>

KÖŞE YAZILARI | SERPİL ŞAHİN

Yağıyordu...

"Yağıyordu yağmur, masada hüzünlenen kadınlara eşlik edercesine." Serpil Şahin "Kalembiti Jeyn" köşe yazılarıyla Cosmoturk`te... İlk yazısını okumak için tıklayın!...
 
   
 
 
     

YAĞIYORDU...

Yağıyordu yağmur, masada hüzünlenen kadınlara eşlik edercesine. Yağmurun gözleri takılmıştı kadınlara. Neden buradaydılar ve neden kendiyle göz göze geliyorlardı, düşündü? Hüzünlenmek mi istiyorlardı, yoksa hüzünlerini teslim etmek mi? Anlamak güçtü ama gerçekten anladığı bir şey vardı ki; yalnızdı bu kadınlar…

Bir sessizlik gerekliydi bu kuru kalabalıkta, kadınların yalnız ruhlarına dolarcasına… Olmadı! Aniden, elinde kemanı bir adam belirdi ve ikisine doğru ağır ağır ilerledi. “ Ne çalayım hanımlar?” sorusu, yağmur ile karşılıklı bakışmalarını bir bıçak misali kesti. Oysa eğlenmek istiyordu kadınlar. Unutmak, yitip gitmek, yitirmek belki de… Ama o gülmeye çalışan sözleri, gözleri kamaştıran mesut süsleriyle bile hüznü ustalıkla saklayamamış olacaklar ki; kemancı “Kederli bir şeyler çalayım mı? Yağmurun yanında iyi gider” dedi ve başladı o güzel notalarını kulaklara akıtmaya…

Ertan’dı kemancının adı… Çok kederler görmüş, çok dertler çekmiş, çok yalnız kalmıştı kemancı Ertan... Zamanın yüzünde bıraktığı acımasız izlerden bunu anlamak çok da zor değildi.

Ansızın ürpermişlerdi, hava soğumuş muydu? Ne idi? Şarkılarda mı ısıtmayacaktı bu iki kadını? Isıtmadı… Sonra, restaurantın iç kısmına geçmeye karar verdiler. Yerlerinden kalkışları, masada bir şey unutup unutmadıklarını kontrol edişleri, bakışları sanki bir şeyden kaçar gibiydi.

İçerinin dinginliği rahatlatmıştı azıcık da olsa ruhlarını. Ellerinde içkileri; gururlarına, inatlarına, yalnızlıklarına ama tüm bunlara rağmen yine de birlikte oluşlarına kadeh kaldırıyorlardı. Zaferdi ilk başta bunlar... ‘Ezdirmedik kendimizi’, ‘kadın güçlüdür’ dedik ve ‘bak gücümüzü kanıtladık’ edalarıydı bunlar... Ama ne oldu? İlk yudum bitip de ikinci yuduma geçince döküldü gözlerden birer birer damlalar… Anıldı eski günler, yağmurla beraber yağdı üzerlerine hatıralar. Anladılar ki sadece fani bir maskeydi bu güçlü kadınlar… Ama yine de aramayacaklardı, güçsüzlüklerini sadece kendileri bilecekti.

Sarışın olan, hayatında ilk kez tanışmıştı sigarayla, elleri ilk kez buluşmuştu kokusuna bile tahammül edemediği o küçük varlıkla... Tutuşundan, ödünç aldığı nefesten, her halinden belliydi bunun koskoca bir ilk olduğu… Ne de kızardı sevdiğine; sigarayı güzel dudaklarına her değdirdiğinde... Onu anımsadı yine; derin bir nefes çekti ve kader arkadaşına baktı. O da anlamıştı bu kasvetin nedenini. Yine sonu gelmeyen bir sessizlik... Düşündüler; bazen bu sessizlik ne de çok şey anlatırdı.

Saat ilerlemişti artık, dumanlı gözlerle bulundukları yerden ayrılmak istediler. Ve her ayrılık vaktinde olduğu gibi, yine anlamsız hüzünler maskelendi yüzlerine...

Kimdi bu kadınlar?
Ne yaparlardı?
Ne severlerdi?
Bilen var mıydı?

Bilinen tek şey vardı ki; arkalarında bıraktıkları hüzün, kolay kolay sevince dönüşemeyecekti. Giden kadınların ardından bakarken doğru düşünüyordu garson Fahri…



Serpil Şahin
serpil5sahin@gmail.com
www.serpilsahin.net

 


SERPİL ŞAHİN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>