>

DİĞER HABERLER

Estetik soysuzlaşmayı engelleyebilir mi?

"“Soysuzlaşma” kavramı bin sekiz yüzlü yılların sonlarında bazı sanat eleştirmenleri tarafından ortaya atıldığında şaşkınlık yaratmış ve..." Metin Aksoy'un yeni yazısı
 
   
 
 
     


“Soysuzlaşma” kavramı bin sekiz yüzlü yılların sonlarında bazı sanat eleştirmenleri tarafından ortaya atıldığında şaşkınlık yaratmış ve tepkiyle karşılanmıştı. İşin tuhaf yanı biyolojik bir alanda sanat ve düşünce adamları bazı tezler geliştirmiş ve soysuzlaşma teorisini ileri sürmüşlerdi. Ancak o sanat eleştirmenleri arasında Max Nordau adında bir tıp doktoru da vardı. Nordau, insan soyunun gerçekten soysuzlaştığına inanıyordu ve bu alanda akıllara durgunluk verecek şeyler ileri sürmüştü. Nordau’nun soysuzlaşmaya yönelik tespitlerinden bazıları şöyleydi: Kısık gözler, tavşan dudaklar, dişlerin şeklinde ve konumundaki düzensizlik, sivri ya da yassı damaklar, perdeli ya da fazla parmaklar soysuzlaşmanın özelliklerindendi. Dahası da vardı; kulaklar kafadan bir testi kulpu gibi çıkıntı yapıyorsa, kulak memesi yoksa ya da kafaya yapışıksa aynı zamanda kulak helisi kıvrımlı değilse bu özellikler de soysuzlaşmanın en belirgin özellikleri arasında gösteriliyordu.

Bu ilginç fikirlerin babası Max Nordau, Budapeşte’de doğmuş Paris’te tıp okumuş 1883’ten birinci dünya savaşı dönemine dek gazeteci, düşünür, romancı, sosyal kuramcı ve öncül bir Siyonist olarak dünya çapında ün kazanmıştı. Nordau’nun ilk kitabı “Degeneariton” (Soysuzlaşma) adıyla 1892 yılında yayınlandı. Yazar Degeneariton adlı kitabında Fransız dekadanlarına ve İngiliz, Alman müttefiklerine saldırıyordu.
Nordau’yu asıl kızdıran şey ise pek çok düşünürün soysuzlaşmanın olabileceğini ve geleceği tehdit edeceğini kabul ettiği halde bu soysuzlaşmayı memnuniyetle kabul etmesiydi, bu düşünürlerin başında ise “üstün erkek ve üstün kadın” ortaya çıktıktan sonra biyolojik yıkım olacağını söyleyen Nietzche gelirdi.

Soysuzlaşmayı illeri süren eleştirmenler ve düşünürlerin temel dayanağı evrim süreci ve insanın anne rahmindeki gelişimiydi. Embriyonun döl yatağındaki büyüme safhaları, farklı türlerin tek hücreli organizmalardan memelilere dek uzanan evrimsel gelişimine minyatür bir örnek olarak ele alınmıştı. Biyolojik gelişimin sanatsal gelişimle paralel bir çizgide yürüdüğü ve gelinen en son evreden sonra geriye dönüşün söz konusu olduğu, bu geri dönüşe de soysuzlaşma (phylogenesis) adı verilmişti.

Diğer bir deyişle, insan soyu birkaç yüz yıl sonra Nietzche’nin öne sürdüğü gibi “üstün erkek ve üstün kadın” ırkı ortaya çıkacak. Hatta öyle ki kadın ve erkekleri bir birinden ayıran en büyük özellik cinsel organları olacak. Elbette ki günümüz bilim adamları da böyle bir bakış açısına sahiptirler. En güzeli ya da en mükemmeli yakalamak için insan soyunun verdiği uğraş, kendi bedenine de yansıyacak. Bilim adamları bu mutasyondan sonra ortaya çıkacak yukarıda belirtilen değişimleri soysuzlaşma diye adlandırıyorlar. Yani insan soyu yeniden maymuna dönüşme süreci başlayacak.

Bu durum çağımızda kimseyi kaygılandırmazsa da, güven duygusu kazanmak, kişisel zaaflarını ortadan kaldırmak; sosyal çevreye ayak uydurmak ya da dış görünüşüyle maddi kazanç sağlamak amacıyla birçok insan estetik cerrahiyi tercih ediyor. Estetik bir anlamda soysuzlaşmaya karşı verilen bir mücadele gibi görünse de ileriki aşamalarda üstün erkek ve üstün kadın ırkının ortaya çıkmasını hızlandıracak gibi görünüyor. En azından Nietzche’nin öne sürdüğü teoriye dayanarak bu görüşü savunmak mümkün.

Degeneariton, (soysuzlaşma) her halükarda evrimin olmazsa olmaz kuralı çerçevesinde zaman içinde yol alacak, estetik de. Hangisinin başarılı olacağını göremeyebiliriz ama güzel görünmek bambaşka bir duygu.

Metin AKSOY




Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>