>

DİĞER HABERLER

İki ödül töreni ve dokuz yeni film

"Bizde yapılan ödül ve açılış törenlerini oldum olası sevmem." Can Anamur'un yeni yazısı...
 
   
 
 
     
Bizde yapılan ödül ve açılış törenlerini oldum olası sevmem.

Nedeni basit. Bu törenler maalesef, her yönleriyle aksarlar ve bu aksamalar da pek kimseleri sinirlendirmez.

Sanki hatasız bir tören yapmak atla deveymiş gibi! Bu işi televizyon kanalları her gün defalarca yapıyorlar. Canlı yayınlar olsun, konuklu programlar olsun, haber bültenleri, canlı spor karşılaşmaları olsun...

Bir haber bülteninde sunucunun anons ettiği haberin geç girdiğini ya da yerine başka haberin girdiğini düşünün. Canlı yayında mikrofonların çalışmadığını ya da tüm yayın boyunca hışırtı olduğunu düşünün. Bunlar affedilmez hatalardır. Böyle bir hata, televizyon kanalında birilerinin sonu olur.

Ama işte en önemli ödül törenlerinde her türlü aksaklık yaşanıyor. Geçen hafta, pazartesi günü, Afife Tiyatro Ödülleri dağıtıldı. Her zamanki gibi görkemli bir tören, önemli bir ödül gecesi. Ama, aklınıza gelecek her türlü aksaklık yaşandı. Gece boyunca, sahnenin iki yanında yer alan dev ekranlardan görüntü veriliyordu. Ama, verilemedi. Önce ekranlardan biri karardı. Sonra aklınıza gelecek her renge büründü, morardı, sarardı, pembeleşti... Seyircinin dikkati dağıldı. Neyse bir süre sonra görüntü geri geldi. Bu sefer de diğer ekranda sorunlar yaşanmaya başladı. Bu ekranlar yayın öncesi kontrol edilmez mi? Prova yapılmaz mı? Gecenin ev sahibi Haldun Dormen geceye emeği geçen iki yardımcısının adlarını daha törenin başında gururla saymıştı oysa ki. O gururla saydığı isimler TV dünyasında olsalardı o an işsiz kalmışlardı! Ya ses düzenine ne demeli? İki saate yakın süren bir törende baştan sona hışırdayan bir ses! Bravo doğrusu. Gecenin tanıtım kataloğunda sesçi adı altında birinin adı var. Bu bitmeyen hışırtı onun utancı.

Sunucu için, yıllardır bu töreni sunan Korhan Abay’ın yerine, ilginç bir isim seçilmişti: Berna Laçin. Zaten onu bir az olsun tanıyanlar, onları nasıl bir gecenin beklediğini hissetmişlerdir. Oldukça neşeli, bol kahkahalı, bol potlu bir sunuş yaptı Laçin. Bir yandan da devamlı düşen askılarını düzeltti. Yer yer hatalar yaptı ama hiçbir zaman sevimsiz değildi.

Bir başka ödül töreni daha yaşadı Yeditepeli şehrimiz. Ne de olsa nisan ayı törenlerin, festivallerin, konserlerin ayı. Doğa nasıl canlanıyorsa, sosyal hayat da öyle canlanıyor.

İstanbul Film Festivali’nin ödülleri dağıtıldı. Töreni Okan Bayülgen sundu. Dünyanın dört bir yanından önemli isimlerin geldiği önemli bir festivalimiz var. Neil Jordan ve Sally Potter birkaç günlüğüne de olsa buradaydılar. Jüri başkanlığını Jane Campion yapıyordu. Harvey Keitel buralardaydı. Ve daha kimler, kimler... Bu kadar iyi bir organizasyona imza atan festivalciler nedense yıllardır iyi bir ödül töreni yapamazlar. Bunda onlardan çok gecenin sunucu ve teknisyenlerinin hatası var tabii ki. Okan Bayülgen, töreni izleyen seyircileri ve ödül alan sanatçıları televizyon programına canlı bağlanan zavallılar sanmış olmalı ki, her türlü davranışı sergileyebileceği kanaatine varmış. Jüri başkanın adını yanlış okumak hangi ülkede, hangi organizasyonda hoş karşılanır acaba? Zor okunacak bir isim olan kendi isminin (Bayülgen) yurtdışında bir törende doğru okunmasını istemez mi? Çempiyın, Şampiyon... Jüri başkanının adını doğru okumak bu kadar mı zor? Tecrübeli bir televizyoncuya hiç yakışmayan okuyuşlar.

Bundan beş, altı yıl kadar önce, UEFA Kupası maçındaki bir Fransız takımının oyuncularının isimleri nasıl okunuyor diyerek bana gelen bir genç sunucuyu hatırlıyorum. “Abi, sen Fransızca biliyorsun, şu oyuncuların okunuşlarını bir not edelim mi, vaktin varsa” demişti. Ne güzel bir davranış. İşini adabıyla yapmak isteyen genç bir sunucu. Oyuncuların bazılarını isimleri de zordu hani. Fransızca bilenin bile çözemeyeceği cinsten. Bir kısmını Eurosport yayınlarına bakarak çözmüştük. Ama ekranda yanlış bir telaffuz olmamıştı. Fenerbahçe’ye bu sene transfer olan Nicolas Anelka’nın adını üç haftada ancak öğrenen (hala yanlış okuyanlar var!), yeni kuşak, cibiliyetsiz spor yorumcularına duyurulur!!!

Herkes her dili bilmek zorunda değil. Ama önemli bir gecenin sorumluluğu sizdeyse, o isimleri doğru okumak da boynunuzun borcu! Hele, dünyaca ünlü, önemli bir yönetmenin ismiyse söz konusu olan. Çünkü bu noktada o ismi duymamış, bilmiyor olmak o insanın genel kültürü üzerinde de soru işaretleri yaratır.

İşte, böyle hareketli bir haftayı geride bıraktık. Sanki festivalin bitmesini beklermiş gibi, tüm sinema dağıtımcıları vizyona film çıktılar.

Evet, tam 9 yeni film var bu hafta. İki tane büyük Amerikan yapımı, Nicole Kidman ve Sean Penn’li “The Interpreter” ile Pierce Brosnan’ın oynadığı “After the Sunset”. Woody Allen ve Jean Luc Godard’ın son filmleri. Fransa’dan futbol üzerine bir komedi “3 Zeros”. Yine Fransa’dan bir doğa belgeseli “Genesis”. Tam gençlere göre bir masal filmi “Ella Enchanted” ve Samantha Morton’lu “Enduring Love”. Bir de kostümlü yapım, “Luther”.

Şimdi burada da bir sayma problemiyle karşı karşıyayız. Atilla Dorsay’a göre 5 yeni film var. Üstelik 5 diye sunduğu filmlerden biri geçen hafta vizyona giren “Ayın Karanlık Yüzü”. Yani o film geçen haftanın yeni filmi. Eleştirmenimizin sayımına göre 4 film kalıyor. Vizyona giren diğer beş filmi bir güzel atlamış! Herhalde yine basın gösterimine gidemediği ya da gitmediği filmleri vizyona girmemiş sayıyordur.

Milliyet’teki köşesinde Alin Taşçıyan ise 8 film demiş. Yazının başlığı “8 Film Birden”. Bir yerde doğru. İstanbul’da sekiz yeni film girdi bu hafta. Ama “Luther” adlı film, bu hafta Ankara’da iki sinemada vizyonda. İstanbul’da da haftaya gösterime giriyor. Bunun sebebi, sinema salonlarının yoğun programları. Demek ki ancak Ankara’dan bir hafta sonra İstanbul sinemaları bu filme yer açabilmişler. Alin, yazısında “İstanbul’da sekiz film” diye belirtmiş.

Sizce bu film ülkemizde bu hafta vizyona girmiş olmuyor mu? Yoksa “ülkemiz” dediğimiz şey sadece İstanbul mu?

Haftaya görüşmek üzere. Hoşça kalın.

Can Anamur



Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>