>

KÖŞE YAZILARI | ÇİSEM SOYLU

Bir Mendil Alır Mıydınız?

Kulaklarımda hep aynı ses; “Şimdi karşıya geçebilirsiniz, 6-5-4-3-2-1!” (Çisem Soylu)
 
   
 
 
     

Mecidiyeköy ışıklarda araba camı silen çocuklar gibiyim, sürekli yeşili-kırmızıyı kovalayan. Üzerinde zeytinyağına bulanmış kekikli domates, sert yağlı beyaz peynir, tereyağı, zeytin barındıran sıcak ekmekli kahvaltı sofralarını görmeyeli o kadar uzun zaman oldu ki sabahları yediğim poğaça adındaki şişmiş hamurlardan poğaça gibi hissediyorum kendimi.Aşık olduğum bu şehrin tozu, pisliği, kalabalığı üzerime yapışmış, nefretle yoğrulmuş büyüdükçe büyüyor gözlerimde. Bir hastalık fırtınası sardı ki son günlerde hapşırık krizlerinden başımı kaldıramıyorum bir türlü, yanında öksürük, tıksırık, halsizlik ne varsa benimle, fena halde de sadıklar üstelik. Birçoğunun hayalindeki kaçış planlarını fazlasıyla yapar oldum, belki bir liman kentine belki de Karadeniz kıyılarında küçük bir kasabaya, olmadı Ege’ye uzanacak yolum. Aklım olan tek şey gitmek fakat gidebilecek gücü bulamıyorum kendimde. Erkek olsam bu plana gideceğim yerde uzamış saçım sakalım eklenirdi kesin, elleri nasır tutmuş bir balıkçı olurdum belki de. Kısacası kaçıp gideceğim her yer şu an olduğumdan daha iyi hissettirecek gibi geliyor. Bu bahsettiğim bir iki haftalık bir tatil ihtiyacı değil, kendimi unutturmaya yetecek süreyi kapsayan bir gidiş, döndüğümde sesimi duyanları hayrete düşürecek kadar. Bir iki buluşmada adımı anar dostlarım, sonrasında anmaz olurlar, benimle benzeştirdikleri şeylere denk geldikçe bir gülümseme yayılır yüzlerine ama adım anılmaz olur, belki korkudan belki daha çok özlemekten. Sonra döndüğümde her şey kaldığı yerden devam eder, kurdukları aileleri, ben yokken yaşadıklarıyla birlikte.

Kaçış planlarını yaparken trafiğin göbeğinden geçip kaldırıma çıkabilme telaşı içindeyim. Sol tarafta bir zamanların deli gibi prim yapan mekânları simit kafeler, sağ tarafımda akıp giden trafik. İnsanlara şöyle bir bakmam yetiyor mutsuzluklarını anlamak için, sabah saatlerinde uykusuzluktan iş dönüşlerinde de günün yorgunluğundan mutsuzlar. Mutsuz olmalarını anlarım anlamasına ama yol boyunca sürdürdükleri itiş kakışları, ona buna omuz atmaları, yüzlerinde “ben senin…!” der bakışları beni çileden çıkarıyor. İçimdeki insan sever hallerimi slip süpürüp kendileri gibi nemrut bir ruh haline sürüklüyorlar ya canımı sıkan da bu zaten. Mutsuzsanız kendi mutsuzluğunuzda boğulun arkadaşım, ona buna sıçratıp durmayın kirlerinizi, bırakın bari yanınızdan geçenler temiz kalsın, kirinizi paylaştıkça çoğalmıyorsunuz ki!

Uzaklardan bir ses duyuyorum pek net gelmiyor, kulaklıklarımı çıkartıp kulak kesiliyorum ve hayretler içerisindeyim. Bu kadın yine gülümsüyor, yine gülümsüyor! Işıklarda cam silen çocukların “Nine!” diye seslendikleri mendilci teyze her defasında birilerine bir paket kağıt mendil uzatarak “Bir mendil almaz mıydınız?” diye soruyor öylesine kibar, öylesine içten ve rahatsız etmekten bir o kadar çekinerek. İnsanlara hediye olarak gönderilmiş bir kadın olmalı zira bu gülümseyişle sabahı aydınlatan bir ışığa yakıştıracak başka bir tabir bulamıyorum lügatımda.


ÇİSEM SOYLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>