>

KÖŞE YAZILARI | ÇİSEM SOYLU

Bir Kadının Erkekleşmesi, Olsa Olsa Kendine Yapacağı Bir Zulümdür…

Eşit değiliz, olamayız… (Çisem Soylu)
 
   
 
 
     

Dilden dile pelesenk olmuş bir cümle yıllardır gelir olur olmadık her ortamda kulağımıza; kadın ve erkek eşittir. Evet, eşit olmalı ama hak ve hukuk açısından, aksi takdirde eşit değiliz, olamayız…

Kadın neden yaratıldı? Hayır hayır, kaburga kemiği muhabbetine girmeyeceğim, farklı bir şeyden bahsediyorum ben! Kadın sarabilsin, kucak açabilsin, göğsünde uyutabilsin diye yaratıldı zira erkeğin güçlü durmak zorunluluğunu göz önünde bulundurursak gerekiyordu da…

Olaylar karşısında her iki cinsin aynı tepkiyi vermesi, aynı ölçüde yara almasını nasıl bekliyorlar anlamıyorum? Benim direncimle bir erkeğinki aynı mı? Evet, ben güçlü bir kadınım, evet şu ana kadar yaşadığım ne varsa mücadele ettim, arada yenik düşsem de kazandığım çok zaman oldu. Yorulmadım mı? Yoruldum. Çünkü o zamanlarda yaslanabileceğim biri yoktu. Bırakın güçlü kadın ayaklarını, hepimiz isteriz zorda kaldığımızda en arabesk tabiriyle elimizden, kolumuzdan tutabilecek bir adamı. Yokluğundan alışıyoruz mücadele etmeye, başka şeyden değil.

Zaman geçti erkekleştik, her işi kendi başımıza hallediyoruz ya, buyurun sonuç ortada; yalnızız. Şimdi birçoğumuzalışılmış yalnızlıklarımızla mutlu zannediyoruz kendimizi, eğlenceli bir arkadaş çevremiz, hareketli bir sosyal hayatımız, renkler içinde kaybolmuşuz baksanıza. Oysa bu renk karmaşası midemi bulandırıyor bazen benim, olabilecek en göz alıcı renkleri içeren bir spirale bakar gibi hissediyorum kendimi, ucu bucağı yok bunun. Oysa biraz daha yumuşak olsa renkler, biraz daha az yorsa…

Ev-iş-sosyal hayat üçgeninde parçalanıyoruz. Ayağımızda topuklu pabuçlarla oradan oraya koşuşturur haldeyiz sürekli ama kadın olmak topukların üzerinde yürüyebilmek değil! Topukların hissedilen tek etkisi görüntüde dik duran kalçalar ve günün sonunda üzerine basılamayacak kıvama gelmiş ayaklar. Oysa dışarıdan o dik yürüyüşümüze aldananlar bizi daima dimdik duruyoruz zannederler, topuğun ötesinde.



Sabahları uyandığımda hemen çıkmıyorum yataktan, bir kedi modum var ki uyku anlarında gelen, vazgeçmem mümkün değil. Bedenim çarşaftan ayrılana kadar en az dört farklı pozisyonda birkaç dakika daha uyuyup, arada rüya görüp saatlerdir uyuyor izlenimi yaratmayı seviyorum kendime. Bir anlamda kendimi kandırmak olsa da masumiyet çerçevesinde olduğundan çok rahatsız etmiyor.

Şimdilerde kaç kadın uyandığında öpüyor yanındaki adamı? Kaç kadın hızlıca bir kahvaltı hazırlayıp yolcu ediyor eşini? Evet, büyük bir çoğunluk çalışıyor, biliyorum. Engel mi? Hayatımız yalnızca bahanelerden ibaret. Bahanelerse bizi kadınlığımızdan uzaklaştıran asıl etken. Feminizm; kadın haklarını savunmak demek, kadın ve erkeği ayrıştıran bir üstünlük kavgası değil!

Sabah yüzüne bile bakmadan bir sigara yaktığınız, akşam yorgunluk bahanesiyle erkenden uyuduğunuz, arkadaşlarıyla vakit geçirdiği için hayatı zindan ettiğiniz, eve geldiğinde nadiren de olsa anahtarını kullanmasına izin vermeden kapıyı açıp “hoş geldin” demediğiniz adam bir zamanlar bin bir heyecanla buluştuğunuz, hazırlanırken saatlerce ayna karşısından ayrılmadığınız, birlikte daha çok zaman geçirmek için bir hayatınızda ne varsa vazgeçtiğiniz adam, şimdi değişen ne?

Yarın sabah uyandığınızda yalnız değilseniz, en azından bir günaydın öpücüğünü hak eden biri vardır yanınızda, çok görmeyin. Lütfetmek değil paylaşmaktır aşk…

Çisem SOYLU

soylu.cisem@gmail.com

www.twitter.com/cisemsoylu


ÇİSEM SOYLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>