>

RÖPORTAJ

Bu Röportaj “Başka Yerde Yok”

Nefesi ile notalara can veren kalemi ile büyüleyen Kürşat Başar.
 
   
 
 
     

Yazar, gazeteci, programcı ve müzisyen kimliğinizin yanı sıra tüm bu özellikleri harmanlayan Kürşat Başar’dan bahseder misiniz?

Aslında hepsini sanat ve edebiyat çerçevesine alabiliriz. Bunun yanında uzun yıllar boyunca gazetecilik, televizyonculuk yaptım ama asıl işim yazarlık. Bütün bunlar benim sevdiğim, keyif aldığım şeyler. Bu nedenle farklı alanlarda çalışmanın beni zenginleştirdiğine inandım ve yıllar içinde farklı alanlarda çalışmaya devam ettim.

Çok sık aralıklarla roman yazmıyorsunuz. Bunun özel bir sebebi var mı? Yoksa hazırlık aşaması biriktirme süreci mi bu süreyi gerektiriyor?

İçimden gelmeyen bir şeyi yazmak istemiyorum. İkinci olarak yazdıklarımı fazla ince eleyip sık dokuyorum. Kitap bittikten sonra bile uzun bir süre üzerinde çalışıyorum. Hemen her cümleyi tek tek ele alıyorum. Yazılanların büyük bölümünü atıyorum. Neredeyse her satırın anlamlı ve keyifli olmasını istiyorum. Bu da tabii zaman alan bir şey.

Romanlarınızdaki karakterleri oluştururken nelerden ilham alıyorsunuz?

Pek emin değilim bundan. Kendi hayatımdan, tanıdığım insanlardan, gözlemlerimden, izlediğim, okuduğum eserlerden ve tabii ki hayal gücümden.

Kitaplarınızda anlattığınız aşk hikayelerini senaryolaştırmayı düşünüyor musunuz?

“Sen Olsaydın Yapmazdın Biliyorum” ve “Başucumda Müzik” senaryo haline geldi. Benim yazdığım ilk versiyonlardan sonra üzerinde çalışılıyor. Ama galiba ilk olarak “Sen Olsaydın Yapmazdın Biliyorum” film haline gelecek. Benim yazdığım ilk metin üzerine güvendiğim bir senaristle tekrar çalışıyoruz.

“Kadınları anlayan yazar” olarak anılıyorsunuz. Fakat evliliğe inanmıyorsunuz. Neden?

Aslında inanmıyorum demek doğru olmaz. Bazı insanlar için evlilik son derece güzel bir birliktelik ama bazıları için de gerçekten kabus olabiliyor. Ben biraz özgürlüğüne düşkün ve aklına eseni yapmak isteyen biri olduğum için birine tam olarak bağlanmak ve ona göre hareket etmek bana zor geliyor.

Yaptığınız tüm programlar uzun soluklu oldu ve sevilerek takip edildi. Sizce bunun en önemli sebebi ne?

Her işte öncelikle samimi olmayı, kendim olmayı, sonra da en küçük ayrıntıya kadar en iyi şekilde yapmayı düşünürüm. Sanırım bu önemli bir neden... Bunun yanında gelen konuklar benim çok uzun zamandır tanıdığım veya beni tanıyan insanlar. Bana güvenip benimle herhangi bir sohbete rahatlıkla girebiliyorlar. İster siyasetçi ister yazar ister oyuncu olsun gelenler ne sorarsam sorayım onların sırtından rating yapmaya çalışmayacağımı, onlarla gerçekten ilgilendiğim konuları konuştuğumu biliyorlar.

Televizyonculuk kariyerinizde başınıza gelen en ilginç olay nedir?

Sanırım ilk başladığım yıllarda tek kanal olan TRT’de başıma gelen bir olay en ilginci. Henüz televizyonla ilgili hiçbir bilgim yokken haber öncesi en çok izlenen saatte bir programı sunuyordum. Bir gün ünlü bir yönetmen konuk oldu. Aynı program içinde ortak film çektikleri bir başka ünlü yönetmenin de banttan röportajı yayınlanıyordu. Ama benim film çekilirken kavga ettiklerinden haberim yoktu. Canlı yayında yönetmen diğerinin bant röportajını görünce kalktı sinirlenerek yayını terk etmek istedi. O zamanlar TRT tek kanal ve çok ciddi bir durum. Üstelik 10 dakika gibi bir süre ona ayrılmış. Yani gitse, o süreyi benim tek başıma doldurmam imkansız gibi bir şey. Benden yaşça çok büyük ve önemli bir isim. Ceketinden çektim ve “hemen yerinize oturun burası devlet televizyonu. Sizin aranızdaki meseleyi ben bilemem, bunu sonra halledersiniz. Şimdi bu canlı yayını bitireceğiz”, dedim. Gerçekten de oturdu ve yayını bitirdik. Bitirdik ama benim de nasıl terlediğimi tahmin edersiniz.

Saksafona olan tutkunuz nasıl başladı?

Müziğe okul yıllarında piyanoyla başladım. Sonra davul çaldım. 16 yaşındayken bir arkadaşımdan gelen plaklarla caza ilgi duymaya başladım. Cazda saksofon önemli bir solo enstrüman. Özellikle John Coltrane’i dinledikten sonra bu caza ilgim arttı. Yıllar sonra bir saksofon aldım ve kendi kendime çalışmaya başladım.

Nefesinizle notalara can veriyorsunuz. Yeni albüm hazırlığınız var mı?

Evet yeni bir albüm hazırlığı var. Hem benim bestelerimin hem de yerli ve yabancı coverların olduğu bir albüm. Şu an düzenlemeleri yapılıyor. Umarım ilk albüm gibi içime sinen bir şey olur.

Ankara’da aşkı anlatsanız nasıl anlatırdınız?

Sanırım çocukluğuma dönerdim. İlkokulu Ankara Teğmen Kalmaz İlkokulu’nda okudum. Ve tabii hepimiz gibi ilk aşkım da oradaydı. Bir bahar günü Kuğulu Park’ı hatırlarım sanıyorum.

Hayatınızın dönüm noktası nedir?


Hayatımda birçok dönüm noktası var aslında. Bunlardan biri üniversiteye başladığım yıl Gösteri Sanat Edebiyat dergisinde çalışmaya başlamamdır. Çünkü orada ülkemizin en değerli yazarları ve sanatçılarıyla tanıştım. Tabii felsefe eğitimi de önemli çünkü orada da yine çok değerli felsefecilerimiz hocam oldu.

Sizin için olmazsa olmaz ve asla dediğiniz şeyler neler?

Yazmak, okumak, müzik olmazsa olmaz. Aynı zamanda dostlarım... Asla dediğim çok fazla şey yok ama istemediğim bir şeyi zoraki veya bir şey karşılığında yapmak benim için olacak bir şey değil örneğin.

Keşke dediğiniz şeyler oldu mu?

Zaman zaman oldu elbette. Ama sonra gördüm ki keşke dediğim şey olmadığı için bambaşka, beklenmedik bir şey olmuş hayatımda. Hep söyledikleri gibi “her işte bir hayır vardır” cümlesine benziyor ama giderek böyle düşünmeye başladım.

Yoğun programınız içerisinde kendinize zaman ayırdığınızda, yapmaktan en çok keyif aldığınız şeyler neler?

Arkadaşlarımla dışarı çıkmak, sevdiğim dostlarımın sahne aldığı yerlere gidip eğlenmek, yemek yemek... Tek başımayken hep yeni projelerle uğraşırım. Bunun dışında tabii müzik dinlemek, film izlemek, kitap okumak.

Kürşat Başar sevecen ve gülümseyen hali dışında sinirlendiğinde ne yapar?

Epeyce suratsız olabilirim, söylenebilirim. Ama insanları incitmemeye çalışırım. Eğer istemeden öyle bir şey yaparsam da sonra çok üzülür ve durumu düzeltmeye çalışırım. Ama şimdilerde çok sinirlendiğimde biraz ara verip düşünüyorum ve zaman geçince bir çare bulmaya çalışıyorum.

Mail ortamında yazıları okunan ilk gazetecisiniz. Teknolojinin ülkemizde gelişiminin yaratıcılık üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sosyal medya yaratıcılığınızı besliyor mu sizce?

Teknoloji sonuç olarak size bağlı bir şey. İnsan boş konuşuyorsa cep telefonuyla da boş konuşur. Bilgiye ulaşmak, farklı görüşleri duymak isterseniz internet çok güzel bir ortam. Ama görüyorum ki çoğu insan bunlarla ilgilenmiyor ve olur olmaz birbiriyle kavga ediyor. Benim yaratıcılığımı nasıl besliyor derseniz, örneğin eskiden bir roman için araştırma yapacağımda kütüphanelere gitmek, sahaflardan kitap bulmak gerekiyordu. Şimdiyse internetten bunları rahatlıkla bulabiliyorum. Aynı şey tabii müzik çalışmalarımız için de geçerli.

Süper Kahraman olsaydınız nasıl biri olurdunuz?

Dünya adaletsizlikler ve haksızlıklarla dolu. Süper kahraman olsaydım çaresiz insanlar için bir şeyler yapmaya çalışırdım.


Röportaj: MAG
 

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>