>

MAGAZİN

Terminalde filizlenen aşk...

Steven Spielberg’in, “aşkta çok şanssız bir kız” sözleriyle tanımladığı Amelia Warren rolünde Catherine Zeta-Jones Terminalde ...
 
   
 
 
     
İnsanlara ilgi duyan açık yürekli yapısı sayesinde Viktor’un yeni arkadaşlıklar kurması uzun sürmez. Hatta karşısına United Airlines havayolu şirketinde uçuş hostesi olarak çalışan Amelia Warren ile romantizm yaşama fırsatı bile çıkar.
Steven Spielberg’in, “aşkta çok şanssız bir kız” sözleriyle tanımladığı Amelia Warren rolünde Catherine Zeta-Jones kamera karşısına geçti. Kariyerinde ilk kez Tom Hanks’le birlikte rol alan güzel oyuncu, portresini çizdiği Amelia karakterinin özelliklerini şu sözlerle anlatıyor:

“Amelia için oldukça kırılgan ve kendine güvensiz bir kız diyebiliriz. Amelia’nın bu özelliğini cazip buldum. Çoğu zaman incinse de insanlara güven dumasını çok sevdim. Hangi sorunla karşılaşırsa karşılaşsın işlerin yoluna gireceğine dair umudu her zaman var. Aynı zamanda son derece açık ve net bir insan... Bu nedenledir ki, Viktor ile tanıştığı andan itibaren kendi yaşamında olup bitenleri ona anlatmaktan çekinmez. O güne kadar hep kendisini sabırla dinleyecek bir insanın özlemini çekmiştir. Aradığı o insanı Viktor’un kişiliğinde bulur. Kendisini yapayalnız hisseden iki karakterin aynı noktada birleşerek harika bir ilişkinin temelini atması gerçekten harikaydı.”

Amelia karakteri konusunda Steven Spielberg’in yorumu ise şöyle: “Amelia oldukça kötü talihli bir kız. Eğer Aşk Tanrısı oklarını ona saplayacaksa artık kalbinden çok beynine hitap etmek zorunda. Çünkü kendisine sürekli olarak hiç tutmayacağı sözler veren Max’e (Michael Nouri) aşık olduğunu sanıyor. Böyle bir noktada Viktor’un, onun yaşamına güvenilir bir sırdaş konumunda girdiğini görürüz. Belki gözalıcı zırhlarını kuşanmış bir şovalye veya sevgili değildir ,ama en azından Amelia’yı sabırla dinlemektedir. Bu da çok güzel bir arkadaşlığın başlangıcını oluşturur.”

Tom Hanks de, Amelia karakterini şu sözlerle yorumluyor: “Viktor’un kendisini havaalanında mahsur kalmış pozisyonda bulması, belki de hayatında başına gelen en iyi olaylarından birisidir. Çünkü bu kötü durum sayesinde Amelia’yla tanışma fırsatını bulur. Ancak bu beraberlik için çılgın bir ilişki denilemez. Her iki tarafın da yakınlık duyacağı bir ruhu tanımasına dayalı bir ilişkidir. Aynı dili konuşmadıkları halde paylaşacak çok şey olduğunu görürler. Ben bu beraberliği olgun bir ilişki olarak değerlendiriyorum. Ayrıca oyunculuk açısından da eşsiz fırsatlar sunuyordu. Catherine ile ikimiz bu fırsatı sonuna kadar değerlendirmek için elimizden geleni yaptık.”

Amelia rolünde oynayan Catherine Zeta-Jones rolüne nasıl hazırlandığını şöyle anlatıyor: “Bu rolü nasıl oynamam gerektiğini düşünürken herşeyden önce sürekli hareket halinde olmasını ön plana aldım. Her gün bir kentten diğerine uçmakta olduğu için adres defteri bile kentlere göre kategorize edilmiş olmalıydı. Amelia için yaşamını her anlamda işine göre kurgulamış bir kız diyebiliriz. Her an her yere gidebilecek durumda olduğu için soluk alacak zamanı bile yok. Bu derece yoğun iş temposu sonucunda hayatında kalıcı ilişkilerin özlemini çeker hale gelmiş.
“The Terminal”de bürokratik kurallara sıkı sıkıya bağlı havaalanı görevlisi Frank Dixon rolünde Stanley Tucci oynadı. Bu projede yer alma isteğinde, senaryoyu çok sevmesinin yanısıra Spielberg ile çalışma fırsatının önemli rol oynadığını belirten tecrübeli aktör şöyle konuşuyor:

“Steven ile çalışmayı her zaman istemişimdir. Ayrıca Tom ile ‘Road to Perdition’dan sonra ikinci kez çalışmak da heyecan vericiydi. Bunların yanısıra Dixon karakterinin çok iyi çizildiğini gördüm. Gerçekten harika bir roldü. Dixon gibi karmaşık karakterler bana daima çekici gelmiştir. Dixon karakterini incelediğimizde havaalanını katı kurallarla yönetmeye çalıştığını görürüz. Kurallar ve yönetmelikler herşeyden önemlidir. Bu yüzden Viktor’un havaalanını terk etmesine izin vermez. Ancak bir süre sonra Viktor’un oradaki varlığı yüzünden kariyeri tehlikeye girince tam tersine hareket ederek Viktor’u terminal dışına çıkartmak için elinden geleni yaptığına tanık oluruz.”

Yönetmen Steven Spielberg ise bu karakterin özelliklerini şöyle tanımlıyor: “Dixon kesinlikle kötü bir adam değil. O sadece görevini yapıyor. Ancak görevini iyi yapınca sanki kötü bir adammış izlenimini verir. Hayatı boyunca en çok istediği göreve tam ulaşmak üzereyken böyle bir durumun meydana gelmesiyle onun kariyeri de tehdit altındadır. Görevini nasıl yaptığını müfettişlerin denetleyeceğini bildiği için de Viktor’un yiyecek-içecek bölümünde bornozla dolaşması yüzünden huzuru kaçar.”

Bu rolde kamera karşısına geçen Stanley Tucci de, Dixon’un filmdeki pozisyonunu şu sözlerle yorumluyor: “Dixon konumu gereği Viktor için bir düşmandan ziyade dişli bir engel gibidir. İlk günlerde ona gerçekten de yardımcı olmak ister. Ancak ikisi arasındaki ilişki giderek düşmanca boyutlar kazanır. Durumun hızla kötüye gitmesinin tek sebebi ise bürokrasidir.”

Stanley Tucci sözlerine şöyle noktalıyor: “Dixon için aslında bürokrasinin kurbanı diyebiliriz. İnsan unsuru ihmal edildiği takdirde bürokrasinin ne büyük hatalar yaptığının simgesi gibidir. Amerikan toplumunda bürokrasinin yerine az da olsa göz atmak istedik. Çok basit hedeflerine ulaşmak için Amerika’ya girmek isteyen bu insanın üzerine üzerine gidilmesi bana çok çarpıcı geldi.”


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>