>

KÖŞE YAZILARI | NEMZA SİNANOĞLU

Bir Kadındı O

Günlerden kış ve saat geceyi yaşatırken, dışarıda yağmur şakır şakır görevini sergiliyordu... (Nemza Sinanoğlu)
 
   
 
 
     

Günlerden kış ve saat geceyi yaşatırken, dışarıda yağmur şakır şakır görevini sergiliyordu, uyku daha bana tutunmamış evde gezinmekteydim. Dışarıdan gelen ani bir fren sesi ile irkilmiş halde camdan dışarı baktığımda, bir kaza olduğu beklentimi yalanlamış halde evimin önünde bir arabanın durduğunu gördüm, aniden sürücü koltuğundaki kişinin hızlı ve sinirli adımlarla arabasından çıkıp yan koltukta oturanın kolunda çekip çıkarttığını görmüş ve ister istemez bu durumu gecenin bir köründe gözetliyor haldeydim, indirdiği bir kadındı ve bir hamle ile kadını tokatlayarak yere serdiğini ve arkasına bakmadan arabasına binerek uzaklaştığına maalesef şahit oldum... Kadın yerden bir hamle yapıp yüzünü kaldırabilmişti, ama yağmura aldırış etmeden öylece oturuyor, göz yaşlarıyla ona ayak uyduruyordu.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, çeşitli duygu ve düşüncelerle sadece bu duruma şahitlik ediyordum. Kimin nesiydi ?? Ama öncelikle kadındı... Çıkıp kolundan tutup kaldırsam? Ya beni terslerse ?? Evime alsam mı ??bunları düşünürken gözlerim kadından biran olsun ayrılmıyordu... Derken avuç içleri ıslak kaldırımlardan destek alarak doğruldu kadın, haah gidiyor derken sadece iki adımla karşı apartmanın kapı kovuğuna ilişti ve yağan yağmurdan korunmak için sığındı o kuytuya. Duramayacağımı anlamıştım artık, paltomu omuza atıp çok ses çıkarmadan indim merdivenlerden, huzursuzdum da aslında, apartman kapısına yöneldiğimde otomatik yerine kapıyı elimle açıp karşı kapıya doğru el salladım, apartmanın ışığının yanmasıyla zaten gözlerini bizim binaya dikmiş ürkek bir kedi gibiydi, sığıntı hali… El sallayışıma ilkin şaşkın şaşkın baktıktan sonra, gecenin zifiri karanlık olması yada gözlerinizin kör bile olması fayda etmezdi, onda parlayan ışığı görmeye...

Mahcup ama tebessümlü gülüşüyle koşarak geldi yanıma, kapıyı elimle iyice aralayarak önce onu soktum binaya sonra kendimi. Hiç bir şey konuşmadan önlü arkalı çıktık merdivenleri. Kapıyı açıp içeri aldığımda sırılsıklam ve titriyor haldeydi, ilk o zaman alıcı gözle gördüm yüzünü…İçeri gidip üst baş, kurulanacağı havlu ve saç kurutma makinesi getirip, hiç bir şey konuşmadan odadan mutfağa yöneldim. Açtır diye aklımdan geçirmiştim, hemen çay koyup tepsiye yiyecek bir şeyler iliştirerek, odaya tekrar geri döndüm. Saçlarını havluyla kurutuyordu, beni görünce bu işini bırakıp yüzünü önüne indirerek sessizleşti birden… Çekingen mahcup tavırları benim ona ısınmam için yetmişti… Odanın sessizliğinde yavaşça başını kaldırarak yüzüme bakmasıyla, alının kenarından akan kanı görmem bir oldu, banyodan gerekli malzemeleri alıp odaya geri döndüğümde, sessizliğimiz en büyük uyumumuzdu, uslu bir halde karşımda oturuyor yaptığım müdahalelere hiçbir tepki veremiyordu... Gözlerimin içine bakıp bir şey söyleyecek oldu, sus dedim bugünü geçirelim istersen yarın her şeyi konuşuruz ama bugün sadece dinlen ve beklide başarabilirsen birkaç saat uyu. Pansumanın yaptıktan sonra uzanmasını önerdim, usulca yatağa ilişti, üstünü bir anne içgüdüsüyle örttüm ve yarın sabah görüşürüz deyip yanındaki lambayı yaktım, benim adım Selin bir şeye ihtiyacın olursa seslenebilirsin diyerek kapısını kapatıp yanından ayrıldım... Huzurlu bir bekleyişti bu sabahı karşılayış halim, yan yana odalarda ikimiz de uyumuyorduk, buna emindim...

Evim bu sabahı her zamankinden daha bir sakin karşılamıştı. Odanın önünden sesiz adımlarla geçerken, kapının açık oluşunu yatağın boş ve üzerinin örtülü halini gördüğümde bir telaş ile endişe arası gelip gitmelerim salona hızlıca bir giriş yapmama neden oldu, dün gece o olaya şahit olduğum pencereden, şimdi onu sessizce koltuğuma gömülmüş haliyle bulmuş, saklambaç oyununda onu ebelemiş hissini doğurmuştu içimde… Koltuğun yanına iliştiğimde daldığı halden uzaklaşarak irkilmiş bakışları bana yönelmişti, günaydın dedim.
İkimizde sadece sokaktaki aynı yere bakıyor ama başka sorularla dalıyorduk dünkü gecenin karanlığına... Yerimden kalktım önce bir kahve ister misin? Yoksa kahvaltıya mı geçelim dedim, kahve dedi sadece… Bu sohbete açık olduğunu, kendini tanıtmak, anlatmak istediğinin göstergesiydi benim için. Kahveyi koyup salona gelmem kısa sürede gerçekleşti. Uzat ayaklarını dedim, evim Beyoğlu’ nun yan sokaklarında eski bir binanın orta katıydı. Oturmuş olduğumuz koltuk ikili olup kaloriferin önüne iliştirilmiş, boş olduğum zamanlarda evimin sessizliği eşliğinde kitabımı okuyup ayağımı uzatarak kahvemi yudumladığım yerdi... Uzat kalorifere ayaklarını dedim, çok vaktimiz var... Uzat bende uzatacağım… Rahat olmasını istiyordum, kimsenin benim evimde misafirmiş gibi yarım yamalak oturmalarından hoşlanmadığım gibi... Çekingen tavırlı bu genç bayanın belli kuralları bildiği ve dünkü o sahneye pek de uygun biri olmadığı kesindi... Hem öğrenmek hem de onun canının daha fazla yanmasını istemiyordum.. Nihayetinde konuya giriş yaptı.

Ankaralı bir memur ailenin çocuğu olup, Ankara üniversitesi iktisat mezunu olduğuyla başlamıştı kendini bana yavaş yavaş tanıtmaya, okulu bitirir bitirmez bir bankaya giriş yapmış burada iki yıl çalışmanın ardından tayinin İstanbul’a daha üst bir mevkiiye çıkmasıyla buraya yerleşmiş ve İstanbul hikayesi başlamıştı… Sohbetimiz sıcak ve derindi bu genç bayan ile fakat daha adını bile bilmiyordum, adın ne diye sözünü kestiğimde ‘Başak’ dedi. Şöyle bir baktığımda gerçekten de başak tanesi kadar saf, narin ve onun renginde saçları vardı... Gözlerimi onu süzmekten alarak onu dinlemeye devam ettim. Dün geceyi ona yaşatan adamın, bankada üst düzey müşterilerinden biri olduğunu, bu sayede tanıştıklarını uzun süre arkadaşça kaldıktan sonra berberliğe adım attıklarını ve maalesef talihsiz teklifin bu beraberlikle birlikte gelişiyle kendisinin bu hale düştüğünü göz yaşlarını içinde zorunlu tutarak anlatıyordu. Benden çekinme dedim, çekinsem benim evimde olamazdın şuanda rahat ol ve benden ne endişe duy, ne kork, yanındayım... Elini tuttum göz yaşlarını sakınmayarak, sarıldı birden bana ve hıçkırıklara boğuldu... Sarılmasıyla bende bendekilere engel olamadım ve daha da sıkı sarılarak bir süre ağladık beraber... Aramızda çok yaş farkı olmamasına karşın, büyük şehrin yalnız kadınlarından biriydi o, istemeden çabucak büyümek zorunda olduğu ve ağır yüklü..

O yirmilerinin sonunda bense otuzlarımındım... Yalnız yaşayan bir avukattım ben de, başından görev icabı bir evlilik geçmiş ve bitmiş, tek başına yaşayan bir kadındım... Ha bir de kedim vardı... Öyküsüne geri döndük Başak’ ın, beraberliklerinin başlangıcında gelmiş ona sevgilisinden ikinci teklif, gel benim şirketimde çalış, başa geç başkalarına yardım edeceğine benim yanımda ol bana destek ol diyerek, başlarda mızmızlaşan Başak’ ın aklını çelmiş nihayet. Ben biliyordum en başından biliyordum diyerek bana kendini savunuyordu, bir çocuğun annesine kendini savunur gibi... Bankadan ayrılıp sevgilisinin yanında işe başladığında ilk günler mükemmeldi diyor. Sabah akşam beraber, kaçamak bakışlarla pembeleşen yorucu ama güzel şirket günlerinin ardından imza yetkileri Başak’ ın elinde olmadan çoğalmaya hatta sen bunu imzala hayatım biliyorsun şu şirketten bir para transferi ile kapatacağız, dahası da naylon şirketlerden Başak’ ı aldatıcı çekler, satışlar gösterilerek boyundan büyük borçlar içine düşürülmüştü bu kız.. .Benim çok yabancı olmadığım, şirketler arası olaylardan biriydi ortadaki bu durum, ama bu sefer küçük bir kadının omuzlarına yükletilmişti, bir aşk öpücüğü ile..

Belli borçlar, biriktirilen tutulmamış sözler... Ve bu durumların beraberinde hayatından uzaklaşan bir sevgilisi olmuş Başak’ ın... Nasıl bu hale geldim? ne çabuk oldu her şey? diyordu ara ara cümlelerinde… Her şeyi bir kenara bırakmış uzaklaşan sevgilinsin nedenlerini ararken birde evli ve çocuklu olduğunun ortaya çıkması onun ne halde oluşunu dilendirmesine bile gerek bırakmadı benim açımdan Başak’ ın...

Belli direnmeleri , herinsan gibi isyanları ve girdiği durumdan çıkmak istedikçe gelen her yeni haber ile tekrar karanlıklara geri dönüşü genç bir kadın için inanılmaz bir dibe vuruştu bundan emindim. Alacaklıların davalar açmaları, buna neden olan kişiye iletildiğinde, kaç adresin belli elbet gelip bulurlar demesiyle kalıyormuş. Anlattığı cümlelerde, sonunda kalacak yeri de kalmamış Başak’ ın. Böyle bir gecede yapacak hiçbir şeyi olmadığı mecburiyetiyle vurmuş kapısını sevdiğinin aile saadetine ortak olacağı şekilde. Hizmetli açmış bu sıcak yuvanın kapısını, Sinan beyle görüşebilir miyim demiş sadece bu genç bayan. Sinan Bey gelene kadar eşi kapıya gelip şöylece bakmış Başak’ a ve içeri buyurmuş gelin kapıda kalmayı diye, dili tutulmuş bir halde içeriye kabul edilmiş Başak. İnce, zarif bu hoş bayan önemli bir sorun olup olmadığını, yemeğe geçeceklerini onun içinde bir tabak hazırlatmak istediğini duyan Başak’ ın yok teşekkür ederim lafı ağzında sıkışarak sevdiği adamın adını sesleyip şaşkın ve sinirlice merdivenlerden indiğini duyduğunda ne yapacağını şaşırmış genç bayan. Sonumun ne olacağını düşündüm o an diyor, ne yapacaktım kalkıp koltuğun arkasına saklanmak geldi içimden, hem ondan kaçmak, hem de aradaki olaylardan ötürü ona mecbur olmak inanılmaz bir duyguydu benim için diyor. Şirkette bir sorun var diyebildim ve ekledim gelmeniz gerekiyor. Usta bir manevrayla cep telefonunu çıkartıp “ ayy toplantıdan sonra sessizde bırakmışım telefonumu görüyor musun hayatım” diyerek eşine yönelerek “siz yemeğinizi yiyin, ben şirketteki duruma bir el atıp tekrar geri dönerim, geç kalmam merak etmeyin” diyerek, karısının karşısında nazikçe önden bana yer vererek evden uzaklaşmamıza sebebiyet verdi... Ben ise ev sakinlerine sadece “iyi akşamlar rahatsızlık verdim diyebildim” Evet gerçekten de Sinan için rahatsızlık vermiştim!!

Kolumdan tuttuğu gibi arabanın içine fırlatması bir oldu beni.. Ölüm korkusu vardı içimde, yalnız, karanlık ve dibi olmaya bir kuyu içindeydim, ölüm bundan daha mı kötüydü sanki?? Kurtuluştu beklide, ya ailem ?? Bunlardan habersiz benim hasretim ve iyi oluşumla avunurken ??

Sadece ağza alınmayacak sözleriyle dolu bir yolculuk yaptık, nereye gittiğimizi bilmiyor yol nereye götürüyorsa o sokaktan bu sokağa doğru ilerliyorduk, sonumuz belli değil bir neden bizi durduracaktı elbet ama ne??

Sokakları geçerken, bir kedinin önümüze ani çıkışı, benim dur bağırışımla Sinan’ın frene basması ve beni bir daha rahatsız etme cümlesiyle arabadan fırlayıp sizin şahit olduğunuz sahneye geçmemizle gece son buldu... İşte hikayem bu Selin Hanım dedi ve derin bir nefes alarak yine başını benden uzaklaştırıp sokağın o sahnesine doğru daldırdı gözlerini... Vay be dedim, tabi içimden... Baktım kızın öylece dalan profiline ve dedim hayatın da senin kadar güzel olsaydı keşke kızım...

Günler geçti aynı evde yaşıyorduk, kardeşim gibi, yardımcım hatta kızım gibiydi... Bir işi yoktu tabi, işi davalık olduğu durumlarla boğuşmak hatta kendini kanıtlamaktı. Tanrının bir yardımıydı ona belki de bu durum, tabi en büyük yardımcısı da benim evimin önünden karşıdan karşıya geçmek isteyen sokak kedisiydi... Onun sayesinde aniden durulmuş ve benim camdan şahitliğime neden olmuştu...

Gündüzlerim büromda çalışıyor akşamları da onunla yemek masasında kalkmamacasına sabahlara kadar durumunu değerlendiriyor mahkemeye sunulacak rapor ve delilerini toparlamaya çalışıyorduk. Yeni bir cep telefonu ve evden çıkmasını istemediğimden küçük bir gardörop hazırladık ona. Artık emin ellerde olduğunu biliyor ve bunun huzuru ile yaşıyordu oda artık bu evde. Ulaşılamaz olmuştu Başak o gecenin ardından ve Sinan’ ın mailleri gelebiliyordu sadece ona. Mailleri delil olabilecek ve Sinan’nın ağzından laf alabilecek şekilde planlı yazıyor ve ondan gelen en ufak cevabı ekliyorduk delil hanemize. Tabi Sinan’ ın aklından bile geçmiyordu böylesi hazırlanılmış bir dava ile karşısına çıkacağımız.

Ay olmuştu Başak benim evimde ve onun için gelecek güzel günleri düşünüyorduk. Rahatsızdı Başak halsiz ve soluktu rengi, bir gece beraber sohbetimizde bana okuduğu bir haber ile ilgili gazeteyi getireceği sırada düştü ve bayıldı. Ne yapacağımı bilmez halde ambulansı çağırıp hastaneye götürürken ayılmıştı çoktan, dönelim evimize diyordu geçti baygınlıktı sadece bitti, tabii bu durumu öylece orada bırakamazdım. Hastaneye vardığımızda gerekli tetkikler yapıldığında sonucunun hiç tahmin etmediğimiz bir bebek oluşunun haberini almıştık. Alıp eve getirdiğimde ilk günkü gibi bir umutsuzluk ve mutsuzluk kaplamıştı etrafını Başak’ın. Aldırmak istemişti, hiç istemediğini adım gibi bildiğim halde... Ve aldıramayacaktı iş işten geçmiş, bebek bu karmaşalı zamanlar içine bayağı büyümüştü. Ben nasıl fark edemedim diyordu, nasıl nasıl ?

Karşısında içimden sadece, sen kendini bile yeni fark etmeye başladın küçük diyebildim...

Yeni bir oluşum daha baş göstermişti, haneye bir de bebek eklenmişti, benim için hiçbir problem yoktu bebek her kadın gibi benim de isteğimdi ama olmamış, belki de bir gün olabilir başlıklı bir doysa ile rafa kaldırılmıştı…

Başak sakin ve suskundu, her zamanki koltuğumuza ilişmiş karnına bakar halde buldum ve yanına geçip oturduğumda, beraber büyüteceğiz onu endişelenme diyebildim sadece, bunu diyebildim çünkü bu konuda onun hissettiklerini ben onun kadar hissedemezdim.

Her zamanki hayatımıza devam ediyor ve mahkeme günün gelmesini bekliyorduk, günler yaklaşmış olmasıyla birlikte mahkememe celbi Sinan’ ın eline ulaşmış ve delil olarak kullanabileceğimiz aklına gelmediğinden, tehdit içerikli maillerle bize karşı savaş açıyordu. Dava günü gelmiş ve karşı tarafın suç birikimleriyle dolu dosyamızla hâkim karşına çıkmıştık. Davanın sonucu olumlu olmuş ve suçlu taraf Sinan kabul edilerek hapse atılmıştı, bu kadar suçuna ve hayatında yaşattığı kayıplara rağmen yanımda ağlayan bir kadın ve karşımda yine onun eşliliğini üstlenen gözü yaşlı bir kadın daha vardı. Orada bir kez daha tanıştılar, Başak’ ın ortaya çıkmış esas kimliği ile ikisi de hiç beklenmeyecek şekilde birbirlerine sarılarak ağladı, Başak’ ın hamileliği saklanmayacak şekilde ortadaydı ve eş tarafındaki kadın senin için ne yapabilirim, elimden ne gelirse diyerek cümleler kurduğunda kadınlarının güçlülüğüne bir kez daha inanmış oldum. Başak’ tan cevap “hiçbir şey Sinan tarafından olan hiçbir şeyi hayatımda istemiyorum, teşekkür ederim, kalbinize ve duruşunuza” şeklinde oldu… Teşekkür ettik ve oradan ayrıldık.

Yeni yepyeni bir hayat bizi bekliyordu artık, Başak benim işim sayesinde kurduğum dostluklardan yardım alarak bir şirkette girmiş ve işe başlamıştı. Artık o da kendi ayakları üstünde duruyor ve yavaş yavaş geleceğini şekillendiriyordu. Hiç beklemediği anda bir aşk ile ödüllendirilmişti hayat onun için yürüdüğü bu yolda ve evimden bir gelin de çıkmıştı bu sayede, yıllar geçmiş 5 yaşında olan yeğenimin şu an yanımda uyuması sebebiyle yazıyorum bu hikâyeyi size...


NEMZA SİNANOĞLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>