>

KÖŞE YAZILARI | NİLHAN FİDAN

Seyir Halindeyim, Işıklarda Haber Veririm

Dikkat dikkat. İstanbul ülkesinde seyir halindeyim, ilk kavşakta görüşelim… (Nilhan Fidan)
 
   
 
 
     

İstanbul'da ikamet edip buradaki müşterilere danışmanlık hizmeti vermek mi, yoksa şehir dışı ya da uluslararası müşteriler mi deseniz... Kesinlikle şehir içini tercih etmem.

İstanbul demek nerden baksan tek yön iki hatta üç saati bulabilen sürelerde araba kullanmak demek. Herkes buna o kadar alışmış ki, sadece satış temsilcileri değil müşteri peşinde koşturan ve şirketi araba tahsis etmiş herkes otoyollarda deli gibi hız yapmakta. İlaç şirketlerinin araba kazaları sebebiyle devam eden davalarını düşünüyorum da, akşam saat dörde doğru Gebze’de toplantısı biten çalışanının akşam beşte Yenikapı’da başlayacak bir toplantıya da yetişebileceğini düşünen yöneticilerin bu sıkışıklığın olası faturalarından haberi var mı acaba? Hayır, biz öyle hop hop trenden metroya inip binip yarım saatte şehrin bir ucundan diğerine varabilen bir ülke de değiliz ki! Üstelik bir şehrin bir ucuyla diğerinin arası kaç kilometre haberiniz var mı sizin? 50-60 km bazı minik Avrupa ülkelerinin toplam genişliği nerdeyse. Bizde şehrin bir yakasıyla diğerinin iklimi bile farklı. Semt semt hava durumu raporları boşuna yapılmıyor…

Trafikte tele-konferans mı dersin, köprüyü geçerken gazete okuyanlar mı dersin... Kadınların dikiz aynasında makyaj yapmalarına kızmanın alemi yok, bu trafikte hele otomatik vitesse yapmaması saçma olur. Alelacele giyinip trafiğe kalmadan gidiyim, toplantıya geç kalmayayım telaşı yok mu... Adamı hasta eder. Ben oje bile sürdüm E-5 trafiğinde, düşünün yani. İyi halt ettin diyebilirsiniz, haklısınız ama bir insanın pestili çıkmış halde kendini yatağa atıp dişini bile fırçalamaya üşenmesi nasıldır bilir misiniz… Ve sadece altı saat sonra alarmla uyanıp aynı kaosa çıkması arasında ne ağzına bir lokma ekmek ne bir yudum çay alabiliyorsa bu insandan daha ne beklersiniz ki.

İşin komik tarafı ben size bu satırları metroyla müşteri toplantısına giderken yazıyorum. Hatta metrodan indikten beş dakika sonra mesaj geliyor; “Müşteri çağırmış, bugün Ankara’ya gidebiliriz”. Yarım saat içinde tekrar metroyla Mecidiyeköy’e, oradan da taksiyle havaalanına giderek 13:00 uçağıyla Ankara’ya uçup saat 15:00’teki toplantıya yetişiyoruz.

Ertesi gün öğle arasında yemek yemeden Tuzla’daki bir toplantı için yola çıkıyorum. Ne yapabilirim ki başka… Şişli’den bir saatte gidebileceğimin garantisi yok, iki saat pay koymak şart.

Nefes nefese bir şehir bu. Şehir değil ülke hatta. Alıp başımı o özendiğim yavaş şehirlere gitsem bile iyi gelir mi bana oralar… Ya da ben oralara nasıl gelirim acaba… Yıllar önce İzmir’de motor Pasaport’a yanaşırken bile “bu insanlar neden bu kadar ağır” diyip sıkılan biri değil miyim ben de. İnsan hıza da yavaşa da alışıyor alışmasına da en başta hem ben hem de şehir eşrafı sıkıntı çeker mutlaka.

Nilhan Fidan


NİLHAN FİDAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>