>

DİĞER HABERLER

Yavuz Turgul’la ‘gerçek’ sinemanın keyfine varın

"Arzu film günlerinden beri sinema adına ne yaptıysa hakkıyla yapan..." Talip Ertürk haftanın filmlerini yorumluyor...
 
   
 
 
     
Yavuz Turgul’la ‘gerçek’ sinemanın keyfine varın

Gönül Yarası

Arzu film günlerinden beri sinema adına ne yaptıysa hakkıyla yapan, hali hazırda sinema yapan yönetmenlerimiz arasında en iyilerden biri olan Yavuz Turgul, Eşkıya’dan beri merakla beklediğimiz yeni filmi ile karşımızda. Yönetmenlik kariyeri boyunca Şener Şen’le sıkça ortalıklığa giden ve her biri inci tanesi gibi unutulmaz klasiklere imza atan Turgul, Gönül Yarası’nda, kadim dostu Şen’in yanına Meltem Cumbul, Timuçin Esen ve Sümer Tilmaç’ı koyuyor. Kısa yoldan söylersek Gönül Yarası, Yavuz Turgul’un yönetmenlik kariyeri boyunca önümüze sunduğu en zayıf film. Ama bu sizleri yanıltmasın, Gönül Yarası bugün filmleri rekorlara imza atan sinemacılarımızın tüm kariyeri boyunca ancak hayalini kurabileceği kadar başarılı. G.O.R.A.’yı da tekmil Vizonteleleri de cebinden çıkaracak kalibrede. Önümüzdeki bu tipik bir Yavuz Turgul filmi; tesadüfen tanışan ve kaderin tuhaf biçimde birbirine tutturduğu karakterler; taş gibi sağlam bir öykü ve müthiş bir dramatizasyon... Gönül Yarası’nda 15 yıldır İstanbul’dan ve ailesinden uzak olan ilkokul öğretmeni Nazım, sonunda emekli olur İstanbul’a döner. Ancak şehir hayatı ve işsizlikten sıkılınca çareyi en yakın arkadaşı Atakan’ın taksisinde şoförlük yapmakta bulur. Ancak İstanbul Nazım bıraktığından beri çok değişmiştir ve Nazım, pavyon şarkıcısı Dünya ile kurduğu tuhaf ‘dostluk’ yüzünden başını belaya sokar... Gönül Yarası’nda her şey iyi güzel de; film bir yandan Yavuz Turgul için tehlike çanlarının tıngırdadığına işaret ediyor. Sanatçını azılı düşmanı ‘kendini tekrar illeti’, yıllar içinde ustamızın da kapısını çalmış gibi görünüyor...

Şu bulut Yunanistan’a mı benziyor?

Bulutları Beklerken

İlk uzun metraj filmi Güneşe Yolculuk ile uluslararası arenada birçok ödül kazanan Yeşim Ustaoğlu, yeni filmiyle karşımızda. Başrollerini Rüçhan Çalışkur, Rıdvan Yağcı ve İsmail Baysan gibi isimlerin paylaştığı film, 1917’de yaşanan Rum göçü sonrasında Türkiye’de kalıp kökeninden uzaklaşan Rum asıllı bir kadın olan Ayşe’nin, eski adıyla Eleni’nin öyküsünü anlatıyor. Ustaoğlu, ilk filmiyle kazandığı prestij sayesinde önemli bir finans desteğini arkasaına alarak kotardığı Bulutları Beklerken’de de yine Türkiye’nin etnik yapısı üzerine, -biraz da özellikle- dışardan göründüğü gibi bakmayı sürdürüyor… Filmine seçtiği hikayeden, filmin genel tavrına kadar bu tutum kendini belli ediyor. Yıllar önce, ailesiyle birlikte göç eden Ayşe (Eleni), bu göç sırasındaki ağır şartlar nedeniyle, bir Türk aileye evlat verilir. Haliyle eskiden Eleni olan adı da bu biçimde Ayşe olur. Onu evlat edinen ailenin kendisine olan bağı, Eleni’yi kardeşi Niko’dan uzakta kalmaya dahi razı eder. Gelgelelim, Eleni, yıllar sonra yaşlanıp da çok sevdiği üvey ablası Selma’nın ölümü sonrasında kendisini Türkiye’ye ve Karadeniz’e bağlayan hiçbir şey olmadığını farkeder. Burada bir yuvası olmadığını, yüzüstü bırakmaktan pişmanlık duyduğu kardeşini ne kadar özlediğini anlar. Artık onun da gitme vakti gelmiştir. Tıpkı kardeşi gibi, o da Yunanistan’a göç etme fikrindedir…

Gözyaşının dini, milleti olmuyor

Dünyanın Orta Yerinde Aşk İçin Ağlıyorum / Sekai No Chûshin De, Ai Wo Sakebu

Geçtiğimiz sezon Takeshi Kitano’nun Bebekler’i ile hislenmiş, Japon sinemasının safi ürkünç olmadığını görmüştük. Bu hafta aynı yoldan yürüyen, adı güzel kendi vasat Dünyanın Orta Yerinde Aşk İçin Ağlıyorum, gözyaşı potansiyeli yüksek bir hikaye anlatıyor. Lise yıllarında rüya gibi bir aşk yaşayan Ritsuko ve Sakutaro'nun hüzünlü öyküsünü anlatırken, seyirciyi 140 dakikalık içine girilmesi zor bir öyküye ortak etmeye çabalıyor. Dünyanın Orta Yerinde Aşk İçin Ağlıyorum, iyi niyetli bir girişim ama fazla uzun ve bir o kadar da dağınık ve özensiz…

Talip Ertürk


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>