>

KÖŞE YAZILARI | GÜLAY KOÇ

Stil İkonu Daisy

Afroamerikalılar’a özgü müzik eşliğinde çarliston dansını başarıyla icra eden Flapperler dönemi kimi etkisi altına almaz ki? (Gülay Koç)
 
   
 
 
     

Enflasyonun arttığı, üretimin düştüğü bir dönem. Savaştan henüz çıkmış, baskılardan arınmış bir toplum. Medya araçlarının çoğalmasıyla birlikte dozu bir hayli artan eğlenceler, çılgın partiler, püsküllü elbiseler, kısacık saçlar ve cazın karşı konulamaz cazibesi... 1920’li yılların başlangıcında, yani ABD henüz Büyük Buhran’ın etkisi altına girmemişken temelleri atılan yeni bir yaşam biçimi. Bu sıra dışı, her bakımdan şaşaalı ve lüksün ön planda tutulduğu Caz Çağı, yoksa kendisini doğuya ait hissedemeyen bir grup insanın ortak hisleriyle fitilini ateşlediği kocaman bir bomba mıydı?



“New York, 1922. Şehrin temposu değişmişti. Binalar daha yüksek, partiler daha büyük, ahlak kuralları daha gevşek ve içki daha ucuzdu. Huzursuzluk yaklaştı… ”


Afroamerikalılar’a özgü müzik eşliğinde çarliston dansını başarıyla icra eden Flapperler dönemi kimi etkisi altına almaz ki? Baz Luhrmann’ın youmuyla bir kez daha beyazperdeye aktarılan Muhteşem Gastby’nin karaketerlerini derinlemesine anlatmayacağım zira beni ilgilendiren filmin 1920’li yılların modasını gündeme getirişi. İnci takılar, portföyler, ışıl ışıl parlayan elmaslarla bezeli Art Deco mücevherler. Çok katlı malikaneler, sayısız uşaklar, klasik otomobiller...



Kısa kollu bluzların iri incilerle kombinlendiği, kısacık saçların üzerine pırıltılı taçların takıldığı bir dönem bu. Nefes almayı zorlayan daracık korselerin fırlatıldığı, etek boylarının yerleri süpürdüğü Viktorya tarzı elbiselerin kısacık eteklere, her bakımdan “rahat” kıyafetlere dönüştüğü bir dönem. Bu öyle bir dönem ki bir yandan Amerikan rüyasının çöküşünü haber veriyor. Bir yanda da moda dünyasına kadınların yön verdiğini... Ya erkekler? Onlar ise üzerlerindeki jilet gibi takım elbiselerle her daim şık ve rahatlar. Her gece bir partiye katılıp yeni aşk maceralarının izini sürecek kadar...

Çok havalı görünüyorsun. Her zaman çok havalı görünüyorsun.

Filmin kostüm tasarımcısı Catherine Martin. Elbiseler, Prada imzalı. Martin, “F. Scott Fitzgerald hakkında çok fazla edebi araştırma yaptık. Onun dünyasını, ortamını ve hayatını inceledik. Ayrıca, o dönemin dünyasının görsel içeriğini üzerine de çok kapsamlı bir tarih araştırması yaptık. Metropolitan Sanat Müzesi’nin büyük kütüphanesini de ziyaret ettik. Orada çok kapsamlı bir kostüm kütüphanesi ve arşivi bulunuyor. Bunun yanı sıra, New York ve çevresindeki semtler üzerine de bol miktarda bilgi edindik” diyor. Sonuçta Martin, erkeklerin kostümlerinde 1920’lerin başındaki dönemden yararlanmış. Kadınlar için de bedensel farkındalığın çok daha fazla olduğu 20’lerin sonlarından...



Ancak hiçbir detay Gatsby’nin pembe takım elbisesi kadar çarpıcı değil. İnanılmaz tarz ve Gatsby’nin umutsuzca ait olmak istediği o şatafatlı dünya için olağan dışı. Brooks Brother ile çalışan Martin için 2000’den fazla giysi temin edilmiş. Bunlar arasında 200 smokin ve gündüz kıyafetleri de bulunuyor. “Bir kostümün görevi budur. Oyuncu dönüşendir. Oyuncu, senaryoyla ve yönetmenle birlikte gerçekte hikayeyi yapan kişidir ve kostüm de bu süreci desteklemek için vardır” diyor Martin.

Miuccia Prada ise parti sahneleri için arka plandaki elbiselerin 40’ını tasarlamış. Yanı sıra, Daisy’nin Gatsby’nin partilerinden birine ilk ve son kez giderken giydiği şamdan elbiseyi ve kürkü... Bu, filmin doruk noktalarından biri çünkü Daisy’nin kıyafeti Tiffany’den inci ve pırlanta saç bandı ve tüm film boyunca taktığı alyansla tamamlanıyor.



Burada özellikle saç bandından bahsetmek istiyorum. Yani, The Savoy Headpiece’den. Tiffany tasarımcıları bu parçayı Amerikan yerlilerinin kullandığı başlıklardan esinlenerek ve arşivlerdeki pek çok taslağı inceleyerek yeniden yorumlamışlar. Platin üstüne pırlantalar ve tatlısu incilerini döşeyerek oluşturdukları saç bandı muhteşem görünüyor. Yine Tiffany arşivlerindeki bir taslaktan hareketle tasarlanan el süsü ise Daisy’ye adanmış. İnce el işçiliği ve incilerin süslediği papatya motifli bileklik dönemin ikonlarından.

Filmin kıyafetleri ve mücevherleri kadar müzikleri de etkileyici ancak ben Beyonce’nin Back to Black yorumunu beğenmedim. Nerede Amy Winehouse dedirtiyor insana. Jay Z’e ise söylenecek söz yok.

Keyifli seyirler!


GÜLAY KOÇ
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>