>

KÖŞE YAZILARI | İLKAY CAM

Beş Kere Aşk Kaç Metre?

Galiba ben de o hesapçı kadınlardanım... (İlkay Cam)
 
   
 
 
     

Kadınlarda hiç hoşuma gitmeyen bir evlilik için koca kafalama hesapçılığı vardır. Ben de kocaları kendimden uzak tutmak anlamında düpedüz hesapçı bir kadınım. Ben berbat bir sevgiliyim eğlenceliyim ama hesapçıyım işte. Aşklarımın mezarlığı ağzına kadar dolu, katilim hem de seri katil, hesaplıyorum çünkü cinayetlerimi.

Aşk kazanmak ya da kaybetmek için sonuna kadar beklemek zorunda olmadığımız, her aşamasında binlerce kez kazanıp kaybettiğimiz bir strateji oyunu tam da bu yüzden eğlenceli zaten. Oyun bittiğinde iki taraf da kaybeder, elinizde kalan ganimetler kazancınızmış gibi davranırsınız ama aslında kırık kalbinizin acısı hiç bir ganimetle avutulamaz. Öfke duymaya çalışırsınız ama boş, kalbinizin fısıltısı karşısında öfkenin çığlıkları çaresizdir.

Her şeyi son damlasına kadar tüketmiş de olsanız, hiç başlamamış sadece hayali kurulmuş bir şeyleri kendi kendinize yaşamış da olsanız kalbinize silinmez bir çizik atılmıştır. Yıllar sonra bile öldürücü etkisini yitirmiş bir zehir gibi genzinizi yakmaya devam eder. Geçmiş hesapları tekrar tekrar gözden geçirirsiniz ama aşkın muhasebesinde fit olmak yoktur. Benim kadar tembel ve korkaksanız cesaret edemezsiniz kaybet-kaybet muhasebesine ama hesapçılığa üşenmeyiz yine de.

Diyelim evlendiniz, bir kaç yıl sonra aşk söner, kalbinizdeki acı diner ama ayrılığın gölgesi her düşüşünde üzerinize kalbin hafızası sürer önünüze aynı çiziği. Ayrılırsanız eğer yıllarca gizlenmiş olan yok oldu sandığınız çizik hemen yerleşiverir baş köşeye başlar zihninize eziyet etmeye. Güzel günleri hatırlarsınız kavgaları da... Her kadının ve erkeğin ne kadar eşsiz olduğunu hatırlarsınız sonra, bir daha aynısını yaşamayacağınızı bilmek içinizi acıtır. Sonsuz olasılıklar denizinde iki kişilik bir rota sadece ve sadece bir kez çizilir. Aynı suda ikinci kez yıkanmak eşyanın doğasına aykırı. Geçmiş yeterince anıyla doluysa 'Nerede hata yaptık?' muhasebesi başlar. Bu noktaya nasıl gelindi? Sonrasını düşünür istemediğimiz bir aşkı başkasının sahipleneceği ihtimaliyle titreriz. Vaz geçmek zorlaşmaya başlar, az önce öldürüp de gömdüğümüz aşk artık başkasına kaptırmak istemediğimiz badem gözlere dönüşmüştür. Evlilikler yıllar yılı sürer gider böyle ta ki vaz geçmek için çok geç olana kadar.

Anılar yoksa bu defa da olasılık hesapları başlar eğer olsaydı nasıl olurdu acaba? Zihniniz ve hayal gücünüz saniyeler içinde baş düşmanınız olur. Yaşanması muhtemel mutlulukların görüntüleri ruhunuza işkence eder. Hiç bir seksin tatmin edemeyeceği, hiç bir yaşanmışlığın yeterli gelmeyeceği bir matematiktir aşk...

Yaşamın amacı oynamaktır, oyunlarla kendimizi keşfeder sonraki aşamamıza hazırlanırız her ne kadar sonrasını bilmesek de. Aşk da bunun en görkemli yollarından biri, bütün olmak için parçalara ayrılır bir başkasının parçalarıyla çorba olmayı deneriz sonra da o çorbadan kendimizi ayıklamak için umutsuzca debeleniriz. Böyle bakınca delilik gibi geliyor değil mi? Aşk acıdan zevk almayı öğretiyor bize sonraki aşama mazohistik bir şey olsa gerek.

Tanrı'nın tuhaf bir espri anlayışı var, eğer aşk için içsel olarak cazip değilsen sana hemen cazip olacağın özellikler veriyor aşktan kaçamayasın diye, insanoğlu çoğalsın gezegende hayat sürsün diye. Belki o yüzden bizi sefilliğine ortak edecek insanlarda bir çekim duygusu vardır çoğalmanın garantilenmesi adına. Sistem böyle işler, kaderden kaçılır hem de nasıl kaçılır ama sonuçta kimse mutlu olmaz bunun yerine balıklama dalarız biz de kaderimize; kaderimizdeki aşklarımıza; bizi oluşturacak, değiştirecek, yok etmenin eşiğine getirip küllerimizden var edecek, bizimle oynayacak oyunları oynarız gönüllü olarak.


İLKAY CAM
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>