>

KÖŞE YAZILARI | ÖZCAN KANDEMİR

Acınası bir aşk

"Bu ilişki halka arz edildiğine göre, bizimde bu konuda fikrimizi söylememizin çok doğal olduğunu düşünerek..."
 
   
 
 
     

Günlerdir müzik piyasası yeni bir aşkla çalkalanıyor. Erol Köse-Gülşen aşkı gündeme bomba gibi düştü. Yapımcısı ve prodüktörü Erol köse ile yasak bir ilişki yaşayan Gülşen, Erol Köse’yi köşeye sıkıştırıp “ bana olan aşkını canlı yayında itiraf et yoksa seni terk ederim!...” diyince Erol Köse de televizyona çıkıp Gülşen’e olan aşkını itiraf ediverdi. İtiraf etmekle kalmayıp Türk halkının desteğini istedi. Yani bizlere “Ben evliyim, gelinlik çağında kızım var, ben yasak bir ilişki yaşıyorum siz lütfen bize destek verin”dedi. İnsan bu tutum karşısında ne diyeceğini bilemiyor. Gülsün mü? Ağlasın mı? Kınasın mı? Acısın mı?..Bu kez “acınası bir aşk” gündemde bana göre... Üstelik halkın desteği ile sürecek güdümlü bir aşk!..


Erkekler neden bu kadar zayıf olur bilinmez. Evlerinde biraz huzursuzluk başlasa hemen soluğu ikinci kadının kolları arasında alırlar.
Belli bir süre sonra heyecanını kaybeden evliliklerde, bu duruma katlanan hep kadındır. Evliliği götürmeye çalışan, eksilen ilginin, sevginin, aşkın yerine, dostluğu, arkadaşlığı koyan ve evlilik düzeni korumak için fedakarlık yapan hep kadındır.
Erkekler belli bir süre sonra, kendilerine yeni heyecanlar, yeni aşklar aramaya başlar. Gerekçeleri de açıktır “İlişkimiz eskisi gibi değil, heyecanını yitirdi.” Oysa aynı gerekçe kadın için de vardır ama kadın hemen kendini bir başka erkeğin kollarına atmaz. “Evliğimi nasıl kurtarırım!” telaşına ve çabasına girer. ( hatta, bazı kadınlar, erkeğin kaçamaklarına göz yumar) erkekse hemen bir başka kadının kollarının arasında arar mutluluğu. Yeni kadına ayıracağı zamanı ve onu elde etmek için ettiği iltifatların yarısını, evliliğini kurtarmak için karısına harcasa, evliliklerin inanın yüzde 80’ni kurtulur ama erkekler bu çabayı “vefakar” eşlerine değil, “çıkarcı” aşklarına harcamayı yeğler. Nedeni de “güçlü” olmaları değil “güçsüz” olmalarından kaynaklanır.


İşte Erol Köse; On altı yıllık evliliğinde aksaklıklar başlayınca, bu evliliği noktalamadan, yapımcısı ve prodüktörlüğünü yaptığı şarkıcı Gülşen’le ilişkiye girmekte bir sakınca görmüyor, bu yetmediği gibi, aşkını şarkıcısı Gülşen’e ispat etmek için, televizyonlara çıkıp canlı yayında Gülşen’i sevdiğini söylüyor.
Bütün bunları yaparken, Erol Köse; genç kızının duygularını hiç mi düşünmedi? On altı yıllık eşinin gururunu ayaklar altına alırken yüreği hiç mi sızlamadı? Ondan bunu yapmasını isteyen sevgilisinin nasıl bir vicdanı olduğunu hiç mi hesaba katmadı?. Bir kadını gururlandırırken, on altı yıllık eşini nasıl böyle bir duruma soktuğunun hesabını hiç mi yapmadı? Üstelik yasak bir aşk yaşarken nasıl oluyor da halkın desteğini istiyor? Aile kurumunu yok mu sayıyor? Türk örf ve adetleri ortadan kalktı da biz mi bilmiyoruz? Halk bu kadar duyarsız mı?.. Bunu çok merak ediyorum.
Kim Erol Köse’ye (Gülşen’den başka) “Bravo aşkı için bak neler yaptı? Ne büyük aşk!” diyecek?.
Bugün bunu isteyen Gülşen yarın, “bana olan aşkını kanıtlamak için, git filanı vur!” derse vuracak mı? Veya “kendini uçurumdan at!” derse atacak mı? “Kızını bir daha görmeyeceksin?” derse, Erol Köse, kızından vaz mı geçecek?..
“Aşkın gözü kördür” derler ya, Erol Köse, sanırım buna iyi bir örnek oluşturuyor.
Ama, bir başka deyiş daha var. “rüzgar eken fırtına biçer....” derler. Bir başkasının mutsuzluğu üzerine kurulan birliktelikler eninde sonunda bitmeye mahkumdur. Hele de aşkı bir “zaaf “ olarak algılayan insanlar için, bu konuyu durup bir kez daha düşünmek gerek!...
Aşk kuşkusuz çok güzel ve saygı duyulacak bir duygudur ama “acınası aşklar” bunun dışında tutulmalıdır. Aşk yürek işidir. Kalp kırarak, onurlar çiğnenerek yaşanan duygulara sadece “ilişki” denir aşk başka bir şeydir. Bunları birbiriyle karıştırmamak gerek.


Bu ilişki halka arz edildiğine göre, bizimde bu konuda fikrimizi söylememizin çok doğal olduğunu düşünerek bu yazıyı yazdım. Bu ilişki, iki kişi arasında yaşansaydı “bu onların özel durumu” diyip bize susmak düşerdi. Konuya bu açıdan bakınca, ‘belki de onların esas amaçları bu aşkın konuşulması’ diye düşünmeden edemiyor insan. Sahi sizin içinde bu aşk biraz “reklam” kokmuyor mu? Reklamın iyisi kötüsü olmaz diyenler için tabi.




Özcan Kandemir
o.kandemir@superonline.com
 


ÖZCAN KANDEMİR
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>