>

RÖPORTAJ

"Türkiye`de Habercilik Giderek Yapılması Zorlaşan Bir Meslek"

Pazar günleri “Ekonomik Tarifler” adlı programı ile evlerinize konuk olan, güzel haberci, sunucu ve iletişim koçu Defne Sarısoy, kariyerini ve anneliğini anlattı.
 
   
 
 
     

Sizi tanıyabilir miyiz?

Bu soru beni en zorlayan soruların başında geliyor. Bugüne kadar yaptıklarımı mı, yapamadıklarımı mı yoksa ulaşmayı arzuladıklarımı mı, hangisinden başlamak gerektiğini kestiremediğimden, beni anlatma işini beni tanıyanlara bırakmayı tercih ediyorum.

Haberci kimliğiniz ile birlikte aynı zamanda bir annesiniz. İkisini bir arada yürütmenin zorlukları nelerdir?

Haberci kimliğimin yerini artık sunucu, iletişim koçu gibi kimlikler aldı. Bir süredir haberle ilgilenmiyorum. Pazar günleri yayınlanan “Ekonomik Tarifler”, mutfakta ünlü konuklarla söyleşi yaptığımız keyifli bir program. Televizyonculuğu artık eğlenmek için yapıyorum diyebilirim. Her zaman aktif olan iş yaşamım hala öyle. Tek farkı; zamanımı kendim ayarlıyor olmak. Çekimlerim, etkinlik sunumlarım, seminerlerim ve iletişim koçluğu yaptığım randevularımın tümü önceden belirleniyor ve aralarda bazı boşluklar olmasını istersem, programımı ona göre şekillendirebiliyorum. Genellikle oğlum Tibet’in okuldan eve geliş zamanlarını boş bırakmaya çalışıyorum. Günün yorgunluğunu beraber atmak ikimize de iyi geliyor. Ama yine de zaman zaman tüm programların üst üste geldiği, mecburen evden uzak kaldığım günler oluyor.

Yıllarca ekranda haberleri sizden aldık. Şimdi tecrübelerinizi çok farklı alanlarda paylaşıyorsunuz. Bize biraz projelerinizi anlatabilir misiniz?

Habercilik yaptığım yıllarda da konferans ve kongrelerde sunucu ve moderatör olarak arada sırada yer alıyordum. Ama haftanın beş günü canlı yayında olmak, başka bir işe zaman bırakmıyordu. Şimdi zaman konusunda daha esnek olduğum için etkinlik sunuculuğu benim kariyerimde daha ön planda duruyor. Bunun yanı sıra güçlü iletişimin nasıl kurulması gerektiğini ve kişisel gelişimin etkin iletişimle bağlantısını anlattığım “Hayatla İletişim” seminerlerim var. Ayrıca iletişim becerilerini geliştirmek isteyen, topluluk önünde konuşma yapma, kamera karşısında röportaj verme gibi ihtiyaçlar konusunda yardım almak isteyen üst düzey yöneticilerle veya küçük gruplarla özel eğitimler yapıyorum. Zaman zaman da aldığım davetler üzerine konferanslar verip söyleşilere katılıyorum.

Canlı yayın sırasında başınıza gelen en ilginç olay nedir?

Bir keresinde teröristler yerine turistler kelimesini yanlışlıkla söylemiştim. Turistlerin hain pusu kurup güvenlik güçlerine saldırdığı garip bir haber çıkmıştı ortaya.

Türkiye’de İnsanların kendilerini ifade etme yöntemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de ne yazık ki kendimizi çok iyi ifade edemiyoruz. Özellikle duygularımızı anlatmakta çok zorlanıyoruz ve kelime dağarcığımız da çok kısıtlı. Bu yüzden pek çok duygu ve durumu aynı kelimelerle ifade ettiğimiz sığ bir iletişim biçimimiz var. Sürekli yanlış anlaşılmalardan, iletişimsizlikten yakınıp durmamıza şaşırmamak gerek. Karşımızdaki insanlara farkımızı ancak konuşarak anlatabilecekken, bu fırsatı kaçırıp niye bir türlü isteklerimize kavuşamadığımızı sorguluyoruz. Günümüzde kendini iyi ifade edemeyen insanların başarıya ulaşması pek kolay görünmüyor.

Sizce bir birimizle düzgün iletişebiliyor muyuz?

Etkin iletişim kurabilmek için ses tonunu iyi ayarlamak, düzgün ifadeler kullanmak kadar, konuştuğumuz konuları da çeşitlendirmek gerekiyor. Ne yazık ki günümüzde sığ bilgilerle dolu popüler kültür öğeleri bütün ilgimizi bu yöne çekiyor. Doğru dürüst kitap okumayan kitleler, ne zengin bir hayal gücüne, ne kendini farklı biçimde ifade edebilme potansiyeline sahip olduğundan, konuştuğumuz konular da maalesef hep yüzeysel ve karşımızdakini bilgilendirmekten uzak oluyor.

Eğitmen olmaya ne zaman karar verdiniz?

Eğitmen olmayı hedeflememiştim aslında. Konum iletişim olduğu için, zaman zaman bu konuda bir şeyler anlatmam istendi ve zamanla baktım ki öğrendiklerimi öğretme zamanım gelmiş. Farklı eğitim kurumlarından gelen teklifleri kabul ettiğimde, yoğun iş hayatım içinde bazen zorlayıcı oluyordu. Ama baktım ki; ufak yardımlar bazı kişilerin hayatında önemli değişimler yaratıyor, bu konuda ilerlemem gerektiğine o zaman karar verdim.

Defne Sarısoy’u başarıya ulaştıran dönüm noktaları var mıdır? Varsa nelerdir?

Habercilik mesleğine girişim aslında hayatımın en önemli dönüm noktasını oluşturuyor. Birçok şey hiç beklemediğim şekilde gelişmişti. Sonrasında ise farklı zamanlarda çeşitli görevler ve deneyimler peş peşe geldi.

Haberciliğin Türkiye’de gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Habercilik Türkiye’de yapılması giderek zorlaşan bir meslek. Çünkü istemeden de olsa, taraf tutmak durumunda kaldığımız bir dönemdeyiz. Haberciliğin en önemli unsuru olan objektif olma ve tarafsız kalma ilkesinden giderek daha fazla ödün verildiğini görüyorum.

Sizce sosyal medya mecralarının aktif kullanışı ifade etme yeteneklerini sınırlandırıyor mu?

Sosyal medyada da kendini çok güzel ifade eden kişiler var. Fikirlerini veya yaptıkları işi çok güzel anlatıyor ve bu şekilde pek çok takipçi de kazanıyorlar. Ama kitleler daha çok izlemeyi seviyor. Bu da giderek kişileri pasifize ediyor. Duygu ve düşüncelerini “beğen” veya “ paylaş” ibaresini devreye sokarak ortaya koymayı seçiyorlar. Konuşma becerilerimizin gittikçe gerilediğini söylemek yanlış olmaz.

Oğlunuzla en çok yapmaktan hoşlandığınız şeyler nelerdir?

Oğlumla seyahat etmeyi seviyorum. Yeni yerler görmek ve farklı deneyimleri birlikte yaşamak çok besleyici oluyor. Anne-oğul ilişkisine daha bir derinlik katıyor. Şehir dışına gidemediğimiz zamanlarda da arabayla turlar, sohbet ederiz.

Oğlunuzla iletişim kurarken nelere öncelik veriyorsunuz?


Oğlumla iletişim kurarken açık olmaya gayret ediyorum. Onunla ilgili konuları olduğu gibi kendisine aktarıyorum. Arkasından birileri bir şey çeviriyormuş hissinde olmasını istemiyorum. Hayatla kurduğu ilişkide klişelerden çok; kendi doğrularını bulması için telkinlerde bulunuyorum.

Bir süper kahraman olsaydınız nasıl biri olurdunuz?


Bir süper kahraman olsaydım, anne-babasız ve sevgisiz büyüyen çocuklara, yardıma muhtaç insanlara ve kimsesiz yaşlılara yardım etmeye çalışan biri olurdum. İnsanlara, hayvanlara ve bitkilere aynı saygıyla yaklaşılan, duyarlı ve barışçı bir dünya düzeni kurmak için kötülüklerle savaşmaktan çekinmeyen biri olurdum.

Ankara’nın sizdeki yerini okurlarımızla paylaşır mısınız? Geldiğinizde özellikle gitmeden dönmem dediğiniz yerler var mı?

Ankara, çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği ilk yuvam. Bütün öğrenim hayatım orada geçti. Ailemle anılarımın çoğu Ankara’ya ait. Yaşadığım evler, dolaştığım sokaklar, tanıdığım insanlar Ankara’da çok daha anlamlıydı. Dostlukların hızla tüketilmediği, arkadaşların birbirini kolladığı ve aile gezmelerinin zarafetle yaşandığı olağanüstü zamanlar geçirdim. Hala da en iyi dostlarımın bir kısmı Ankara’da yaşıyor. Şimdilerde benim yaşadığım Ankara çok değişti. Artık yabancı olduğum bir şehri görüyorum. Eskiyi yaşatan Ankara Kalesi hala görmek istediğim yerlerin başında geliyor.

Röportaj: MAG


 

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>