>

KÖŞE YAZILARI | REHA MUHTAR

Sana yalnız olmak çok yakışıyor.

"Gazeteden çıkmış Ortaköy’e inerken, arabanın içerisinde öyle kaykılmış kendi halinde, yeşil yanan ışıkta hafif sola direksiyon çevirirken, kafasını arabasından dışarı uzattı ve bağırdı bana..." Reha Muhtar`ın yeni yazısı...
 
   
 
 
     

SANA YALNIZ OLMAK ÇOK YAKIŞIYOR!

Gazeteden çıkmış Ortaköy’e inerken, arabanın içerisinde öyle kaykılmış kendi halinde, yeşil yanan ışıkta hafif sola direksiyon çevirirken, kafasını arabasından dışarı uzattı ve bağırdı bana;

“Baba yalnızlık çok yakışıyor sana!”

Koyu renk, şık bir araba kullanan saçları hafif kırlaşmış, güngörmüş ama cevvalliğini yitirmemiş 30’larının ortasında bir adam vardı karşımda...

“Baba yalnızlık çok yakışıyor sana!” diyordu...

Yalnızdım arabada...

Gömleğimin üzerine kazağımı atmış, hafif serin geçecek bir İstanbul akşamını karşılamaya hazırlanıyordum...

Arabada tek başınalıktan kaynaklanan bir yalnızlık, radyodan yayılan çok sevdiğim bir müzik ve romans vardı...

Bir film karesini adlandırır gibi adlandırmıştı hiç tanımadığım adam...

Neden “yalnızlık çok yakışıyor sana” demişti acaba?..



***

Gerçek olan şu ki, sahtekar birliktelikler arasında kalan yalnızlıklar çölde bulunmuş vahadırlar...

Birlikteliklerin fazlaca kirlendiği bir dünyada yalnızlık bir tercih, hayat karşısında bilinçli bir duruş, dünyaya kendi başına bir meydan okuyuş ve sadece kendinin anlayacağı kahramanca bir duruştur...

Eğer bilinçli bir karar sonucu, gönül rahatlığıyla veriliyorsa bir mutsuzluk değil, bir mutluluk vesilesidir...

Bir uyumsuzluk değil, bir uyum göstergesidir...

Hayatla kavga etmek değil, kendinle barışık olmak demektir...

İnsanları çözememiş olmak değil, kendini çözmüş olmak demektir...

Elbette insanlar paylaşmak için varlar...

Elbette paylaşmak acıları hafifletmekte, mutlulukları çoğaltmakta, keyifleri gıcır yapmakta, yaşamı yaşanabilir kılmakta...

Kabul ediyorum, “el ele, göz göze duran erkek ve kadın fotoğrafları” öykünülecek fotoğraflardır...

Hayatı bir elmanın iki yarısı gibi yaşayabilmek, beraber soluk alabilmek, verebilmek, birbirini bütünlemek, tamamlamak, aşık olduğun insan için her şeyi göze almak ve senin için her şeyin göze alınacağını bilmek müthiş bir mutluluk...

Arkanı yaslamak, arkanı yaslarken onu başkalarından sakınmak, özel birine değer verirken sana değer verildiğini bilmek insanı kanatlandıran, uçuran, bulutlarda dolaştıran bir delilik...

Bunların hepsi gerçek ve aşk onun için mucizevi bir iksir...


***

Ancak yine de söylemeliyim ki, bu mucizeyi yaşamak, aşkı aşk olarak sürdürebilmek, elmanın ikinci yarısı olan o ruh ikizini bulabilmek öyle herkese nasip bir olay değil ve aslında öyle kolay da değil...

Hayat, ‘ruh ikizini arıyorum’ diye, sahtekar ilişkilerin, sanal muhabbetlerin, yalan dolan ve riyanın kıyısında kalan söylemlerin, sonsuz yüzeyselliklerin ve esasen birbirini kullanmaya müsait muhabbetlerin ‘aşk’ diye satıldığı bir mecra olmamalı...

Böyle olmaması gerektiği için, kendi içinde barışı sağlamış bir yalnızlık, yaşamda ne istediğini bilen bir duyarlılık, ne istemediğini farkedecek bir yaşanmışlık, “yalnızlık karesini özgür, mutlu ve kişilikli” kılar...

Ortaköy’e inerken yandaki arabadan kafasını uzatan o cevval adam nasıl dedi bilmem, “Yalnızlık çok yakışıyor sana” diye...

Esasen tüm riyaların uzağındayım ve “yalnızlığın bana yakıştığının” farkındayım...

Reha Muhtar
rmuhtar@gazetevatan.com
 


REHA MUHTAR
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>