>

KÖŞE YAZILARI | ÖZCAN KANDEMİR

Cam Kırıkları

"İnsan kalbi aynen kristale benzer. Kırılıp tuzla buz olduğu zaman o cam kırıklarını ayıklamak çok uzun zaman alır." Özcan Kandemir’in yeni yazısı…
 
   
 
 
     

CAM KIRIKLARI

Hiç cam bir vazonun veya kristal bir kadehin elinizden düşüp paramparça olduğuna tanık oldunuz mu? Nasıl bin parçaya bölünüp un ufak olduğuna şaşarsınız. Büyük parçaları özenle alıp çöpe atarsınız veya bir faraşta toplarsınız, olmadı elektrik süpürgesiyle süpürürsünüz ama birkaç gün sonra, hiç beklemediğiniz bir anda, olmadık bir yerde örneğin; bir kanepenin altında veya bir sehpanın ayağının dibinde kalan, gözle görülemeyecek kadar minik bir parça, elinize batıp canınızı yakar ve kanatır. Bunun için cam kırıkları çok tehlikelidir. Önce camları kristalleri kırmamaya özen göstermeliyiz. Kırdıysak bunların uzun süre, bizim için bir tehlike oluşturduğunu ve beklenmedik bir anda canımızı yakacağını hatta hayatımıza mal olabileceğini bilmeliyiz.

İnsan kalbi de aynen kristale benzer. Kırılıp tuzla buz olduğu zaman o cam kırıklarını ayıklamak çok uzun zaman alır. Hiç umulmadık anda, gömüldüğü yerde, küçücük bir kıpırtı, bir yer değiştirme hemen onu harekete geçirir ve canınızı yakar. Herkesin içinde böyle cam kırıkları vardır. Üstelik bu parkeye düşüp kırılan camlara benzemez. Ne kadar ayıklarsanız ayıklayın ne kadar yok sayarsanız sayın, kendisini olmadık bir zamanda hatırlatır, o zamanda sinsice yüreğinize girer, çizer ve kanatır. İnsansınız, dayanırsınız, bu yangını gözyaşlarınızla söndürmeye çalışırsınız, sevgi doluysa yüreğiniz, gene bir süre bu yarayı sarıp onarır ve uykuya bırakırsınız.Ama o cam kırığı bir mikroba dönüşmüşse, en zayıf anınızda gene size kendini hatırlatır ve içinizi acıtır. Bunu hatırlamak için bazen bir fotoğraf, bazen bir söz , bazen bir şarkıyı aracı koyar.Barış sağlamak için değil, içinizi acıtmak ve size yapılanları hatırlatmak ve sizi kendinize getirip, aynı hataları tekrarlamamanız içindir.

Camın kalitesi rengi ne olursa olsun aynı acıyı verir. İçimizdeki cam kırıklarını onarmak gene bize düşer, nedeni de yaşamak zorunda olduğumuz içindir. Yaşamı sürdürmek için, bu acılara katlanmamız gerek. Zaten acı da, zamanla alışılan bir şey değil midir? Bazen romatizması olan ve sürekli aynı eklemleri ağrıyan kişiler “ Bu acılara alışım artık. Bununla birlikte yaşıyorum” demezler mi? En dayanıklı canlı kuşkusuz insan. Belki de tanrı bunun için bu kadar çok çeşit yarattı. Kimsenin derdi kimseye benzemesin diye olabilir mi? Herkesin cam kırığının bir başka nedeni olması da bundan mıdır acaba?

Benim içimde de cam kırıkları var…zaman zaman canımı acıtmaya devam ediyor. Ama bir şey var ki, o hiç değişmiyor….İnsanları sevmekten ve onlara inanmaktan vazgeçemiyorum. Oysa yüreğimdeki cam kırıklarının nedeni hep bu iki duyguya dayanıyor..

Çünkü, sevip inandığım insanlardan beklemediğim, ummadığım ve asla hak etmediğin davranışlar görünce, içimdeki cam kırıkları harekete geçiyor ve tüm yüreğimi acıtıyor. Ama görülen o ki, yapacak fazla bir şey yok!... Ben de müzmin romatizması olanlar gibi, bu cam kırıklarıyla yaşamaya alışacağım.

Umarım sizlerin içinde bu cam kırıklarından yoktur. Eğer varsa, sizi uyardığı zaman lütfen kulak verin. Her acı bir şeyi hatırlatır ve her gözyaşının içinde de, bir sakinleştirici vardır.

Bana gelince, sakın benim yaptığımı yapmayın!... Uyarılara kulak verin. Ama ben her şeye inat…sevmeye devam edeceğim…inanıyorum ki, sevginin değerini bilen birileri bir yerlerde vardır. Tanrı beni tek yaratmadığına göre, bunun böyle olduğuna bütün kalbimle inanıyorum ve yazımı sevmesini bilenlere ve sevginin değerini anlayanlara ithaf ediyorum.

Tekrar buluşuncaya kadar, cam kırıklarından uzak ve sevgiyle kalın.

Özcan Kandemir
o.kandemir@superonline.com


ÖZCAN KANDEMİR
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>