>

YAŞAM KOÇU

Kadının düşmanı kim?

Kariyer yapan kadınlar neden yönetim merdivenlerini koşar adım çıkamıyor? Neden çoğunun soluğu yarı yolda kesiliyor? Neden tepe noktalarda çok az kadın var? Kadının ilerlemesini engelleyen ne?
 
   
 
 
     
Koç Üniversitesi Psikoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeynep Aycan, yıllar önce bu soruların yanıtını bulmak üzere yola çıkmış. Derken, sorular soruları doğurmuş, bir araştırmanın bulguları başka bir araştırmanın kapısını aralamış. Aycan, kadınların kariyer yaparken yaşadıkları güçlükleri irdeleyen beş ayrı araştırmaya imza atmış böylece. Kadınların iş yaşamındaki konumlarını irdeleyen araştırmaları yurtdışında da ses getirmiş. Halen onun liderliğinde, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 10 ülkede 2 bin 500 kişiyi kapsayan Kültürlerarası İş Aile Dengesi adlı bir araştırma yürütülüyor. Mayıs ayında Chicago'da yapılan Endüstri ve Örgüt Kongresi'nde sunulan bu proje büyük bir ilgi görmüş. Endüstri psikoloğu olan Aycan, "Bu çalışmamızı kitaplaştıracağız, şu an bizimle kontrat imzalamak isteyen uluslararası yayıncılar var," diyor.

Kadınlara engeli koyan kim?

Söz konusu araştırmada, kadınların kariyer basamaklarında tökezlemesinde ya da hızla çıkarak tepeye ulaşmasında kültürlerin etkisinin ne olduğu irdelenecek; kültürlerarası farklar karşılaştırılacak; iş ve aile dengesini etkileyen faktörler belirlenecek. ABD, Kanada, İspanya, Hindistan, Tayvan, Türkiye, Ukrayna, Endonezya, Avusturalya ve İsrail'de yapılan bu araştırmada finans, eğitim, sağlık ve üretim sektöründe çalışan kadınlar ve erkeklerle derinlemesine mülakatlar yapılacak. Büyük bir maddi kaynak gerektiren bu projeye yurtdışındaki bilim kuruluşlarının yanı sıra Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) da sponsor olmuş.

Halen bir yandan uluslararası bu projeyi yürüten Aycan, bir yandan da Türkiye'yi kapsayan yeni bir araştırmaya adım atmış. Yakında Üç Boyutlu Cam Tavan adını verdiği araştırma için kadın ve erkek tepe yöneticileriyle görüşmeye başlayacak. Bu araştırmanın amacı ise kadınların tepelere çıkmasını kimin engellediğini bulmak. Kadın çeşitli bahanelerin arkasına mı saklanıyor, yoksa engelleri koyan kendisi mi?

Tepedeki yönetici kadınlardan çok şaşırtıcı itiraflar duyduğunu söylüyor Aycan. "Eğer ortada bir yol ayrımı varsa kadın aileyi seçiyor. 'Ailem zarar görecekse işimi bırakabilirim,' diyebiliyor. Ailesindeki denge- düzen bozulmasın istiyor. Herkes memnun olduğu, kimse zarar görmediği sürece kadın kariyere değer veriyor. Kadınlarda hep başkalarını memnun etme, hep onaylanma çabası var."

Kadınlar kariyere meraklı mı?

Aycan'ın Üç Boyutlu Cam Tavan adlı araştırmaya başlamasının nedenleri ise şöyle: "Şirketlerde tepe noktalarda kaç kadın var, diye sorulduğunda kafa hesabı yapılıyor. Acaba kaç kadın oraya gelmek istediği halde elenmiş? Acaba kadınlar oraya gelmek istemişler mi? Bir bankanın kadın şube müdürüne, daha yükselmek arzusunda olup olmadığını sorduğumda, 'Değilim,' diyor. Neden? Çünkü bunun için bir kere yeterli olduğunu hissetmiyor. Burda bir özgüven eksikliği var. İkincisi kendi istese bile kurumun engel olacağını düşünüyor. Oysa tepe noktasındaki kimi kadınlar, 'Hiç engelle karşılaşmadım, çalışan yapar,' diyor. Sonra kadın sıralıyor: 'Bu benim hayatımda çok büyük bir fedakârlık, çok büyük bir değişiklik gerektirecek, çok uzun süre çalışmak, uzun süreli seyahatlere çıkmak zorunda kalacağım. Bunu istemiyorum.' Kadınlar da belki kariyer hedefleri konusunda çok istekli ve iddialı değiller. Kimi 'Bunun gerektirdiği bedelleri ödemeye razı değilim,' diyor. Kimi ailesine karşı kendini sorumlu hissediyor, ya da bu oyunun kurallarını oynamak istemiyor. 'Buraya gelmek için yapmam gereken politikaları yapmak istemiyorum' diyenler de var. Kadın, çok politik davranmayı, çok rekabetçi olmayı, kendini hep tartmak zorunda olmayı kendi kadınlık durumuna yakıştıramıyor. Yurtdışında yapılan çalışmalarda da kendini çok ön planda tutan kadınların toplumda aslında çok da arzulanmayan kadınlar olduğu görülüyor. Rol ayrımında aile öne çıkıyor."

Kadınların yükselemeyişlerini genellikle dış faktörlere bağladıklarını, oysa kendilerinin de bunda payı olduğunu, bu yüzden artık kendileriyle yüzleşme zamanının geldiğini söylüyor Aycan. Peki, yüzleştiklerinde ne değişecek, o zaman toplumun, kurumlardaki kadın-erkek otoritelerin kadına bakış açısı mı farklılaşacak, o zaman kadınlar ödün vermek zorunda kalmayacaklar mı, tepelere çıkmak yine büyük bir rekabetçiliği, çok büyük bir hırsı, başkasının tepesine basmayı, joker maskesi takmayı gerektirmeyecek mi? Devrim mi olacak? Aycan'a göre amaç mevcut sistemi değiştirmek olmalı, o zaman sistem içinde daha çok var olabilecek kadın. "Sistemi değiştirmenin ön koşulu da sistemin içine girmek. 'Gir, nasıl girersen gir,' diyeceğim neredeyse. Ama şunu unutma: Tepeye geldikten sonra altında çalışan kadınlara, 'Ben ne kadar zorluklarla geldim bu noktaya' deme, sistemi değiştirmeye çalışabilirsin. Dengeli bir ortam sağla, uzun saatler çalışmak zorunda kalınmasın. Sistemi içerden çökert! Eğer sana fırsat tanınmasını beklersen bu olacak bir şey değil. Kadınlara soruyorum; bir kere cinsiyet rollerini neden bu kadar benimsedin? Yani niye anneliği, eşliği neden bu kadar önemsiyorsun, neden tek başına bu kadar çok sorumluluk alıyorsun? Bir kere bunun sorgulanması lazım."

Aycan, Üç Boyutlu Cam Tavan araştırmasının sonuçları açıklandığında büyük bir tartışma başlayacağını söylüyor. "Çünkü artık kadınların kendileriyle hesaplaşma ve büyük bir dönüşümü başlatma zamanı geldi!"

Kadınların kendilerine koyduğu engeller

• Cinsiyet rollerine ilişkin tutumlar
• Toplumsal değerleri sorgulamadan içselleştirmek
• İş-aile çatışması ve suçluluk duygusuyla başa çıkamamak
• Özgüven eksikliği, kararsızlık, ne istediğini bilememek
• Kendini geliştirme ve koşullarını değiştirme isteği, inancı veya imkanı olmamak
• Sistemin değiştirilemeyeceğine duyulan inanç
• Sistemi destekleme zorunluluğunu hissetmek
• Kariyerde yükselmeyi tercih etmemek/kariyer yönelimli olmamak
• Kariyerde yükselmenin zorluklarını göze almamak

Erkek yönetici engelleri

Kadınların kariyer koşusunda karşılarına çeşitli engeller çıkartan erkek yöneticileri de 'sorguya' çekmiş Doç. Dr. Aycan. Erkeklerin, kadın çalışanlara bakışına ilişkin yorumlarından bir derleme sunuyoruz:

"Şirketlerin tepesindeki kimi erkek yöneticiler, 'Neden kadınları geliştirme programlarınız yok,' diye sorulduğunda, 'Çünkü bunu ben kadın çalışanlarıma yaparsam erkek çalışanlarıma tarafsız davranmış olamam,' yanıtını veriyorlar. Bu görüşteki erkek yöneticilere göre kadın ve erkek arasında zaten bir fark yok, desteklenmeyi gerektirecek bir durum da yok o zaman. Onlara göre önemli olan kararlılık, çok çalışma gibi faktörler. Oysa biliyoruz ki kadın ve erkeğin kariyer gelişiminde aldıkları eğitimler çok önemli. Diyelim ki erkek yönetici bir çalışanını bir süre kalması için yurtdışına yollayacak. 'Bunu ben kadın çalışanıma yapamam. Anne, ailesi var,' diyor. İyi niyetli, ama bilinçaltında 'Ahmet gitse daha iyi olur' diye düşünüyor. Bir pozisyona getirecek ise kadının orada çok yıpranacağını varsayıyor, ama kadına ne düşündüğünü sormuyor bile. Kimi erkek yöneticinin ise ya kadınların kapasitesi hakkında bilgisi yok ya da önyargılı. 'Ben buna bu görevi veririm, ama bir süre sonra cayar,' diye düşünüyor.

Erkek yöneticiler eğer kadınları yönetici pozisyonuna getirecek olurlarsa beraber çalışmak zorunda kalacaklar. Bu noktada baktığımız zaman, old boys network (eski çocuklar şebekesi) denilen şey vardır; onlarda her şey caizdir. Erkek yöneticiler hep birlikte gece kulüplerine, barlara gider, futbol oynarlar. Kadın yönetici, aralarına katılırsa bu iletişim ağının içine giremeyecek, şakalar yapamayacaklar.

Kimi erkek yönetici gücü elde tutma isteğiyle kadın yöneticileri istemiyor. Çünkü erkekler gücü paylaşmayı sevmiyor.

Çalışan erkek de suçluluk duyuyor

Doç. Dr. Zeynep Aycan, şirketlere yönelik bir eğitim programı başlatmış: İş ve Aile Hayatını Dengeleme...

Bu eğitimi ağırlıklı olarak erkeklerin aldığını söylüyor. Talep ise şirketlerin İnsan Kaynakları birimlerinden gelmiş. Verdiği bu eğitim programına daha çok erkek çalışanların katıldığını belirterek, gözlemlerini şöyle aktarıyor:

"Çok uzun çalışma saatleri, çok yoğun çalışma temposu içinde hem kadın hem erkek çalışanlar iş ile aile hayatlarını nasıl dengeleyeceklerini bilemiyorlar. İnsan Kaynakları da çalışanlarının psikolojik sıkıntıları olduğunu hissedip, böyle bir eğitime ihtiyaç duyduklarını fark ediyorlar. İş-aile dengesini kurmakta erkekler de en az kadınlar kadar zorlanıyorlar. Çünkü erkekler de artık rollerini sorgulamaya başladılar. Kendileri de artık sorumluluk hissediyorlar. Kendi babaları gibi olmak istemiyorlar; daha ilgili bir eş olmak istiyorlar. Kadınların da talepleri değişti, eskiden kadın talep etmezdi. Artık, 'Benimle ilgilen, bana zaman ayır, benimle ortak aktiviteler yap' diyorlar.

Erkekler nasıl iyi bir baba, nasıl iyi bir eş olurum sorusunu soruyorlar, ama önlerinde örnek alabilecekleri bir model yok.

Kadınlar bu tür konuları iş yerinde konuşabilirler, ama erkekler konuşamıyorlar. Talebi nasıl karşılayacaklar? Onlar da işe gitmekten, ailesine zaman ayıramamaktan dolayı kadınlar kadar suçluluk duyuyorlar. Bu iki nedenle çok iyi haber: Erkekler de daha fazla katılmak istiyorlar aile hayatına, o zaman bu kadınları rahatlatacak bir şey. Kadınlar, erkekler değişmeye çok hazır.
İşte önünüzde fırsat, hazır almaya vermeye istekli taraf var, delege edeceksiniz. Kadınların bir özelliği de maalesef çok mükemmeliyetçi olmaları ve delege edemiyor, alanını koruyorlar. Kraliçe arı gibi her şey ondan sorulsun istiyorlar."

Kadın yönetici engelleri

Yapılan araştırmalarda kadınların, kadın yöneticilerle çalışmak istemedikleri ortaya çıkmış. Doç. Dr. Zeynep Aycan, kadın yöneticilerin kimi zaman altındaki kadın elemanları yeterince desteklemediği görüşünde:

"En sık rastlanan yaklaşım: 'Ben yaptım, sen de yapabilirsin', 'Ben seni niye destekleyeyim?' Kadın yönetici kendini referans alıyor, 'Bana kimse destek olmadı,' diyor. Tamamen psikolojik süreçler bunlar. (Kimse bunu açıktan söylemez, bir yandan da tıpkı anne-kız, kayınvalide-gelin çatışması gibi) Veya daha olumlu yorumuna bakarsak, 'Ben hiç ayrımcılık yaşamadım ki'. 'Kraliçe Arı' sendromu dediğimiz bir sendrom var: Biliyorsunuz kraliçe arı tektir, uluslararası bir şirketin tepesinde tek kadın yönetici olmak, o tekliği korumak çok önemli.

Kadın yönetici, özel hayatını işine yansıtıyor, erkekler erkeklerle belirli alanlarda rekabet ederler. Kadınlar çok boyutlu karşılaştırıyorlar kendilerini. Kadın yönetici becerisi, zekâsı konusunda çok güveniyor kendisine, ama bekarsa ya da çocuğu yoksa ve altında çalışanın çok mutlu bir evliliği varsa ona 'takabiliyor'. ."

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>