>

KÖŞE YAZILARI | SERPİL ŞAHİN

Bana bir masal anlat, yalancı dünya!

"Güzel ve -mış’lı cümleleri duymayalı ne kadar da çok oldu." Serpil Şahin`in yeni yazısı...
 
   
 
 
     

BANA BİR MASAL ANLAT, YALANCI DÜNYA!

“Bir varmış bir yokmuş, mutlu ve huzurlu bir dünyada barış içinde yaşayan insanlar varmış. Biri düşse, dizi kanasa; ‘Bu kimdir? İn midir, cin midir?’ diye sorgulamadan bütün ahali koşa koşa gidermiş. O yüzden yaşadıkları ülkenin adı; Mutluluklar Diyarı’ymış...”

Güzel ve -mış’lı cümleleri duymayalı ne kadar da çok oldu. Tonton babaannemin her gece gözlerim kapanmadan önce anlattığı o güzel masalları, keşke birileri büyüdüğümde ve gözlerim tamamen açılmadan önce şu an yaşadığım hayat için de anlatabilseydi.

Şimdi kendi masalımı kendim yazmaya çalışıyorum; birileri gelecekte duyar da “Böyle bir kadın da varmış vakti zamanında!” desin diye. Belki ileride çocuklarım olur, onlar uyumadan önce güzel rüyalara kavuşmaları için onlara okurum diye. Fakat ilk kez birşeyi yazmak için bu kadar zorluyorum ruhumu, kelimeler akıp gitmiyor parmaklarımın ucundan klavyeye... Çünkü kötü olaylar olsa bile masalımın içinde, sonu asla kötü bitemezdi; güzel bitmeliydi. Masal yazmanın birinci koşulu buydu; iyi sonla bitmeliydi ve masal kahramanı olan ben iyi kalpli olmalıydım.

Masalın diğer kahramancıklarına gelince; ‘biri’ olmalıydı masalımda; ben ne kadar iyi davranırsam davranayım kötülük edecek, nankörlük yapacak, zalimlik edecek, vicdansız olacak, dedikodu yapacaktı. Bir tane daha olmalıydı bu kötüden; ama diğeri kadar aşırı kötülük dozu nakledilmemiş olmalıydı bünyesine. İyilik ve kötülük arasında gidip gelmeliydi. “Hımm, düşün bakalım Alev kim olabilir bunlar?” diye sorduğumda kendime, inanamayacağım kadar çok isim geçti aklımdan. “Hay allah, bugün kendimi pek iyi hissetmiyorum sanırım, yarın mı yazsam acaba?” diyecek oldum ama içimdeki kararlı kadın yılmadı.

Kötü karakter avından sonra sıra prensimi bulmaya gelmişti. İyi kalpli, merhametli, yakışıklı, saygı dolu, cömert, kültürlü prensim benim... Hay allah neden aklıma tek bir isim dahi gelmiyordu. Çevremde bunların hepsini tek bir vucütta biriktiren birini bulmak daha önce duyduğum masallardaki doğa üstü olaylar kadar imkansız mıydı yani? Hayal ürünü mü olacaktı benim prensim?

Uçurum düzeyindeki bu dengesizlik de neyin nesi? Neden aklıma kötülük deyince milyon tane isim gelirken, güzel suretler düşününce bir Allah’ın kulu gelmedi?

Neyse, konsantre olmalıydım masalıma. Daha sonra bir ara düşünürüm bu uçurumu nasıl kapatabileceğimi...

“Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, herkesin sadece kendini düşündüğü zamanlardan birinde iyi kalpli bir kadın yaşarmış. Sevdikleri gün gelip hayatındaki misyonlarını tamamladıkları için onu terk etse de; o, onları hep sevmiş. Çevresindeki ne kadınlar ne de erkekler iyilik, saygı, dürüstlük ve aşk gibi duygulara inanmazmış, çevresindekilere inat, o hep inanmış. Derken birgün hayallerinde yaşattığı adamı bulmuş, aradığı tüm özellikler kendisinde varmış. Tanrı’ya, aşkı ona gönderdiği için her gün dua etmeye başlamış. Çok güzel giden bir beraberlikleri varmış. Gören herkes hayran kalırmış, nazar değmesin diye çok dillendirmezmiş aşkını güzeller güzeli kadın. Bu kadının bir de çok sevdiği bir arkadaşı varmış, herkesten saklar ama dostuna çok güvenir anlatırmış sevdiği adama duyduğu aşkı, adamın ona duyduğu minneti. Kadının dostu bazen akıllar verirmiş, öyle yapma böyle yap bak o yanlış gibilerinden. Dostu söylediği için hiç sorgulamazmış kadın, hemen uygularmış. Bir gün sevdiği ile dostunu tanıştırmaya karar vermiş ve adam ile kadının vefalı dostu tanışmışlar. Bu tanışmanın ardından adamdaki nezaket, heyecan, iyilik, saygı gibi unsurlar birden azalmaya başlamış. Ve güllük gülistanlık giden ilişki birgün ansızın bitmiş. Güzel kadın ne olduğunu anlamadan bir gün sevdiği adamı sevdiği dostu ile el ele görmüş. Hüznünü kimseye açamamış, gün geçtikçe kederinden erimiş. Keder aylar sürer sanmış, ama bir gün beklemediği bir anda yeniden aşık olmuş. Anlamış ki; aşık olmak o kadar da zor birşey değilmiş günümüzde.”
Üffff Alev ya, bu nasıl masal! Bu muydu çocuklarına layık gördüğün masalın?

Güzel şeyler yazmaya ne kadar da acemiyim... Ya da güzel şeyler yaşamaya mı desem?... Kendi masalımı bile yazmaktan acizken kendi hayatımı nasıl yazacaktım? Yeteri kadar masal okunsaydı bana, benimle birlikte yaşayanlara, yine de böyle olur muydu?

Ne demişti yazar; “Bütün masallarda hep iyiler kazanır. Eğer masal kaybolmuşsa, artık anlatılmıyorsa, iyiler kaybetmiş demektir.”

Serpil Şahin
serpil5sahin@gmail.com
www.serpilsahin.net



SERPİL ŞAHİN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>