Ancak Johns Hopkins Üniversitesi'nden bilimadamları, kendi deyimleriyle, bu kırılan kalplerin onarılabileceğini, zira insanın ani ve kötü haber ile girdiği stresin geçici olduğunu vurguluyor.

Bilimadamları göğüste sıkışma, akciğerde su toplanması, nefes darlığı gibi, kalp krizine benzer belirtilerle hastaneye başvuran 19 denek üzerinde yaptıkları araştırma sonrasında, tüm bu hastaların kanında, normalin çok üzerinde stres hormonuna da rastlandı. Hastalarda adrenalin ve noradrenalin adlı hormonların seviyesinin, kalp krizi geçiren hastalardakinden 7 ila 34 kat fazla olduğu tespit edildi. Doktorlar bu stres hormonlarının kalpte zehir etkisi yaptığını ve kalbin çalışmasını olumsuz etkilediğini belirledi. Bu 19 kişinin hepsi, belirtilerin ortaya çıkmasından kısa bir süre önce, ciddi duygusal şoklar geçirmişlerdi. Deneklerin yarısı, bir akraba ya da yakınının ölüm haberini almıştı. Biri silahlı bir kişi tarafından soyulmuş, biri kalabalık önünde ilk kez bir konuşma yapmış, bir diğeri mahkemede ifade vermişti. Bazıları için ise sürpriz parti verilmişti. Kalp krizini andıran belirtilerle hastaneye başvurduktan sonra ise çok hızlı bir iyileşme gösterdiler. Bir çoğunun iki hafta içinde sağlığına kavuştuğu gözlendi.

Araştırmayı yürüten ekibin başındaki isim Ilan Wıttstein, 'kırık kalp' sendromu ile orta yaş üstü kadınların daha çok karşılaştığını belirtirken şunları söyledi:
"Bunlar son derece zor vakalardı. Zira tüm belirtiler kalp krizine işaret ediyordu. Ancak dikkatli bakıldığında şüphelenmek için yeterli sebep vardı. Zira hastalardan hiçbiri, kalp krizi açısından risk grubu olarak nitelendirdiğimiz özellikleri taşımıyordu. Şimdi bizim ulaştığımız bulgulardan sonra, artık kalp krizi ile 'kırık kalp' sendromunu ayırmak daha kolay olacak."