>

KÖŞE YAZILARI | REHA MUHTAR

Aşkın Şifresi

"Aylardır, yaşamın en sihirli, en bilinmez şeyini yazmak istemedim... Aşkın ne olduğunu, niye olduğunu, yazmak ve aktarmak istemedim..." Reha Muhtar`ın yazısı...
 
   
 
 
     

Aşkın Şifresi

Aylardır, yaşamın en sihirli, en bilinmez şeyini yazmak istemedim... Aşkın ne olduğunu, niye olduğunu, yazmak ve aktarmak istemedim...

Çünkü spekülasyon yapmak istemedim...

Biliyordum ki, dünyanın en ağızlarda sakız konusunda, söyleyeceklerim gürültünün ortasında boğulup gidecek...

Herkesin yaşadığı ve herkesin farklı yaşadığı, bu sihirli duyguyu anlatan kelimeler duyguların ve zikzakların ortasında anlaşılmayacak...

Aşk herkesin farklı yaşadığına inandığı bir duygu...

Aşkı sihirli kılan, herkes için farklı olduğuna inanılması...

Aşkı gizemli kılan formülünün bulunamaması...

Aşkı güzel yapan, ne zaman nerede başlayacağının bilinmemesi...

Aşkı müthiş kılan, çektiğin acıların sonsuzlaşması...

Aslında gizemi ve merakı yok edecek kelimeler, baştan yokedilmeye mahkumdurlar...

İnsanlar hoşlarına gitmeyecek şeyleri duymak istemezler...

Duymak istemeyecekleri için duyunca sinirlenirler...

Önce savunmaya, sonra da saldırıya geçerler...

Çünkü aşklarını formülleştirmek istemezler...

Duyguyu basitleştirmezler...

Aşk gibi sonsuz verici bir duyguyu, bencilleştirmezler...

Koskoca Romeo ve Juliet’i tek formüle indirgemezler...



***

Ben bir duygu adamıyım...

Duyguları duygusuz formüllere sokmaktan nefret edenlerdenim...

İçimde patlayan volkanları, sıradan tanımlamalarla geçiştirenlerden haz etmeyenlerdenim...

Onun için aşkı formüle ederek rezil edemem...

Ancak biliyorum ki, bütün yaşamımı, insanlara yön veren duyguları analiz ederek geçirmişim...

Belki de aşkın acısını hayatımda fena çekmişim ki, sırrını keşfetmişim...

Allah’tan keşfettiğim sır, aşkı öldürmüyor, yaşatıyor...

Allah’tan keşfettiğim gerçek, aşkı sıradanlaştırmıyor, somutlaştırıyor...

Allah’tan, aşkla ilgili gördüklerim, “Aşk yoktur” diyenleri haklı çıkarmıyor, aşka inananları bir kez daha inandırıyor...

Ve bütün bu söyleyeceklerim, aşksız bir dünyayı öngörmüyor...

Üstelik acısını da hafifletmiyor...

Fazla uzatmayayım...

Aşkın sihrini bir nebze anlatayım...


***

Aşık olduğunuz insan, “yaşamınızın o anında, imrendiğiniz, hayal ettiğiniz yaşamı onda sağlayacağınıza inandığınız kişidir...”

O kişi, imrendiğiniz, hayal ettiğiniz, düşünü kurduğunuz iç dünyanızın ve duygularınızın idealine ulaşacağına inandığınız kişidir...

Umutların objesidir...

Olmak istenen yerin, zirvesinde bekleyendir...

Hayallerin somutlaşan halidir...

HAYALLERİ GERÇEKLEŞTİREN KİŞİDİR...

Biliyorum ki, birçokları aşkın sosyal statü, para hırsı ya da sınıf atlama hevesiyle hiç ilgisi olmadığını söyleyecekler...

Doğrudur...

Onlarla hiç ilgisi yoktur aşkın...

Onlarla sahtekârlar ilgilidir...

Aşıklar, kendi dünyalarında, kendi zirvelerine ulaşırken aşık olurlar...

Aşık oldukları, varmak istedikleri zirvenin insanla bütünleşmiş halidir...


***

İnsan yaşam boyu hayallerle yaşar...

Hayaller insanın olmak istediği yerlerdir...

İdealize ettiği şeylerdir...

Hayatınızda aşık olduğunuz insanları birer birer aklınıza getirin...

Sadece aşık olduklarınızı...

Günü geçirdiklerinizi, ya da sınırlı sevdiklerinizi değil...

Takıntı yaptıklarınızı...

Takıntıdan kolay kurtulamadıklarınızı...

Aşırı hırs yaptıklarınızı...

Ruhunuzun içine aldıklarınızı...

İçinizden kolay çıkartamadıklarınızı...

Aşık olduğunuz insanla evlendiyseniz, bir o günleri gözlerinizin önüne getiriniz...

Aşık olduğunuz kadın sizin güzel ve iyi kalpli prensesiniz değil miydi?..

Aşık olduğunuz erkek, beyaz atlı prensiniz değil miydi?..

Prensesi düşleyip aşık olduğunuzda kendinizi gizli gizli bir prens gibi hissetmiyor muydunuz?..

Hayalinizdeki prense, o prensesle ulaşmıyor muydunuz?..

O aşk size o hayalinizi gerçekleştirmiyor muydu?..

Eğer kadınsanız, aşık olduğunuz erkek, sizin beyaz atlı prensiniz değil miydi?..

O sizi koruyacak ve sevecek beyaz atlı prens sizi de hayalinizdeki prenses haline getirmiyor muydu?..

Düşlerinizdeki prenseslik hayalinizi o prens gerçekleştirmiyor muydu?..

İlk büyük aşk, genelde beyaz atlı prensle beyaz elbiseli prenses arasındaki aşktır...

Erkeklerin prens olma isteğini aşık oldukları prenses, kadınların prenses olma hayalini aşık oldukları prens gerçekleştirir...

O prens ya da prenses umutların objesidir...

Hayallerin somutlaşmış halidir...

Ne ki, çokları ilk prens ve prensesleriyle hayallerini bir süre gerçekleştirir, sonra hayal kırıklıkları depreşir ...

Düşler hayatın acımasızlığında erir...

Bazen her iki kişi, bazen biri yavaş yavaş yeni idealler edinir...

Yeni hayaller, yeni dünyalar, yeni düşler yeşerir...

Aslında bu bir aşkın bitişinin, yeni bir aşkın filizlenişinin ilk işaretleridir...

Ama, bu o kadar kolay gerçekleşmeyecektir..

Şimdi büyük acılara sıra gelecektir...

Ancak AŞKIN ŞİFRESİ yazısı bugünlük sona ermektedir...

Yarın devam edecektir...

Reha Muhtar
rmuhtar@gazetevatan.com

 


REHA MUHTAR
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>