>

GÜNDEM

IAB Türkiye`nin Dijital Pazar Ölçümlemesi Sağlıklı Değil

Reklamazzi`nin editörü Buket Doğrucan, Netbook Media’nın yönetici ortağı Emre Tümer’le bir röportaj gerçekleştirdi.
 
   
 
 
     

lkemizdeki ‘İnternet Reklamcılığı’nın önde gelen isimlerinden Netbook Media’nın yönetici ortağı Emre Tümer’le geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğimiz keyifli röportajda ‘Digital Media’ sektöründe merak edilen tüm soruları kendisine sorduk.

SEKTÖRLE İLİŞKİNİZ NASIL BAŞLADI?

Kendi kişisel geçmişim aslında şirketle paraleldir. Sektörde 12 senem. Ben geleneksel medya planlamadan başladım. İlk başlangıç yerimde Mediacom’dur. Burada televizyon medya planlamadan başladım. Ama başladığım senelerde aynı zamanda mediacom’un internet planlamasını asistanlık dönemimde üzerime aldım. Yaklaşık 4 sene kadar Mediacom’da çalıştıktan sonra buradan ayrıldım ve Zap Media’ya geçtim. Zap Media bu dönemde internet piyasasının çoğunluğunu elinde tutan iyi bir şirketti. Burada 3 senelik bir çalışma hayatım oldu. 2008 yılında Netbook Media’nın kuruluşuyla buradan ayrıldım.

NETBOOK MEDİA’DAN BAHSEDER MİSİNİZ?

Rakiplerimize baktığınızda aslında yeni bir firma. Onuncu yıllarını doldurmuş firmalar da var. Ama kişiler olarak baktığımızda digital tarafın en eskilerinden biriyim, ekibim de keza öyle. 2008 yılında kurulduktan bir buçuk sene sonra sektörün üçüncü büyük networku haline geldik. Bu da tabi doğru değerlendirilmediğini düşündüğümüz envanterin satışını kendi üzerimize alarak, ajanslarla ve müşterilerle doğru bir iletişim hattı kurarak bu satışları büyüterek gerçekleşti.

DİJİTAL REKLAMCILIK ALANINDA TÜRKİYE VE DÜNYAYI KARŞILAŞTIRDIĞINIZDA DURUM NEDİR?

İşe reklam perspektifinde baktığınızda Avrupa’ya üç Amerika’ya beş sene geriden yaklaşan bir piyasa var. Avantajları var, önünüzde nelerin geliştiğini görüyorsunuz. Pazarın gelişmesi biraz primitif ilerliyor bizde. Çünkü yurtdışında iş artık ciddi anlamda real time reading ve benzeri performans odaklı. Daha çok makinelerin konuştuğu dünyalara kaymış durumda. Türkiye’de bu sene biraz nabız yoklanmaya başladı. Muhtemelen 2014’te biraz daha hızlı büyümeye gidilecek. Avrupa bunu yaşayalı 3 yıl oldu, Amerika zaten 5 yıldır yaşıyor. Ama bizim satış işimiz her zaman birebir temas işidir. Bizim satış şeklimizde insani temasla, karşı tarafı iyi anlamakla gerçekleşiyor. Her zaman makinelerle yapamıyorsunuz bu işi, o sebeble bu durum bizim her zaman bir avantajımız olarak kalacaktır. Varolma sebebimiz de kaynağımız da burdan geliyor. Biz geriden geliyoruz ama bir şekilde de toparlıyoruz.

‘’DİJİTAL REKLAM PASTASI HER YIL BÜYÜYOR, TELEVİZYONA YAKLAŞACAK BİR GÜN’’ DENİLİYOR YILLARDIR. GÖZLE GÖRÜLÜR BİR BÜYÜME VAR MI ?

Evet gözle görülür bir over all büyüme var. Kendi aramızdaki rekabet dünyamız da bunu etkliyor her geçen zaman bu pazarda pastanın daha büyüğünü almaya çalışıyorsunuz. Biz de buna göre değişimlerle adapte olmaya devam edeceğiz ki adapte olamayan var bu sektörde.

REKLAM YAYINLADIĞINIZ DİJİTAL YAYINCILIK YAPAN SİTELERİ GENEL OLARAK NASIL BULUYORSUNUZ?

Türkiye’deki yayıncılar genel anlamda çok hassas. Bu konuda haklılar da. Biz bunun geçmişte çok örneğini yaşadık. Tasarımsal olarak baktığımızda herkesin kendine göre fikri var. Bu iş üzerinde fazla mesai harcıyorsanız yurt dışını takip ediyorsanız estetik anlayışınız değişiyor ve daha seçici oluyorsunuz. Ama öbür taraftan birinize göre tasarımın çok daha güzelleştirilmiş yeni bir versiyonu çıkıyor, site bir anda yüzde otuz, yüzde kırk trafik kaybedebiliyor. Bu yüzden de Türk kullanıcısının genel anlayışını, estetik anlayışını düşünmek gerekiyor. Bana göre haber sitelerinde, spor sitelerinde ciddi bir içerik üretimi söz konusu.

REKLAM VERENİN İLGİSİNİ EN ÇOK HANGİ SİTELER ÇEKİYOR?

Pazar paylarına baktığınızda en çok bütçeyi alan siteler haber siteleridir. Akabininde spor da ön planda fakat son üç yıldır şike davalarından ötürü bir gerileme söz konusu. Bizde o dönem içerisinde ciddi bir spor envanteri tutuyorduk. Gerçekleşen bu gerilemeden biz de negatif olarak etkilendik. Ama genel anlamda reklam verenin ilgisini haber, spor ve kadın siteleri çekiyor diyebiliriz.

REKLAM VEREN, REKLAM YAYINLAYACAĞI SİTELERDE NEYİ ARIYOR?

Performans kriteri reklam verenin ürünüyle değişkenlik gösteriyor. Bazı reklam veren için görüntülenmenin önemi büyük. Diğer bir yandan ‘click’ performans bazlı bakanlar var. Banner alanında ne kadar click üretti ve devamında ‘bu clickten ne kadar satış yaptım’ bakış açısı var. Ana kriterler şu anda ağırlıklı olarak click odaklı. İnternette bunun ölçümünü alabiliyorsunuz. Görüntülenmeyi ‘ignore’ edip tamamen ‘click’ üzerinden bakmak da acımasızlık olur.

DİJİTAL YAYINCI OLMAK İSTEYEN SİTE SAHİPLERİNE NELER ÖNERİRİSİNİZ?

Burada içerik unsuru çok önemli. Doğal olarak da özgün içerik üretebilmek haber de olsa spor da olsa önemli bir husustur. Naçizane tavsiyemde kimse ‘ben kurarım 6 aya para kazanırım’ diye hesap yapmasın. Çünkü yayıncılık Türkiye’de gerçekten uzun nefes isteyen bir iştir. Üretilen o içeriğin algılanması, ön plana çıkması, ayrışması da ayrı bir zaman dilimi, gelirin gelmesi de ayrı bir zaman dilimidir. İnanılmaz bir arzın olduğu reklam piyasasından bahsediyoruz ayrışmanız o anlamda nefes gerektiren bir süreçtir. Genel olarak tavsiyem içeriklerini ciddi kuvvetlendirmeleri aynı zamanda da kısa vadeli hesaplar yapmamaları olur.

TÜRKİYE’DE HANGİ KATEGORİDE SİTELERİN ARTMASI DİJİTAL REKLAM PASTASINI BÜYÜTÜR YADA BİR BAŞKA DEYİŞLE REKLAM VERENİN İLGİSİNİ ÇEKER?

Önüne geçilemeyen bir video yükselişi var. Bu saatten sonra yapılacak herhangi bir yayıncı operasyonunda videonun kesinlikle ön planda olması gerekir.

ÜLKEMİZDE DİJİTAL REKLAMCILIĞIN GELECEĞİ HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? GELİŞMELERE AÇIK BİR SEKTÖR MÜ? DÜNYADAKİ YENİLİKLER TAKİP EDİLİYOR MU?

Kesinlikle gelişiyor ve gelişmeye devam ediyor. Bizim gibi yapılar için işi doğru okuyup işe adapte olmak çok önemli. Bu işin içindeki rekabet unsuru çok yüksek. Biz bu işin siteleri temsil eden tarafıyız. Buna adapte olamazsak mutlaka yolda bir yerde nefessiz kalırız ve adapte olan taraf işi almada öne geçer. Yayıncılık açısından bence kesinlikle doğru bir alan. Şu zamanda Türkiye bir alıcı piyasası, satıcı piyasası değil. Satıcı piyasası olmadığı için de kuralları koyan şartları koyan satış tarafı değil alıcı tarafı yani reklam verendir. Doğal olarak da daha acımasız kurallar var daha nefesinizi zorlayacak daha zor şartlar var. Ama kesinlikle yükselen ve yükselmeye devam eden bir piyasa olarak görüyoruz.

ÜYESİ OLDUĞUNUZ IAB TÜRKİYE’NİN İCRAATLARINA NASIL BAKIYORSUNUZ? YETERLİ Mİ? MEMNUN MUSUNUZ?

Kesinlikle çok başarılı bulduğum yönleri var. İşinde profesyonelleşmiş insanların zamanlarını oraya ayırarak bir şeyleri ayağa kaldırmalarını başarılı buluyorum, büyük saygı duyuyorum. Öbür taraftan da ölçümleme v.s gibi konularda zayıf bulduğum noktaları var. Pazarı ölçen bir firma var. Bu IAB’nin ortaklaşa karar verdiği bir firma. Ajanslar nezlinde gerekli ciddiyete ulaşmış bir konumda değil. Seçtiğimiz bir ölçümleme mekanizmasının ajanslar tarafından da ki bu karar mekanizmasına onlarda dahildir. Biz sadece mecralar olarak bunu seçmedik IAB’nin yönetim kurulunda ajans tarafından da müşteri tarafında da yayıncı tarafında da insanlar var. Böyle ortaklaşa alınmış bir kararın operasyonel hayatta bu kadar zayıf kullanılıyor olması bizim için bir zafiyet unsurdur. Bu açıdan biraz zayıf kalındığını düşünüyorum açıkcası ama dernek v.s gibi işler internet gibi inanılmaz oyuncusunun olduğu bir alanda bir birlik sağlayabilmek bunu hayata geçirebilmek kolay değil. Şu an en önemli problemimiz ölçümlemenin sağlıklı yapılamıyor olmasıdır.

FİRMANIZIN GELECEK PLANLARINDAN BAHSEDER MİSİNİZ? BÜYÜMEYİ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Bizim erişim anlamında her zaman büyümeye ihtiyacımız var. Çünkü o kırılım sürekli var olan bir şey. Reklamveren ihtiyaçları sürekli değişiyor ve bizim mutlaka eksiklerimiz oluyor. Onları tamamlamak ve güçlenmemiz için büyüme evremiz devam edecektir. Stratejimiz bu yönde. İşin gelişimi biraz da teknolojik alt yapısıyla alakalıdır. Bu anlamda harekete geçmiş rakiplerimiz var. Bizim de bu sene tamamladığımız bazı çalışmalarımız var. Kendi alt yapımızla çalışıyoruz. Birçok yer bunu başlatıp daha sonra devretmek zorunda kalabiliyor. Bizim bu anlamda bünyemizde ciddi bir teknoloji yazılımcı çalışma ekibimiz var. Biz teknoloji platformları olarak gelişmeye, büyümeye her zaman ihtiyacımız var. Umuyorum yeni platformlara adapte olarak biz de varlığımızı devam ettireceğiz.

SON YILLARDA İYİCE POPÜLER HALE GELEN ‘İNTERNET GİRİŞİMCİLİĞİ’ KONUSU HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ ?

Ben çok ciddi bir atılım olduğunu görüyorum. Tabi bir kısım da bu aşamada elenmek parçalanmak zorunda. Herkes inanılmaz bir fikirle gelebiliyor bu fikirlerin doğru olanlarının pikap yapılıp hayata geçirilmesi ciddi zor bir aşama. Ama ben Türkiye’yi bu anlamda çok cesaretli buluyorum. Haftada bir veya iki haftada bir yeni bir girişimci pozisyonunda olanlarla mutlaka görüşüyorum. ODTÜ Tekno Kent'le bu anlamda bir bağlantım var. Orada bizim İstanbul piyasasından uzak ve ciddi bir şekilde gelişen dünya var. Türkiye genel olarak bu anlamda çok dinamik bir ülke. Girişim ruhu çok yüksek, cesaret çok yüksek. Ben bu klonlama evrelerinin vakti zamanı geldiğinde tükeneceğini ve yeni fikirlerin ortaya cıkacağına eminim. Bu biraz da makro ekonominin büyümesiyle alakalı olduğunu düşüyorum. Çıkan yasalarla, yatırımcı anlayışının değişmesiyle beraber önü açık bir pazar. Bir sürü boşluk, gelişen bir sürü pazar var. İnsanlar doğru okurlarsa çok kısa zamanda sizin gibi değerli insanlarla röportaj yapmayı gerçekleştirebilirler.

BU SORUMU KİŞİSEL OLARAK BEN DE ÇOK MERAK EDİYORUM. ÖZELLİKLE GENÇ İNSANLAR İÇİN ÇİZİLEN TABLOLAR GERÇEK Mİ? KISACASI İNTERNETTEN BİR FİKİR İLE HIZLA ZENGİN OLMAK SİZCE TÜRKİYE’DE MÜMKÜN MÜ?

Şöyle söyleyeyim vakti zamanında bir söz söylenmişti bana. Yanlış hatırlamıyorsam bir kızıldereli atasözüydü. ’Beyaz adam büyük ateş yakar uzağına oturur. Kızıldereli küçük ateş yakar yakınına oturur’ diye. Şimdi bu hayata bakış açınızla alakalı bir şeydir. Girişimcilik çok uzun vadeli bir iştir, yatırımcı girer çıkar. Parayı yatırımcı kazanır o süre içerisinde. Siz asla beklenti içerisine girmezsiniz bu süreçte. Büyük bir ateşin etrafında koşmanız ama asla doğru düzgün ısınamamanız anlamına geliyor. Bu duruma yetecek nefesiniz varsa evet bu parayı yolda bir yerde kazanma ihtimaliniz var. Ama bu hemen ‘parayı vurmak’ olarak algılanacaksa asla öyle bir dünya yok. Böyle firma örnekleri de çok fazla var. İlk başta 3 milyon sonra 10 milyon yatırım almış ama bunların hepsi aslında bir investorun girip diger investorun çıktığı işler. Fikir sahibi olarak siz asla bu paradan nasiplenmezsiniz. O sizin firmanızın kağıt üzerinde değerini yükseltir sadece. Kazandığınız para banka hesabınızda gördüğünüz paradır. Banka hesabınıza gelene kadar o paraya sahip değilsinizdir. Doğal olarak o sizin asla ısınamadığınız büyük ateştir. O sabıra sahipseniz ve fikrinizde uzun vadede devam eden bir fikirse evet sonunda size amacınıza ulaştırır ve belki de hayatınız boyunca göremediğiniz para miktarına kavuşturur. Ama ondan önce o hayalin etrafında koşmak ona daha fazla yaklaşmaya çalışmaktır. Bunların hepsi uzun nefes gerektiren işlerdir.

SON OLARAK İNTERNET REKLAMCILIĞI YAPMAK İLE DİGER BİLDİĞİMİZ REKLAMCILIK TÜRLERİ ARASINDA (TELEVİZYON, RADYO, OUTDOOR V.S) KARŞILAŞTIRMA YAPTIĞINIZDA NE DÜŞÜNÜRSÜNÜZ?


Bu kesinlikle çok daha zor, dil olarak, rekabet olarak daha karışık. Farklı bir kimliği var, televizyonda herkes kendi malını satıyor gazetede de zira öyle. İstisnai durumlar olsa da genelde bu şekilde. Burada bizim gibi aracı firmalar var. Bir yerden aldığınızı öteki tarafa veriyorsunuz. Arada kalarak yaşamaya çalışıyorsunuz ayakta kalması zor bir iş. Her geçen gün yeni bir talep geliyor. Tüm bu rekabet ortamlarını üst üste koyduğunuzda çok zor bir iş. Yayıncıların yayıncılığı networklerinde satışlarını yaptığı bir ayrım doğmuş durumda. Ben kendim doğrudan satış yapayım diyenler oldu muhakkak fakat bunu başaran nadirdir çünkü satış tamamen farklı bir kültürdür. Siz köklü bir medya ajansında işe başladığınızda asistan pozisyonundan itibaren bir mecrayla nasıl konuşulması gerektiğini, müşteriyi anlamayı, onların size anlamasını sağlayabiliyorsunuz. İnternet reklamcılığı tamamen ayrı bir kulvar olarak büyüdü, bizim gibi genç bir neslin kendini bu alanda daha hızlı göstermesine de sebep oldu. Ben de kendim için bir fırsat olarak gördüğüm bu işi değerlendirdim. Gelenekselden gelen insanlara korkutucu geldi dijital. Onların bıraktığı bu boşluğu doldurarak bunu fırsata çevirdik. Bu bir kültür ve anlayış farkı oluşturdu şüphesiz ama günümüzde artık ister istemez yakınlaşıyor çünkü reklam verenin ilgisi bütçe payı olarak çok yüksek olmasa da arttı.

Reklamazzi
Buket Doğrucan

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>