>

KÖŞE YAZILARI | CENK BABAEREN

Milli felaket iş başında!...

"Bildiğiniz gibi geçen yazımda dedemden bahsetmiştim. Sevgili dedeme çektirdiklerimden.… Bitmedi devamı var…" Cenk Babaeren’in yeni yazısı…
 
   
 
 
     

Milli felaket iş başında!...

İlkokul sıralarında apartmanların zilleri çalıp kaçmayı çok severdim. Hatta zillerini çaldığım apartmanları tebeşirle işaretleyip kaç kere çaldığımı da kayıt altına alırdım. Eve gelen sütçüden öğrenmiştim bu yöntemi. O da sütü verir sonra duvara bir çizik atıp giderdi. Ay başı gelince de hesaplar parasını alırdı.

Yine bir gün zil operasyonuna çıkmıştım. Ne bileyim dedemin beni takip edip, sonra da kulağımdan kavrayacağını :)

Tam zili çaldım kaçmaya hazırlanıyordum ki, arkamı döndüm bir de ne göreyim... Kulağıma yapışan yaşlı tombiş bir adam. Dedem :)

Ne güzel kaçma planları yaparken bu sefer yakayı kötü ele vermiştim. Zillerini çaldığım apartman sakinleri beni dedeme gambazlamışlar. Dedem de o gün peşime takılıp beni adım adım takip etmiş.

Milli felaket durur mu!…

Sonraki günlerde apartman sakinlerinden öcümü kötü aldım.

Apartmanın zillerinde bulunan tüm isimlerin yerlerini bir bir değiştirdim. Kötüyüm, hem de çok kötü… :)

Daha neler var neler sırasıyla hepsini yazacağım.

Sadece dedem değil, annem ve babam da benden çok çekti.

Ailenin tek çocuğu olunca şımarmamak elde değil.

El üstünde tutulunca bi havaya giriyorsunuz ki sormayın :)

Gerçi şımarıklık eskisi kadar olmasa da fırlamalık hala devam ediyor.

Felsefem hiç değişmedi.

Ne pahasına olursa olsun güzel yaşa, mutlu öl….

Sırası gelmişken size biraz annem ve babamdan bahsedeyim.

Bizimkiler yaşamasını seven insanlar. Annem bazen olayları abartmayı sever ama iyi kadındır. Anlatırken süslemeyi sever diyelim daha doğru olacak. Babamsa daha ayakları yere basan bir adamdır.

Attığı adımları beş kere düşünür öyle harekete geçer. Ben biraz annem biraz da babama çekmişim.

Çocukluğumun büyük kısmı annem ve babamın konfeksiyon atölyesi işletmesi nedeniyle kesim masasının altında geçti.

Aysel'in "Ay"'ı, Cengiz'in "Cen"'i Cenk'in "Cenk"'i...

Veeee karşınızda "Cenkay Giyim"...

Annem ve babam, haftanın yedi günü bu atölyede, yurtdışına yetişecek işler için mesaiye kalmaları gerekiyordu. Patron olmak kolay değil. Ben de sevgili kesim masamın altında uyur, ders çalışırdım.
Bundan da büyük zevk alırdım. Ticaretin tozunu yutmak bu olsa gerek.

Tek sevmediğim şey öğle yemeklerinde bana uygulanan acımasız yöntemdi :)

Bizimkiler öğle yemekleri için Vefa’da bulunan “Çelebi Lokantası” ile anlaşmışlardı. Her öğlen oraya gider, yemeğimi yerdim. Lokantanın sahipleri Tahsin ve Lokman abi, ben geldiğimde masadaki su bardaklarını hemen kaldırırlardı.

Sonuçta “Milli Felaket” lokantaya geldi :) Ne zaman ne yapacağı hiç belli olmaz…

Bizimkilerin tembihlemesi üzerine yemeğimin bir tanesi et yemeği olmak zorundaydı. Ben başka yemek istesemde et yemeği mutlaka önüme gelecekti. Emir büyük yerden :)

Yemeğimi yer atölyeye döndükten sonra akşamüstü tekrar acıkırdım. Sevgili anneme karnımın acıktığını söylediğim anda masanın altından bir tepsi çıkartılırdı.
Da da da daaaaaaa!...

Öğlen yarım bıraktığım yemeklerim ısıtılıp önüme getirildi.

Ne bileyim Çelebi Lokantasına önceden…

- “Cenk’in yarım bıraktığı tüm yemekler atölyeye gönderilecek!...“ talimatının verildiğini…

O gün bugündür yemeğimi hiç yarım bırakıp masadan kalkmam. Hitler eğitimi bu olsa gerek… :)

Şaka bir yana, ticaretin içinde büyüdüm . Tutumlu olmayı biraz geç idrak ettim. Ama şunun çok iyi farkındayım:

Annem ve babamın bana verdikleri tüm eğitimler sayesnde şu an dimdik ayakta durabiliyorum.

En dibi görüp tekrar aynı hızla yükselmek bu eğitimler sayesinde gerçekleşti…

Sevgili ailem….

Sizleri çok seviyorum, her şey için tekrar teşekkür ederim.

Cenk Babaeren
cenkbabaeren@cosmoturk.com


 


CENK BABAEREN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>