>

KÖŞE YAZILARI | CENK BABAEREN

Her şeyi beceren Cenk bir bunu beceremedi…

"Dün gece bir rüya gördüm. Gördüğüm bu rüya beni benden aldı..." Cenk Babaeren’in yeni yazısı…
 
   
 
 
     

Yaklaşık bir aydır yazı yazmak istemiyordum. İçimden kalemimi oynatmak bile geçmedi. Sanırım dönemsel olarak tıkanmalar yaşıyorum. Ama olsun sonuçta içimden geldiği zaman yazmak da güzel şey…

Dün gece onbir gibi yattım. Her gün onsekiz – yirmi saat arasında çalışınca bedenim doğal olarak iflas ediyor.


***********


“HER ŞEYİ BECEREN CENK BİR BUNU BECEREMEDİ…”

Dün gece yatağımdan hüngür hüngür ağlayarak uyandım.

Bir rüya gördüm. Ve gördüğüm rüya beni oldukça etkiledi.

“Her şeyi beceren Cenk bir bunu beceremedi…” diye bağıra bağıra ağlamaya başladım.

Cenk’in cenk olalı hiç böyle ağladığını görmemiştim.

Gözlerimden akan göz yaşları üzerimdeki giysiyi su gibi ıslatmıştı.

Sonra bilgisayarımın başına geçip yukarıdaki şarkıyı dinlemeye başladım.

Geçen senelerde yaşadıklarım aklıma geldi.

İlk baştan hep içime atmış, susmuştum. Sonrasında itiraf ettim, günah çıkarttım. Asıl suçlunun ben olduğunu herkese ilan ettim. O an rahatlamıştım.

“Zaman her şeyi tamir ediyor” … diye salak bir laf var…

Sevgili dostlar zaman “hiçbir şeyi” tamir etmiyor.

Aklınıza üzdükleriniz geldiği an ister istemez yıkılıyorsun.

Her seferinde “ - Tamam şimdi topalanacağım” diyorsunuz ama olmuyor. Olamıyor.

Nasıl bir etkidir bu?... Bunu anlamaya çalışıyorum, ama bir türlü anlayamıyorum.

İçimde yaşattığım masum duygularım beni sıkı sıkıya bağlamış.

Ayrı yerlerde, ayrı dünyalarda yaşasak da… Herkes hayatını yeni baştan kursa da…. Bu duyguların benimle birlikte ölünceye kadar geleceğini çok iyi biliyorum.

Sanmayın sakın “Her şey eskisi gibi tekrar başlayacak” .

“Bozulan güzelliklerin tamir olması çok zor”…

Benin ajansımı bırakma nedenim “Güvenin Sarsılmasıydı”

“Güven bir kere sarsılınca” artık bir daha geri dönüşü olmuyor.

Ben de hayatımda saygı duyduğum güzel bir insanın güvenini temelden sarstım. Ve toparlanması da artık mümkün değil.

Bu yazdıklarım kendi içimde yaşadıklarımdan öteye gidemeyecek.

Artık kendime yeni bir düzen kurdum. İş hayatım birinci önceliğimi oluşturuyor. (Şimdilik)

Çünkü kendimi işe verince rahatlıyorum.

Allah’tan tek isteğim. O güzel insanın “layık olduğu, güvenini sarsmayacak, düzgün bir insanla her zaman mutlu olması.”

Benim gibi olacaksa hiç olmasın daha iyi.


***********


“OTUZYEDİ YAŞINDA OKULLU OLDUM”

Bu kadar koşuşturmanın yanında bir de Mimar Sinan Üniversitesi çıktı başıma.

Devlet bir af yasası çıkarttı. Üniversitelerden atılanlara tekrar geri dönebilir diye.

Zamanında Cine5’te çalışırken “işten dolayı” okulu astım. Devamsızlıktan atılmıştım.

İçimden “– Cenk hadi yap şu işi, git kaydol, bitir şu okulu” dedim.

Gittim kaydoldum. Haftada üç gün ikişer saatten derslere girmeye başladım.

Ufaklıkların yanında biraz zor oluyor. ”Neyse ki otuzyedi yaşında göstermiyorum : )”

Bitireyim şu okulu da duvara diplomamı asayım.

Zamanı geldiğinde “eğer bir çocuğum olursa” onun duvardaki diplomamı görmesini çok istiyorum.


***********


“HER ŞEYİN BAŞI GÜVEN”

Geçen haftalar benim için oldukça yoğun geçti. Yaklaşık yedi yıldır çalıştığımız Cosmoturk’ün reklam pazarlamasını üstlenen Logaritma’dan ayrıldık. Bırakmamızın sebebi ise “güvenimizin temelden sarsılması” .

Konuyu özetle anlatayım ve bir daha açılmamak üzere kapatayım. Çünkü, neden ayrıldığımızı bir çok kişi merak ediyor. Hiçbir şey tozlu raflar arasında kalmamalı…

Bir gün bizi her zaman destekleyen medya planlamacı dostumuz aradı.

“– Size birkaç mail gönderiyorum. Çok şaşıracaksınız...” dedi.

Göndermiş olduğu birkaç maili okuyunca gerçekten şaşırdık ve üzüldük.

Cosmoturk’ün satış fiyatlarını, kesilen fatura örneklerini ve bize aktarılan fiyatları görünce ne yapacağımızı şaşırdık. Kendimizi kandırılmış hissettik. (İtiraz edenler için 04.06.2008 tarihinde gönderilen mail örnek teşkil edebilir. Diğerleri tüm belgeleriyle bizde saklı…)

Logaritma’nın Cosmoturk’ün var olmasında büyük katkılar sağladığını hiç göz ardı etmiyoruz. Bundan dolayı başta Ekin ve Duygu olmak üzere, emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ederiz.

Ama dostluk başka iş başka!... Kimse bile bile lades demeyi kabul etmez.

“Bazen güvendiğimiz sular, bir bakmışsınız bir kaşık suda sizi boğmaya başlamış. Ve siz o suda çırpınarak kurtulmaya çalışıyorsunuz. Kendimizi aynı o durumda hissettik.”

Neyse olan oldu. Bu kriz zamanında ajansımızı değiştirmeye karar verdik ve bir dostumuz aracılığı ile “Netbook Media” ile tanıştık.

İlk toplantıya gittiğimde, Netbook Media’nın Genel Müdürü Emre ve Genel Müdür Yardımcısı Barış beni karşıladı….

İki saat süren toplantının ardından el sıkıştık ve çalışmaya karar verdik.

Her şeyi baştan konuştuk.

- Her şey açık ve net olacak. Hiçbir gizli saklı belge olmayacak. Ne fiyattan satılıyorsak bileceğiz. Kafamızda soru işaretleri kalmayacak.


Çünkü biz yayıncıyız ve işimiz de sadece bu olmalı. Reklam satışı bizim işimiz değil… Bırakalım bu işi profesyoneller yapsın… Biz okurlarımız için, daha iyi internet yayıncılığı için yeni projeler üretelim.

Size biraz Netbook’taki Barış ve Emre’den bahsetmek istiyorum.

İşlerini düzgün yapıyorlar ve markamızın değerini çok iyi biliyorlar. İşlerinden öte “adam gibi adamlar”.

Bundan dolayı elektriğimiz baştan tuttu…

Bu geçiş sürecinde çevremdeki bazı kişiler;

- Siz deli misiniz? Bu kriz ortamında ajans değiştirilir mi? Batarsınız!... dediler…

Hatta Facebook’u aracılıyla mesajlar göndererek, aracılarla ağzımızı aradılar.

- Ajans değiştiriyormuşsunuz doğru mu? diye…

Ben aptalım ya!... Sazan gibi size ajansı değiştireceğimizi baştan söyleyeceğim değil mi? : )

“Yanıldınız! Beni hiç tanıyamamışsınız!...”

Neyse öyle ya da böyle. Yenilenmek güzel şey. Yeni bir kan, yeni bir soluk, yeni hedefler…

Biz mutluyuz gerisi boş….

Batarsak da batarız bu bizim sorunumuz… Ki ben asla böyle bir şey düşünmüyorum…

Tek üzüldüğüm geçen seneler içinde benim özel durumumdan dolayı keşke doğrular söylenseydi….

Eski ajansımızla yaptığımız son toplantıda;

“- Evet bir hata yaptık ve bu fiyatlardan Cosmoturk’ü sattık, özür dileriz.” deselerdi hiç sorun olmayacaktı.

“Doğru söylemek en büyük erdemdir.”

Her seferinde kişisel olarak sevmediğimi yazdığım benim eski patronum Erol Aksoy’un lafları aklıma geliyor.

“- Bu dünyada yapılan bu dünyada çıkar…”

Bundan dolayı hayata bırakıyorum bazı şeyleri…

Benim geçmişim de çok temiz değil. Ticari hatalar yaptım. Ve bu hatalar tüm yaşamımı altüst etti. Daha yeni yeni kendime gelebildim.

Duygusallık dışında her şey güzel gidiyor.

Hayat bana bu süre içinde en önemli şeyi öğretti:

Ne yaparsan yap hep açık ve hep dürüst ol...

Netbook Media ve tüm ekibine, Cosmoturk ekibi olarak hoş geldiniz diyoruz.

Sevgiler,

Cenk Babaeren
cenkbabaeren@cosmoturk.com





CENK BABAEREN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>