>

KÖŞE YAZILARI | ITIR SEMA ERTAŞ

Cumartesi

"Bu kış yine sardım kendimi kozalara, bahara yeniden doğacağım..." Itır Sema Ertaş'ın yeni yazısı...
 
   
 
 
     
CUMARTESİ

Bu kış yine sardım kendimi kozalara, bahara yeniden doğacağım, yeniden başlayıp ilk kez görüyormuşum gibi her şeyi, yapabilir miyim? Hafızamın derinlerini silip yeniden el yordamıyla öğrenmeyi?

Ellerim ezberlemiş, hafızamın lahitlerinde hala sen varsın. Geçmişten birileri illa bir şey hatırlatıyor, bir yer söylüyor mesela, bir olay, bir şehir ama kimse adını ağzına almaya cesaret edemiyor. Gittiğin günden beri kelimelere dökülmemeye yemin gibisin…

Bu yüzden belki ne kadar başlasam da baştan, geçmişten bir kokuyu arıyorum her gece yastığımda. Ama biliyorum ya bildiklerimi unutamayacağımı… bizi bilmeyi, bizi hatırlamayı, bizi özlemeyi, bizi yaşatmayı, eziyeti kendime umut edinmeyi, biliyorum ya…

Şimdi bir toprak yığını yerine yanımda uyusaydın, belki benim için her şey daha farklı olurdu…

Belki bu kadar içimden taşıp her kelimeme isminin bir harfini kondurmazdım, bilmiyorum. Belki daha başka olurdu senli hayat…

Bazen günlerin isimlerini tekrarlarken, aynı isimli günleri yaşadığımızı da hatırlıyorum. Şarkı da diyor ya; “bugün burada cumartesi, ben senin saçlarını, suçlar bakışlarını, geveze susuşlarını bile özledim… ayrılık bu, söyle sende farklı mı zaman, aynı soğuk, aynı hazan… bugün orda da cumartesi mi?”

Senin zamanında da cumartesi var mı? Peki sende benim kadar teslim misin yaşadığın zamana?

Ne için nefes aldığımı bilmek istemiyorum bazen, sen o kadar temiz kaldın ki hayatımda, seni kirletmekten korktuğumdan en dip köşe zamanlarda özlüyorum seni… sen benim en zayıf yanım, ne çok duvar ördüm seni herkesten saklamak için…

Sen benim hala en kıymetlimsin…

Zamanı düşman bilirdim, oysa değilmiş. Bizi yaşatmış ve yaşatıyor bir yerlerde, benim içimde mesela… ama bazen sanki hiç olmamışsın duygusuna kapılıyorum, o zaman kızıyorum zamana, nasıl da akıp gitmiş, akarken nasıl da silmeye uğraşmış hatıraları…

Bir yokuştan aşağı koşarak bağırmak istiyor insan, avazı çıktığı kadar. Yokuştan aşağı yuvarlanarak zamanı yırtmak, gözünü kapatıp açtığında yalnızca olmak istediği yerde olabilmeyi diliyor. O zaman hayat, hafifletici sebeplerden dolayı affedilebilir olabiliyor.

Aslında olan değil olmayan daha gerçek oluyor işte, daha inandırıcı, daha masum, daha sığınılabilir, daha güvenli…

Olanlardan kaçtıkça olmayanlara sığınıyor insan, gördüklerinden çok görmediklerine inanıyor…

Sen şimdi, şu soğukta üşümüyor musun? Ben düşündükçe üşüyorum. Ne yaşıyorsam görüyor musun? Varlığına inandıklarımda hayal kırıklığı yaşadığım zamanlarda, yorganı başıma çekerken niye hep aynı ürpertiyi duyuyorum? Uykuyla uyanıklık arasında çok kısa bir an, niye kokun yüzüme dokunup geçiyor?

Seni düşünerek uyuyup seni unutarak başladığım her gün, biraz daha içimde yer ediyorsun… hiç olmasan da sen benim hala en kıymetlimsin…

Sevgiler

Itır…
itir.sema@gmail.com





ITIR SEMA ERTAŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>