jackman’a Karanlıklar Ülkesi’nde yine vampirler ve kurt adamlar arasında izlediğimiz güzel aktris Kate Beckinsale eşlik ediyor. Kariyerinde "Mumya" gibi kallavi bir gişe fatihi bulunan Stephen Sommers’ın yazdığı ve yönettiği Van Helsing, Hollywood yapımcılarının yeni eğilimini iyiden iyiye açık ediyor; her bir kendi hayran kitlesine sahip karizmatik karakterleri aynı maceranın içine atıyor. Kimler mi bu karizmatik adamlar; Kont Dracula, Frankenstein, Kurt Adam, Dr. Jekyll ve ‘eküri’si Mr. Hyde vs… Van Helsing’in görkemli set tasarımlarına, usta işi özel efektlere ve engin bir görsel zenginliğe sahip olduğunu söylemeye zaten gerek yok. Yönetmen Sommers, aynen Mumya serisinde olduğu gibi, anahtar formülleri sonuna kadar sömürüyor. Ancak Van Helsing’de yönetmen bir süre sonra ipin ucunu kaçırıyor ve bu her şeyiyle ‘dev’ film, inandırıcılığını iyiyden iyiye yitirerek finale doğru yuvarlanıyor. Bir noktadan sonra bitimsiz aksiyon, bir video oyununu andıracak şekilde kontrolden çıkıyor… Van Helsing ve türevi filmlerden seyircinin beklentisi, patlamış mısır ve kola eşliğinde keyifli vakit geçirebilmek elbette. Hal böyle olunca bu tip filmlerin başarı kriteri de, seyircinin filmi izlerken heyecandan üzerine döktüğü kola ve patlamış mısır miktarı oluyor. Van Helsing için ise durum şöyle, üzerimizde ne kola lekesi var, ne de patlamış mısır kırıntısı… 10 üzerinden 6

Şeytana Karşı / Ondskan

Şiddete karşıyım ama seni döveceğim !

Bu yıl Akademi’den kopardığı En İyi Yabancı Film adaylığı ile adından söz ettiren İsveç yapımı Şeytana Karşı, 23. Film Festivali’nin de öne çıkan yapımlarından biri olmuştu. Jan Guillou’nun aynı adlı çok satan otobiyografik romanından uyarlanan film, şiddet olgusunu masaya yatıran eli yüzü düzgün bir popüler sinema örneği. İsveç yapımı olması sizi yanıltmasın, Şeytana Karşı, tümüyle bildik bir yapıya sahip ve Avrupa sineması geleneğinden oldukça uzak, adeta İsveççe konuşulan bir Hollywood filmi. 1950’lerin ortasında üvey babasının ağır baskısı altında yaşayan Erik Ponti, evdeki süt dökmüş kedinin aksine sokakta on kaplan gücündedir. Kanın gövdeyi götürdüğü bir kavga sonrası okulundan uzaklaştırılan Erik, annesinin çabaları ile yatılı bir burjuva okuluna kapağı atmayı başarır, ancak ‘bela’ ipek takımlar giymiş olarak burada da peşini bırakmayacaktır… 120 kişi arasından Erik Ponti rolü için seçilen Andreas Wilson’ın ölçülü performası ile omuz verdiği Şeytana Karşı, ‘sağlam’ birşeyler görmek isteyenlere önerilir, ancak salona sağlam bir mide ile girmenizi salık veriyoruz… 10 üzerinden 7

Genç Hitler / Max

Hitler aslında ressam olacaktı

Adolf Hitler’le ilgili bildik bir efsane vardır: Hitler’in annesi, bebeğini aldırmak için doktora gider ancak doktor son anda kadını ikna eder ve Hitler’in annesi bu çocuğu dünyaya getirmeye karar verir… Bu muhtemelen asılsız hikaye, Genç Hitler’in yönetmeni Menno Meyjes fazla etkilemiş olacak. Meyjes, Hitler’in henüz genç bir ressam olduğu dönemin hikayesini anlatırken, dönemin portresini çizmek yerine ‘hayattaki tesadüfler’den dem vurmayı yeğ tutuyor. I. Dünya Savaşı’nın ardından açlık ve yoksullukla boğuşan Almanya’da Hitler ile yahudi bir sanat galerisi sahibi Max Rothman’ın dostluğuna odaklanan filmde Max Rothman rolünde John Cusack’i, Adolf Hitler rolünde ise Noah Taylor’ı izliyoruz, çok şükür oyuncu performansları vasatın üzerinde. Ancak filmin, dönemin gerçekçi bir portresini çizmek ve Hitler’i Almanya liderliğine kadar yükselten atmosferi irdelemek yerine işi yazının başında anlattığımız hikayedeki gibi yalnızca ‘tesadüf’lere indirgemesi tam anlamıyla hayal kırıklığı yaratıyor… 10 üzerinden 4



Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>